Gece yarısı, çalan telefonun sesiyle ayaklandım. Saatin geç olmasından endişe ederek korkuyla ekrana baktım. Füruğ arıyordu. Titreyen ellerimle aramayı cevaplamaya çalıştım.
"Füruğ, ne oldu bu saatte? İyi misin?" Korkmuştum, çok korkmuştum. Yalnız yaşıyordu. İkimizde yalnız kalmıştık. İkimizde yalnızlığı eş seçmiştik. Ama ikimizde yalnızlığı sevmemiştik.
"İyi değilim." Dedi mayhoş bir tınıyla. İmkanım olsa sesini öperdim. "İyi değilim, sen yoksun. Bu evde senin kahkahan yok, ayaklarının parkede çıkardığı o tok sesler yok." Ağlamaya başladı.
Kalbim yavaşça bedenimi terk ederken, zihnim ona olan özlemimi yoksaymak istiyordu. Gitmek istiyordum. Yanına koşup tüm bu kabusun sona erdiğini söyleyip, onu tüm hasretimle kucaklamayı istiyordum.
İnsanın, sevdiğine kavuşması bu kadar zor muydu?
"Leyla." Dedi gözyaşlarıyla. Gözyaşları, yanan içime damlıyordu ama söndürmüyordu. Daha da yakıyor, kor ediyor, kör ediyordu.
"Söyle Füruğ." Beni sevdiğini söyle. Yaşanan her şey yalandı de. Gözlerinden öperim de Füruğ, çünkü ben uyuyamıyorum.
"Leyla... Ben, bir şeyleri yakıp dumanını soluyunca geçer sanıyorum." Kahroldum. Yaktığın şeylerin dumanı beni zehirliyor Füruğ, beni öldürüyorsun. Yapma.
"Geçmiyor Leyla. Seni kaybettiğimden beri içim içimden geçiyor ama ne acı geçiyor, ne de zaman."
Ardından telefon kapandı. Diz çöktüm yere. Ağlayabildiğim kadar ağlamaya başladım. Füruğ'un canının yandığı kadar ağladım. İçimdeki tüm acıyı akıtmak için ağladım.
Geçmiyor Füruğ, beni kaybettiğinden beri geçmiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
objimi.
Короткий рассказ-tamamlandı leyla, bir şeyleri yakıp dumanını soluyunca geçer sanıyorum.