2. Kuşkular ve Kurmacalar

345 37 54
                                    


"Dün Luna geldi. Ananaslı kurabiye getirdi."dedi Harry.

Hermione, Luna'yı listeye eklemek konusunda neden kararsız kaldığını şimdi anımsıyordu. Eh, o da pek aklı başında sayılmazdı doğrusu.

"Senin ananasa alerjin var."

"Evet, var."

"Ona daha dikkatli olmasını söylerim, Harry. Özür dilerim."

"Senin hatan değildi."

Hermione, hastanenin büyük bahçesindeki banktan bir an için kalktı ama sonra yeniden eski yerine oturdu. Elleri hala sırtında duran çantasının kulplarını sıkı sıkı tutuyordu. Senin hatan değildi, diye tekrarladı kafasının içinden. Hayır, sen olmasaydın da Harry burada olacaktı. Sen elinden geleni yaptın. Sen elinden geleni yapıyorsun. Sadece yanında durmana ihtiyacı var, hepsi bu.

Sonra ani bir farkındalıkla, Harry'nin ananas hakkında konuştuğunu ayrımsadı.

"Sana seveceğin birini getirdim."dedi.

"Kim?" Harry biraz paniklemiş gibiydi. Üzerindeki kazağın kollarını, elleri görünmeyene kadar çekiştirdi. "Riddle ya da Malfoy değil diye umuyordum."

"Riddle ya da Malfoy değil. Sahi, Malfoy'dan hoşlanmadığını biliyorum ama Riddle'ı hakkında bir şeyler düşünecek kadar tanıyor muyduk?"

"Onu gördün mü?" Harry dehşete düşmüş gibiydi. "Seninle konuştu mu? Ginny'ye yaptığı gibi..."

"Ne yapmış Ginny'ye?"

"Hermione, iyi misin?" Harry, sol elinin tersini Hermione'nin anlına koydu ve geri çekmedi. "Hatırlamıyor musun? Sırlar Odası'nı ona açtırdı."

"Sırlar neyi?"

"Odası. Sırlar Odası."

"Riddle ve Ginny'nin bir alakası olduğunu sanmıyorum, Harry." Hermione, olabildiği kadar anlayışlı görünmeye çalıştı. "Ginny onunla daha önce hiç konuşmadı."

"Sana zarar verebilir. Belli ki başlamış bile..."

"Harry, yeniden konuşalım mı? Riddle-"

"Herkese merhaba!" diye araya girdi Sirius. "Motorumu bırakacak uygun bir yer bulamadım. Biraz geç kalmış olabilirim."

Elindeki kese kağıdını havaya kaldırıp salladı. Boşta kalan eliyle de dağınık saçlarını düzeltmeye çalışıyordu. Yüzündeki gülümseme öyle büyüktü ki, bir akıl hastanesinin bahçesinde vaftiz çocuğunu ziyaret eden bir adama hiç benzemiyordu. Hermione onun gibi olmayı diledi.

"Kreacher ve Dobby sana çörek yapmış."dedi Sirius neşeyle. "Dehşet sıkıcı insanlar olduklarını biliyorum ama iyi aşçı olduklarından onları kovamam."

"Hoş değil."dedi Hermione, kınayan bir tonla.

Sirius anında Hermione'ye baktı ve nefesinin altından huysuz diye mırıldandı.

  Harry aceleyle ayağa kalkıp ona sarıldı. Uzun bir süre ayakta, meşe ağacının gölgesinde dikildiler. Hermione yukarıya, onların sarılan bedenlerine ve sessizce ağlamakta olan Harry'ye bakarken hiç tepki vermedi.

"Sirius."dedi sonunda, sakinleşince. "Konuşmamız gerekiyor. Riddle, Hermione ile iletişime geçmiş."

"Kim?"

"Riddle. Tom Riddle. Voldemort."

Hermione parmaklarıyla başına masaj yaptı. Harry şimdi de tanıdık kişilerle olmadık hayaller kurmayı bırakmış, onlar için yeni isimler mi uyduruyordu?

"Voldemort diye biri yok, Harry."dedi sakince.

"Elbette var. Annem ve babam-"

"Onlar bir trafik kazasında öldüler."dedi Sirius. Bunu sanki kestirip atmak, kendi kabullenişini de hızlandırmak için söylemişti. Sonra, kendi kaybını geri plana atarak Harry'nin yüzüne yeniden baktığında, pişmanlıkla bir adım geriledi.

"Sirius!"diye çıkışta Hermione. "Lütfen, yeter."

"Dursleyler gibi sen de yalan söylüyorsun." Harry, Sirius'a hayal kırıklığıyla bakıyordu. "Buraya hiç gelmediler. Bana söyledikleri için utanıyorlar, biliyorum."

"Harry, ben-"

Sirius bir şeyler söylemeye çalıştı ama Harry çoktan onun yanından geçip hastaneye doğru yürümeye başlamıştı. Hermione, ayakları üzerinde durmak için büyük çaba harcıyormuş gibi görünen Sirius'a baktı.

"İyileşiyor, Sirius."diye yalan söyledi. "Şu sıralar anlayışa ihtiyacı var."

Ziyaretçi listesi her gün biraz daha kısalıyordu.

Phosphene| Harry Potter (au) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin