medya: Dinçerİyi okumalar...
Çok ufak bir çanta aldı. Telefonu, cüzdanı ve birkaç ufak özel eşyası. Odasına son kez baktı. Sanki yıllardır bulunduğu odası bu gece onu uğurluyordu.
Kapıyı yavaşça kapattı. Yakalanma ihtimaline karşı üzerinde pijamaları vardı,üşümemek için de hırkası.
Mutfağa kadar geldi, en derin uyku saatiydi: 3:36.
Balkon kapısından çıktı yavaşça. Etrafı kolaçan ederken şüphe yaratmamak için normal hareket ediyordu.
Evin ön kapısının karşısındaki büyük ön kapı ve arka bahçeye bakan arka bahçe kapısı ağır korunaklıydı. Neyseki arka bahçenin uzunluğundan dolayı oradakiler Rüya'yı göremiyordu.
Sadece çıkışlara ağırlaştırılmış korumalar, dışarıdan birinin saldırısını çok iyi engelliyordu fakat içeriden çıkanları pek engelleyemiyordu. Bu kadar sakin bir aileden kim böyle bir hareket beklerdi ki?
Seri adımlarla yan bahçeye yöneldi. Ağaçlar ve otlarla kaplı olan yan bahçede dikkat çekmeden seraya girdi.
Seranın yanındaki ufak kapıdan çıktı. O kapıdan sonrası tamamen ağaçlarla kaplı olduğu için kimsenin onu farketme ihtimali yoktu.
Biraz daha ilerledikten sonra bahçe duvarına gelmişti. Elindeki teri eşofmanına silerken duvarın üst kısmından tutundu ve ayaklarıyla destek aldı duvardan. Spor ayakkabıları ona kolaylık sağlamıştı.
Ayaklarını binanın dışına attığında yüzüne çarpan rüzgar ona keyif verdi. Ses çıkarmamaya dikkat ederek karşıdaki uzun ağaçların olduğu araziye koştu acele ile. Ağaçların arasında kaybolurken o yönünü neyseki çok iyi biliyordu.
5 dakika boyunca hızla koltuktan sonra caddeye en yakın sokağa varmıştı.
İlk gördüğü taksiye atladı hızla."Karşıya!" dedi telaşla. Aynı anda etrafı kolaçan ediyordu.
"Abla fazla yazar yalnız."
"Kaç yazarsa kardeşim, hızlı."
"Hayırola bu saatte ne acele? Ben evime daha yeni gidecektim."
"H-hastam var karşıda, yoksa bu saatte ne işim var? Şu halime bak, haydi hızlı abi!"
2 dakikadan kısa sürede bulduğu yalana kendi bile inanmıştı.
¦
Sabah saat 9u gösteriyordu. O nerede miydi? Dinçer'in evinin yakınlarında.
Beşiktaş'a geldiği gibi bir yerden üstünü başını gördü. Dikkate alınmalıydı.
Erem ve Kürşad'ın arasında bir şeyler olduğu söyleniyordu haberlerde, fakat 'haberler abartılır!' diyerek geçiştirmişti içinden.
Kürşad'a ulaşmanın tek yolu Erem'di. Bu kadının şuan kim olduğu umrunda değildi, tek bildiği ondan yardım alabilme ihtimali olduğuydu. Bir kadını ancak bir kadın anlardı.
Onunla konuşacak ve kurtuluşunu bir rehine olarak bekleyecekti; onlara rehin olacaktı.
Hem kendi için bir kurtuluş yolu, hem de Kürşad'ın işini kolaylaştıracak bir yöntemdi. En azından özgürlük için yalvaran zihninde böyle kurgulamıştı.Tüm nefesini toparlayıp topukluları üzerinde yürümeye başladı.
Gözüne ilişen güvenlik ile durdu, suratına bir gülümseme yerleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEPENTHE
Teen Fiction* Nepenthe: Mutluluğu getiren, acıyı ve üzüntüyü yok eden ilaç. * Beni ilk gördüğün günü hatırlıyorum. Hasretle, özlemle bakıyordun gözlerimin içine dumanlı ela gözlerinle. Bir gece yarısı karanlığın ele geçirdiği o sokakta ışıl ışıl aydınlatıyordu...