...
⏰⏰⏰Alarm çalmaya başlamıştı. Niye bu kadar erken olması gerekiyordu ki? Yataktan kalktım ve elimi yüzümü yıkadım. Ayılmam için yetmemişti. Hiçbir şey yetmezdi ayılmam için. Uykum vardı benim. Ama bir yandan da geç kalmak üzere olduğum bir dersim vardı. Dolabımın kapağını açtım ve elime geleni giydim. Normalde bugün hep genelden daha süslü giyinirdim. Ama süslü dediğim düz kumaş elbise. Ben asla ama asla spor giyinmekten vazgeçmezdim. Normalde Deniz'in altına taşlı bir sandaletler giyeceği bir elbiseyi ben spor ayakkabıları giyerdim. Ama artık süslenmeme ve giyeceğim şeye özenmeme gerek yoktu.
Nede olsa o artık gelmeyecekti. Artık ümidimi kesmiştim. Gelse de ne farkederdi ki. Son 2 ders kalmıştı. Bundan sonra sadece 1 ders. Hiçbir şey olmazdı. Beni tanıyamazdı bile. Umarım okul zamanı Sonbahar Dönemi gelir diyeceğim ama 8'e geçecektik. Tabi onun pek önemseyceğini düşünmüyorum 85'den takdir almış olduğu için. Ama bunu bilemezsin. Boş ümitlere fazlaca kapılmıştım. Artık kendime dur diyordum. Üzüleceksin sonunda yapma şunu işte kendine olmaz, asla olmaz, olmadı,olmuyor ve olmayacakta. Asla olmayacaktı. Hiçbir zaman. Ama ben işte. Kendimi kandırmayı ne kadar seviyordum.
Derken üstümü giyindim ve çantamı hazırladım İngilizce defterini ve gitar dosyam ile küçük kalem kutumu gitar çantama sıkıştırıp dışarı çıktım. Hızlıca yürümeye başladım. Dersin başlamasına 18 dakika kalmıştı. Nasıl yetişecektim ben derse? Hızla yürürken tempomu artırmak için kulaklığı aldım ve şarkı açtım. Şarkıyı dinleye dinleye yürüdüm.
En sonunda akademi görüş alanıma girmişti. Saate baktım. Zamanlama bu kadar harika olamazdı. 3 dakika kalmıştı derse. O nedenle sakince yürüdüm. Sonra akademinin kapısına vardım ve yine saate baktım. Artık son saniyelerimde bunlar. Merdivenden dersliğin olduğu kata yani ilk kata çıktım. Koridorun ortasına duvarlardaki çini, minyatür ve ebrulara; kapıların yanlarında dersliklerin isimleri yazan ve küçük bir resmi olan cam çerçeveleri bakarak sınıfın önüne geldim. Buraya alışıktım. Açıldığından beri buradaydım. Akademinin eski ve gereksinim duyduğu bağlı bir kaç öğrenciden biriydim. Ama galiba o azınlık içerisinde en fazla derse gelen bendim. Geldiğim ders sayısı o kadar fazlaydı ki sistem kaydı reddediyordu. Bende akademinin başı Münevver hocam sayesinde listelere adımı yazdırarak girebiliyordum.
Kapıyı çaldım.
-"Hi teacher!"(Merhaba öğretmenim) dedim ve sandalyelerde birine geçtim.
Öğretmenimiz yabancıydı ve Türkçe'sinin pek iyi olduğu söylenemezdi. Neredeyse yok denecek kadar azdı. Sadece bir kaç kelime biliyordu. Ve bizde ona yardım ediyorduk. Hoca pek bir tatlıydı. Dediklerinin bir kısmını anlıyordum. Nasıl oluyor bende bilmiyordum ama. Normalde iyi bir ingilizcem yoktur. Ama bu aralar yabancı diziler sayesinde ve bu Speakinge dersi sayesinde epey ilerleme katetmiştim. Ama sorun anlamakta değil cevap vermekteydi. Cümle kuramıyordum. Okulda öğretilen tüm grammerleri adım gibi biliyordum ama ihtiyacım olan kelimeler yoktu. Bende benim en çok kullandığım kelimelerin İngilizcesi için duvarına alıyordum.
Hoca derse başladı ama bu olamazdı. Perfect Tense lise konusuydu. Hatta sadece dil okuyanlara işletiliyor diyordu İrem Ablam. Çünkü o dil okumuştu. Ve hiçbir şey anlamamıştım. Ama bununla kalmadı. Passive ve Active Tense anlatmaya başladı. Bu da neydi ama yaaa?
