Kapının Ardında

29 3 0
                                    

Sanem hoca kapıyı yavaşça açtı. O oradaydı. Karşımda duruyordu. En o kadar beklemiştim. O kadar hayal kurmuştum, o gelicek beni nasıl görücek diye senaryolar yazmıştım. O gün hep o gelicek diye normalden farklı giyinip geliyordum. En güzel giysilerimi giyiyordum. Her seferinde o bugün gelicek diyordum. Her sınıfa girişimde O'nu göreceğim diye heyecanlanmaya başlıyordum. Sebepsizdi belki. Belki bir sevgilisi vardı. Belki benim farkımda bile değildi. Belki beni umarsamıyordu. Belki de benden hoşlanmamıştı. Ama olsun seviyordum ben. Sebepsizce. Onun o güneş sarısı saçlarına, o gülüşüne aşık olmuştum ben. Aşk benim için anlamsız bir şeyken şimdi nerelere geldi benim için. Ne kadar da tuhaf. Ben tam da ümidime kesmişken... Niye benim ümidini kesmem gerekiyordu? Niye ben bu raddeye gelmeden önce olmamıştı bu? Niye her şey ben tam ümidi kesinince gerçekleşiyordu.

Kapıdan umursamaz bir havayla girdim. Sanki çok nornalmiş gibi geçtim bir yere ve gitarımı çantasından çıkardım. Oysa hala benim geldiğimin farkında değil Sinan hocaya gitar çalıyordu. Sıra yakında bize de gelecekti. O yüzden hemen çalışmaya başladım. Kafamı meşgul tutmam gerekiyordu. Bir yandan da Sanem hoca ve Deniz konuşuyordu. Beni sevdikleri içindi biliyordum ama o an sadece sessizliğe ihtiyacım vardı. Konuşabilecek durumda değildim. Her dediklerine hafif tembessüm ederek karşılık veriyordum. Konuşmaya mecalim kalmamıştı.

Sonunda Sinan hoca beni çağırdı. Bende kağıdımı alıp gittim ama kafam çok dalgındı. Ve O da yakındaydı. Hata yapacaktım. Çalmaya başladım. Bir kaç kez fazla attım çünkü şarkının sözleri aklımdan uçmuştu.

-"Na'pıyon acaba?" dedi Sinan hoca. Haklıydı. Kafam başka bir yere uçmuştu sanki. Bana doğrusunu gösterdi ve bende tekrar çaldım. Sonra "Tamam" dedi. Gidip yerime oturdum ve Deniz gitti. Biraz daha gitar çaldım.

Deniz bu ders tuhaflaşmıştı. Neler oluyordu buna? Kafasını her gitarına dayadığında kaldırıyor ne olduğunu soruyordum. Uykusu geliyordu onun gitarda. Onu ayık tutma işi de bana patlıyordu doğal olarak. Ama bugün aklım ondaydı. Barış. Adı buydu. Hahaha. Adını öğrenmek için neler neler yapmıştık.

Çalışa çalışa ders bitmişti zaten. Ders bittikten sonra Sinan hoca birkaç kişiyi yani beni, Deniz'i, Barış'ı, Barış'ın arkadaşı Oğuz'u içeride bekletmiş kendisi kapının önüne çıkmıştı. Bizse birbirimize ne oluyor der gibi bakıyorduk. O sırada kapı açıldı ve içeri Kumsal ve yanında bir çocuk girdi içeriye. Kumsal hemen yanımıza geçti, diğer çocuk ise arkalarda bir yere geçmişti. Biraz soğuk bir tipti herhalde. Kapüşonunu başına iyice çekmiş hafiften eğik duran başı sayesinde yüzü hiç görülmüyordu. Gizemli bir tipti. Ama bizden saklanamazdı. Deniz ve ben dedektif gibiydik. Her şeyi bulabilirdik. İnsanları anlayabiliyor hareketlerini önceden seçebiliyor ve sonuçtan sebebe ilerleyebiliyorduk. Tam anlamıyla Sherlock'un kız ve ergen halleriydik.

-"Ne oluyor Kumsal bir açıklama ihtiyacı duysan falan hani güzel olacak diyorum." dedim. Sanki her şey normalmiş gibi oturup susan Kumsal'a tepki olarak. Ama oda hiçbir şey bilmediğini söyledi. Neler oluyordu? Sinan hoca niye bizi bekletiyordu? Neden diğer çocukları bekletmemişti? Deniz'e bakınca aynı soruların onun kafasında da döndüğünü anladım.

Bir süre herkes sessiz kaldı. Herkes neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sinan hoca bize beklemeniz söyleyip gitmişti ve ders biteli 20 dakika olmuştu. Sinan hocayı 20 dakikadır bekliyorduk. Ve sonunda kapı açıldı . İçeri Sinan hoca ve ritim hocası girdi.

-"Herkes beni çok iyi dinlesin." diye seslendi Sinan hoca."Şimdi size büyük ihtimalle hayatınızdaki en önemli duyuruyu yapacağız. İyi dinleyin. Hazır mısınız?"

Gizli Bir YerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin