Cumartesi Buluşması

19 3 0
                                    

   Ne. Saat 12. Geç kaldım. Sen niye ötmüyorsun be alarm ya. Geç kaldım işte. Söylene söylene hazırlandım. Buna da geç kalmıştım ya bravo bana. Ben niye her şeye geç kalıyordum. Mutfaktan bir elma aldım ve anneme çıkıyorum diyerek seslendim ve kapıdan çıktım. Koşa koşa akademiye gitmeye başladım. O sırada Deniz'i aradım.

-"Alo. Deniz geliyorum. Alarm çalmamış."

-"Koş Işıl. Sinan hoca sen gelmeden başlamayalım dedi. Seni bekliyoruz tüm sınıf. Hadi, koş gel hemen."

-"Ben ne yapıyorum sanıyorsun. Dalağım şişti koşmaktan. Bide koş diyorsun. az kaldı şimdi belediyenin önündeyim geliyorum." dedim ve telefonları kapattık. Hızla akademiye doğru ilerliyordum.

  Ve akademiye girdim. Hızlıca en üst kata çıktım. Koşa koşa sınıfın olduğu kata geldim. Sınıfın kapısını açtım.

-"Geldim hocam." dedim fısıldayarak. O kadar hızlı nefes alıyordum ki doğru düzgün konuşamıyordum. Ellerimi bacaklarıma dayayıp nefes alırken.

-"Tamam otur hemen başlayalım." dedi Sinan hoca ve Deniz'in yanına geçtim. "Grubumuza bir isim bulmalıyız. Ama ondan da önce isim bulabilmemiz için türümüzü belirlemeliyiz. Evet sizin istekleriniz ne? Işıl senden başlayalım."

-"Benim sevdiğim müzik türü belli. Benim önerim herkese uyması için Pop Rock, Pank Rock, Slow Rock olabilir diye düşünüyorum. Hem pop sevenlere hemde rock sevenlere uygun oluyor hem." diye fikrimi belirttim. Benimde istediğim buydu zaten.

-"Nasıl fikir. Oylama yapalım ben bu fikri beğendim. Siz beğendiniz mi?" dedi Sinan hoca ve herkes elini kaldırdı. Herkes fikrimi beğenmişti. Yaşasın."O zaman türümüz belli oldu. Sıra geldi ismimize. Işıl senden bir güzel fikir geldi başka gelir mi?"

-"Gelebilir aslında. Aklıma bir şey geldi. Bakalım siz beğenecek misiniz? Biz birbirimizden farklıyız. Hepimiz ayrı ayrıyız ve bizi birleştiren de bu. Bence biz tüm kuralları alt üst edeceğiz. Tüm düşünceleri ve ön yargıları yıkacağız. Bunun içinde buna uygun bir isme ihtiyacımız var. Bence bizim adımız 'Tepetaklak' olsun."

    Herkesten bu harika, çok doğru, kesinlikle bu olmalı nidaları yükselince kendimi tuhaf hissettim ilk defa insanlar dediklerine bu derece de katılmıştı.

-"Işıl ödevine yi çalışmış. Bu isim tek kelimeyle harika. O zaman 'Merhaba Tepetaklaklar'." dedi. Herkes mutluydu.

-"Yanlız hocam klasik gitarla rock yapamayız. Gitar işini nasıl halledeceğiz? Ayrıca davula da ihtiyacımız var." dedi Oğuz. Haklıydı.

-"Şimdi sıra ona geldi. Hadi toplayın eşyalarınızı biraz enstrüman bakalım. Ama ondan önce şunları belirtiyim. Solistlerimiz Işıl, Barış ve Deniz olacak. İtiraz etmeyin üçünüzün sesi de güzel. Siz anlayamıyorsunuz ben anladım. Aynı zamanda gitarda çalıcaksınız. Ayrıca Oğuz da gitar çalacak. Arada Djlik yapacak. İki tane davulcumuz var. Onlarda Kumsal ve Murat olacak. İki davulcu fazla gözükmesin. Lazım olacaktır." dedi Sinan hoca. Ben solist mi olacaktım. Ah bunu yapamazdım. Sesin güzel değildi. Bunu tek ben değil tanıdığım herkes söylüyordu. "Şimdi birlikte çarşıya gidiyoruz, waffle yiyoruz, biraz geziyoruz o sırada milkshake alıyoruz sonra da gitar almaya gidiyoruz. Elektro gitar. Ve herkes kendine 5 gitar beğensin. Artık sahnede çalacaksınız. Yedek gitarlarınız olmalı. Devlet desteklisiniz gençler şanslısınız. Sponsorunuz hazır." dedi Sinan hoca ve çarşıya giden doomuşlardan birine bindik ve gittik.

    Çarşıya geldiğimizde dolmuşta indik ve waffle yemeye gittik. Büyük bir masaya oturmuştuk. Bir yanımda Deniz diğerinde Oğuz oturuyordu. Karşımdaysa o vardı. Barış karşımda duruyordu. Ben waffle yerken çok pis oluyordum. Ağzım burnum çikolata oluyordu falan. Şimdi özene özene yemem gerekiyordu. Burada yüzümün çikolata kreması olmasını istemiyordum. Wafflelar geldi ve yemeye başladık. Bir yandan nasıl bir gitar istediğimizi konuşuyor bir yandan waffle yiyorduk. Yeme süreci bitince kalktık ve Sinan hoca bizim neli milkshake istediğimizi sordu. Ben tabiki çikolatalı istiyordum. Onlarıda aldık ve gitar mağazalarına doğru yürüdük.

   Bir yere girdik. İçeri girer girmez anladım buranın özel bir havası olduğunu. Duvarlarda asılı onlarca farklı farklı gitar. Diğer köşede ayrı ayrı duracak davullar kahunlar, müzik setleri. Burası sanki müzik cenneti gibiydi. Piyano ve org bile vardı. Kanun vardı. Arp bile vardı. Burası çok güzel bir yerdi.

-"Gitarcılar şuradan seçin 5 tane elektro birde 5 tane bas seçin. Selçuk Bey size yardımcı olacak. Davulcular siz de şuradan ikinizde kendinize iki davul seçin. Size de Yüksek Bey yardımcı olacak. Ve bu dje bir set alalım. Birde klavye alalım. Ve çocuklar size şöyle söyleyeyim sizinle uzun süreler kalacağımız İstanbul'da bir ev alındı bile. Oraya org ve piyano da alacağız. Orayı küçük bir müzik ülkesine dönüştüreceğiz." dedi bize ve kasaya dönüp bir kağıda bir şeyler yazdı. Sonra biz kendi enstrümanlarıma baktık. Sinan hoca da eve alınacak piyano ve orga bakmaya gitti.

-"Bunun bir rüya olmadığını söyleyin bana. Cidden bunların hepsi gerçek mi? İstanbul'da biz bize takılacağımız, müzik yapacağımız bir ev. Bu harika ötesi. " dedim bu olanlara inanamayarak.

-"Hepsi doğru ve gerçek merak etme." dedi Oğuz bana. Bende tebessüm ederek karşılık verdim.

   Hepimiz gitar bakıyorduk. Ben elektro gitarları tamamlamıştım. Bir siyah, bir beyaz, bir açık mavi, bir kırmızı ve bir de kırık beyaz almıştım. Hepsine teker teker aşık olmuştum. Sıra bunların aynılarının basını bulmaktaydı. Aslında kırık beyaz dediğim de normal beyaz gitardı. Onun yerine başka bir renk alabilirdim.

   Bas gitarın da siyah, beyaz, mavi, kırmızı rengini almıştım. Son rengi ne olacak ona karar verememiştim. Sonra ileride bir gitar gözüme çarptı. Gitarın üstünde rock gruplarının isimleri yada simgeleri olan siyah bir gitar vardı. Ona direk vurulmuştum. Ama o elektro gitardı. Yani bas değildi. Ama elektro ve bas olmak üzere 10 hakkımız vardı. Bende 6 elektro 4 bas olarak kullandım bu hakkımı. Şansıma da bu gitar son kalmıştı. Hepimizin gitarları kasaya taşındı ve çantalandı. Bu çantalar bile özeldi. Sert kılıfları vardı ve çok gözlüydüler. Kapama yerleri fermuarlı değildi ve kolları dikilmesi değildi. Bu da eşittir yüksek kalite kılıf demekti. Kılıf bu kadar iyiyse gitraları düşünemiyordum. Kumsalların davullarıda halledilince çıktık. Ama gitarlarımızdan hiçbirini yanımıza almadık. Bu pazartesi İstanbul'daki eve yerleşecekmişiz. Alınanlarda oraya gönderilecekmiş.

   Tekrar durağa döndük ve hepimiz evlerimize dağıldık. Zaten eve vatana kadar akşam olmuştu ve ben de çok yorulmuştum. Daha fazla dayanamayıp erkenden uyumuştum.

Gizli Bir YerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin