Sabah biraz erken kalkmıştım. Aklıma Barış geldi. Bana çok yakın davranmaya başlamıştı. Yakınlaşmaya başlıyorduk. Acaba bugün ne konuşacaktık?
Mutfağa gittim ve bir şeyler yedim. Sonra odama dönüp bir şeyler giydim. Saat zaten 11.30 olmuştu. Akademiye anca yarım saatte gidiyordum. Evden çıktım ve Kumsallar'a gittim. Kumsal bugün gelmeyecekmiş. Sinan hoca ona gelmesine gerek olmadığını söylemiş. Buna şaşırdım ve yoluma devam ettim. Kumsal'a neler olduğunu anlatırdım. Merak ederdi o şimdi.
Bir süre yürüdükten sonra akademiye 10 dakikalık yolum kalmıştı ve Deniz'in aradım.
-"Alo. Deniz nerdesin.?"
-"Şimdi otobüsten ineceğim. Siz?"
-"Bende şimdi yokuştan indim geliyorum belediyenin önüne doğru. Bekle beni o zaman birlikte geçelim akademiye."
-"Tamam bekliyorum."
-"He bide Sinan hoca Kumsal'a bugün gelmesine gerek olmadığını söylemiş. Kumsal gelmedi."
-"Aa. Neden ki?"
-"Bende bilmiyorum. Seni gördüm. Kapa şimdi geliyorum yanına." dedim ve telefonları kapadık.
El sallayarak Deniz'in yanına geldim ve akademiye doğru yürümeye başladık.
Akademiye varınca gitar sınıfına çıktık. Kapıyı ben açtım. Sınıf çok karanlıktı. Hiçbir şey görülmüyordu. İçerisi bir mağara gibiydi. Işığı aramaya başladım ama bulamadım. Sonra Barış'ın sesi geldi.
-"Sonunda gelebildiniz." dedi Barış ve bir anda ışıklar yandı. Ama sadece o vardı.
-"Diğerleri nerede?" diye sordum Barış'a.
-"Beni takip edin onlarda sizi bekliyor." dedi ve boydan camı açtı."Hadi gelin." dedi ve Barış'ın peşinden akademinin terasına çıktık.
Barış sağına soluna bakına bakınca bizi arkalarda bir yerlere götürüyordu. Ne oluyordu burada? Sonra Barış bir kapı açtı. Kapının ardında aşağı doğru uzanan kapkaranlık bir kuyu merdiveni vardı. Sonra Barış bir şeyler yaptı. Karanlıkta ne yaptığını göremiyordum ama sonra merdivenlerin duvarında meşaleler yandı. Ama bu lamba falan değildi. Gerçek ateşti bunlar. Ortam tam bir Orta Çağ Avrupasına dönmüştü. Biraz da ürperticiydi. Ben bile buranın ürkünç olduğunu düşünüyorsam kim bilir Deniz ne kadar korkuyordu? Deniz bana oranla aşırı korkaktı. Bense korku nedir bilmezdim neredeyse? Beni korkutabilecek bir tane korku filmi yoktu. Bir süre daha aşağı inmeye devam ettik. Merdivenin bitmesine birkaç basamak kalmıştı ve aşağıdan ateş rengi ışıklar geliyordu. Ambiyans tam olarak filmlerdeki ayin sahneleri gibiydi. En sonunda düzlüğe ulaştık. Etrafta altın rengi ve değerli olduğu belli olan taşlarla bezeli devasa kadehlere benzeyen şeyler vardı. Bu dev kadehlerin içinde ısısı hissedilmeyen kıpkırmızı ateşler yanıyordu ve etrafa ışıklar saçıyordu. Tam karşımdaki duvarın ortasında ejderha işlemeli taş gibi görünen bir şeyden yapılmış tahta benzeyen biz yapı vardı. Ama taşı taş gibi değilde sanki mermer iş gibi duruyordu. Taşı öyle bir taş gibiydi ki sanki gökyüzünü ve tüm yıldızları oraya doldurmuşlardı.
Odanın tam ortasında devasa bir ateş yanıyordu. Ateşin altında ufak bir su birikintisi vardı. Ateşin etrafında ise sıcaklığın dışında hafifçe esen bir rüzgar vardı, serinlik vardı. Ve en sonda su birikintisininde etrafını bol bol toprak çevrelemişti. Bunların hepsi tahtla aynı taştan ufak kare bir çıkıntının üstünde duruyordu. Bu çıkıntının etrafında yine aynı taştan 5 çıkıntı daha vardı. Bu çıkıntılar mantıken oturmak için vardı. Çünkü üçü doluydu. Biriside ayakta dikiliyordu. Karanlıkta yüzler zor seçiliyordu ama oradakileri görünce içim en azından birazcık rahatlamıştı. Ayakta duran Sinan hocaydı oturanlarsa Oğuz, Kumsal ve Murat'tı. Kumsal'ın orada olmasına çok şaşırmıştım. Hani o gelmeyecekti. Hani Sinan hoca gelmesine gerek olmadığını söylemişti. Burada neler oluyordu.
-"Size anlatacağım çok şey var öncelikle yerlerinize oturun." dedi Sinan hoca. Ben, Deniz ve Barış boş çıkıntılara oturduk.
Biz oturduğumuz anda ortadaki ateş daha fazla yanmaya, rüzgar daha çok esmeye, su girdap oluşturmaya ve toprakta hareket etmeye başladı ve taşın üstündeki yıldıza benzettiğim beyaz noktalar çok güçlü bir şekilde parlamaya başladı. Noktalar o kadar parlaktılar ki gözlerimi alıyorlardı. Sonra parlaklık yavaşça normale indi ama sönmedi. Taşın üstündeki ateş,su,hava ve toprak da eski haline döndü. Sonra Sinan hocaya baktım. Gözleri fal taşı gibi açılmış bana bakıyordu. Sonra etrafına göz attım. Herkes bana bakıyordu. Daha sonra kendime baktım. Bende hiçbir şey yoktu. Neye bakıyorlar bunlar diye dünmüşdüm? Bir şey diyemedim etrafıma bakınıp durdum ve o zaman anladım. Onlar bana bakıyorlardı. Benim tam arkamda duran duvara bakıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Bir Yer
FantasyBir grup gelecek ve hepimiz kurtaracak. Eğer görevlerinde başarılı olurlarsa tüm evreni kurtarmış olacaklar. Bu paragraf ve dahası hayatımı değiştirdi. 14 yaşında sıradan bir kızdım ama sonra dünyayı kurtarmak için savaşmaya başladım. Gücümü i...