Orada öylece durmuş hızlı bir şekilde düşünmeye çalışırken kalabalıktan sesler yükselmeye başladı. '' Hadi ama'' ''Biz eğlenmek istiyoruz!'' '' Eğlendir bizi!'' '' Amma naz yaptın'' gerçekten zor durumdaydım. Striptiz yapacağıma eve böyle gitmeyi yeğlerdim tam arkamı dönmüş gidiyordum ki. Züppe kolumdan tutup beni geri çevirdi. '' Nereye? Ben git diyene kadar gidemezsin.'' kapana kısılmıştım. '' Ne istiyorsun benden?'' dedim. ''Bak güzelim burada ben ne dersem o olur ve sen çıkıp da bana züppe diyemezsin anladın mı? Şimdi ayaklarıma kapanıp özür dileyecek misin? Striptizi mi tercih edersin?'' Özür dilemek mi? ASLA Striptiz mi? İKİ KAT ASLA ne yapacaktım ben düşün Ada düşün. Buldum! Suratına alaycı bir sırıtma yapıştırmış ve bana zavallıymışım gibi bakarken bacaklarının arasına tekme attım ve onun boşluğundan yararlanıp gömleği kaptığım gibi dışarı fırladım. Bir yandan koşup bir yandan gömleğimi giymeye çalışıyordum. Züppenin ''Çabuk onu buraya getirin!'' diye kükrediğini duyduğumla arkama 2 adamın takıldığını görmem bir oldu. Kötü haber nereye gideceğim hakkında hiç bir fikrim yoktu. İyi haber Türkiye'de ailemle her akşam koşardık ve buda benim kondisyonumu geliştirmişti. Nereye gittiğimi bilmeden sadece koşuyordum. En sonunda adamlardan kurtuldum. Meydan gibi bir yere gelmiştim. Çok kalabalık değildi ve bir iki dükkan açıktı. İlk gördüğüm kafeye girdim. Aile kafesiydi küçük ve sıcak. İçeride orta yaşlı bir adam ve genç bir oğlan vardı. Kafeyi kapatmak için hazırlanıyorlardı. Orta yaşlı adamın yanına gittim. ''Şey ben kayboldum ve telefonum bozuldu burada gönüllü ailemin yanında kalıyorum da telefonumu tamir ettirebileceğim bir yer biliyor musunuz?'' ''Saat çok geç oldu onun için açık dükkan bulamazsın ama oğlum sana yardım edebilir. Bu işlerden iyi anlar. Bekle çağırayım. Sen de şuradaki masaya otur ve rahatına bak şimdi sana kafemizin meşhur turtalarından birini getireceğim gerçekten bayılacaksın.'' dedi. Adam turta dedikten sonra gerçekten sabahtan beri hiçbir şey yemediğim aklıma geldi. Bir süre sonra adam elinde turta ve yanında benim yaşlarımda sarışın, mavi gözlü ve gözlüklü, züppe kadar olmasa da yinede kası olan biriyle yanıma geldi. Adam '' Benim adım Jack bu da benim oğlum Brett.'' '' Çok memnun oldum benim adım da Ada.'' dedim ve tokalaştıktan sonra adam oğluna '' Brett sen bu bayanla ilgilen dükkanla ben ilgilenirim'' dedi ve gitti. Adam gittikten sonra Brett'e telefonumu verdim ve tamir etmeye başladı o telefonla uğraşırken bende turtamı bitirdim. Sessizliği bozan Brett oldu. ''Sanırım olmak üzere. Ana kart hafif ıslandığı için temassızlık yapmış şimdi kurutursak olur.'' ''Bu işlerden anlıyorsun.'' '' Evet küçüklükten beri hep ilgiliydim böyle şeylere. İşte bitti al bakalım.'' ''Çok teşekkür ederim.'' dedim. Ve hemen Ronald'ı arayıp nerede olduğumu söyledim. Gelmesi yaklaşık yarım saati bulacağı için Brett'' Bir turta daha ister misin? Hem beklerken biraz sohbet ederiz.'' dedi. ''Bir tane daha hiç fena olmaz aslında'' dedim. Brett gidip turtaları getirdi. Turtaları yerken biraz sohbet ettik ve Brett ile aynı okulda olduğumu öğrendiğimde çok sevindim çünkü ilk gün herkes arkadaşlarıyla konuşurken ben kenarda onları izlemek istemiyordum. Ronald geldiğinde Jack'e ve Brett'e teşekkür edip arabaya bindim ve eve gittik. Erica ve Ronald saatlerdir dışarıda olduğum için çok endişelenmişler, birdaha böyle davranmamam konusunda beni uyardıktan sonra eve döndük. Ertesi gün kayıt içi okula gittiğimizdeokula tek kelimeyle B-A-Y-I-L-D-I-M büyük ve ihtişamlıydı bu tür okulları ancak filmlerde görüyordum şimdi ise bu okulda okuyacaktım. Okulun açılmasına daha 1 ay vardı ama ben şimdi den çok heyecanlanmıştım.
1 AY SONRA
Kalbim heyecandan çıkmak üzereydi. Brett'le evlerimizin arasında bir kaç sokak olduğu için okula birlikte gidecektik. Kahvaltımı bitirdikten yaklaşıkyarım saat sonra Brett geldi. '' Naber Ada Heyecanlı mısın?'' '' Hem de nasıl. Kalbim yerinden çıkacak Brett.'' Brett’le 1 ay içinde çok iyi arkadaş olmuştuk bana Londra'yı gezdirmişti ve kafede onlara yardım ediyordum. Artık Londra'yı avucumun içi gibi biliyordum. Herkes sınıflarına girmişti. Brett ile aynı sınıfta olmayı çok istemiştim ama maalesef başka sınıflara düşmüştük. Neyse ki seçmeli derslerde aynı sınıflardaydık. Brett'le sınıflarımıza doğru gidiyorduk ki sevimli bir kız gelip müdür Mr.Morris seni çağırıyor dedi. '' Breet sen git geç kalma. Ben gidip geliyorum. Teneffüste görüşürüz.'' dedim. Müdürün odasına gittim. Mr.Morris oturmamı söyledi. '' Adacım öncellikle okulumuza tekrar hoşgeldin. Eminimki hemen uyum sağlayacaksın. Ayrıca biliyorsun ki okulumuz başarısı kadar sosyal aktivite yönünden de konuşulan bir okul. Ve her öğrencinin en az bir spora katılması gerekli.'' bunu söylerken bana bir liste uzatmıştı.'' Burada seçebileceğin sporlar var. Bana en geç 2 gün için de seçtiğin sporu bildirmen gerek. Şimdi dersine gidebilirsin.'' ''Peki Mr.Morris'' diyip sınıfa doğru yürüdüm. Sınıfa geldiğimde kapıyı tıklatıp içeri girdim. '' Özür dilerim hocam Mr.Morris'in yanındaydım da girebilir miyim?'' '' Tamam boş bulduğun yere oturabilirsin.'' kafamı sınıfa çevirdiğimde her yer doluydu sadece en arkada kafasını sıraya gömmüş uyuyan birinin yanı boştu ve mecbur oraya oturdum. Sıra arkadaşıma ilk günden gıcık olmuştum. İlk gün ders bile işlenmiyordu hangi insan daha ilk günden okulda uyurdu ki? Ayrıca İnsan biraz saygılı olur ya utanmasa horlayacak bir de. Dayanamadım ve dürttüm '' Uyumaya mı geldin buraya?'' cevapta vermiyo ya. Daha hızlı bir şekilde dürtüp '' Heyy sana diyorum sağır mısın?'' dediğimde kafasını kaldırmasıyla o züppeyi görmem bir oldu. Ne! Aynı okulda aynı sınıfta üstelik sıra arkadaşımydık. İşte bu gerçekten fazlaydı.