Ders bittiğinde mutluluktan ağlamak istiyordum. Beynim duman almıştı. Sonra normal İngilizce sınıfına geçtim. Bir dakika, benim şuanda aşağıdaki fırına gidip simit yiyor olmam gerekiyordu. Bu dersin başlamasına 1 saat vardı. Öğle arasındaydık. Ama aşağısı çok uzak geliyordu. Çantamdaki Browni ile idare etmek zorunda kaldım. Sonra biraz gitar çalıştım. Malum bina boş. Sınıfta yanlızım. Burdan sonra gitar var. Çalış Işıl çalış.
Gitara da çalıştıktan sonra yapılacak tek bir şey kalıyordu o da Deniz'i arayıp hazırlanma durumuna bakmaktır.
-"Alo"
-"Naber kankiciğim?"
-"İyi Işıl.Sen?"
-"Sıkıntıdayım her zamanki gibi. Eee senin durumun ne zaman çıkıcaksun evden?"
-"Kaç haftadır öğrenemedim mi hala? Sen arıyon ondan sonra hazırlanıp otobüse biniyorum işte."
-"Üf ve tamam. Ne oldu yine sana? Bir mikropluk var üzerinde."
-"Yok bir şey. Eee artık heyecandan yok sende dimi? Of ya ne güzel uğraşıyordum seninle."
-"Kuzu can derdinde kasap et derdinde. Uğraşmaları doyamadın. Bence benle uğraşma artık sen. Geçen sefer ne oldu ikimizde biliyoruz. Her şeyi sen açtın başıma zaten."
-"Hihihihi. Arkadaşlık görevim."
-"En iyi arkadaşım olmasaydın çoktan ölmüştüm farkındasın değil mi?
-"Farkındayım kankiciğim. Hihihihi." Bide gülüyordu arkadan arkadan.
-"Neyse kankiciğim ben kapatayım artık." dedik aynı anda.
-"Tahmin edeyim sen hazırlandıklarını. Ve evet doğru tahmin ettim ders başlıyor. Hadi görüşürüz."
"-Aynen, tamam, hadi görüşürüz kankiciğim." dedi ve telefonu kapadık.
Sonra hoca. Geldi ve derse başladık. İlk ders hoca bize yaptığı ahmakça sakarlıkları anlatıyordu ve bizde gülüyorduk. İkinci ders, derse girebilirim. Simple Past Tense'i işliyorduk. Hoca dersin sonunda 1 olumlu,1 olumsuz,1 soru cümlesi yazmamızı istedi. Ben de hemen yazıp götürdüm.
-"Afferin Işıl. Süpersin sen. Şuana kadar hiç yanlış yapmadın."dedi. Ve ben hemen toplanmaya başladım.
Tam o sırada telefonum çaldı ve Deniz arıyordu.
-"Hocam ben çıkabilir miyim? Deniz benim kellemizi alacak!" dedim hocadam gülerek tamam dedi.
Kapıyı açmaması birlikte arkamı döndüm ve hocaya:
-"Hocam kapının önünde pusu kurmuş." dedim ve güldük. Sonra Deniz ile üst kata çıktık. Gitar sınıfına doğru yürüyorduk.
Bizim gitar sınıfı koridorun sonundaydı. Ve biz tam koridorun ortasındayım Neşeli Bilim sınıfından Sanem hoca çıktı. Beyaz üzerine mavi çiçek desenli hoş uzun bir elbise giymişti. Orta boy kahve düz saçlarıda salık omuzlarını biraz altına geliyordu. Kahve gözleri hep neşeli neşeli parlıyordu. Sanem hoca çok güzel, cana yakın ve gençti. Ama en önemli özelliği işbirlikçimiz olmasıydı.
-"Geldi mi seninki?" diye sordu bana.
-"Bilmiyoruz daha hocam." dedim.
-"Birazdan göreceğiz hocam." dedi Deniz, sınıfı göstererek.
-"Gelin ben bakayım." dedi Merve hoca. Bizde peşinde gittik. O orada olmayacaktı ama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Bir Yer
FantasyBir grup gelecek ve hepimiz kurtaracak. Eğer görevlerinde başarılı olurlarsa tüm evreni kurtarmış olacaklar. Bu paragraf ve dahası hayatımı değiştirdi. 14 yaşında sıradan bir kızdım ama sonra dünyayı kurtarmak için savaşmaya başladım. Gücümü i...