Anahtarla kapıyı kapattıktan sonra çantamı açıp anahtarı çantaya attım. Uyuyamış ve erkenden işe gitmek için ayaklanmıştım. Gücüm kalmamıştı. Yorulmuştum. Sanki tüm hayatımı valizime koymayı unutmuş ve Füruğ'un yanında bırakmış gibiydim.
Yavaşça arkamı döndüm. Topuklu ayakkabılarımla birkaç adım geri sendeledim. Aylar sonra ilk defa onu görüyordum, ilk defa onu bu kadar yıkılmış.
İçtiği sigaranın dumanını yavaşça havaya üfledi. Gözleri gözlerime acıyla bakıyordu. Göz altları uykusuzluk ve yorgunluktan mosmor olmuştu. Kilo vermişti.
Üstünde benim ona... evlilik yıldönümümüzde aldığım gömlek vardı.
"Buraya gelip, seni üzdüğüm için özür dilerim." Sesi, telefondaki sesinden daha yorgundu. Yine de eski günlerdeki gibi gülümsüyordu. Koşup sarılmak isteyen kollarımı birbirine sardım, uzayan saçlarını okşamak isteyen ellerimi yumruk yaptım. Ve kendi kanatlarımı kırdım Füruğ, hem de senin gözlerinin önünde.
"Neden geldin?" Tanrım, sana şükürler olsun.
Birkaç adım yaklaştı. Adımları güçlüydü. Beni yeniden alt edebilecek kadar güçlüydü.
"Seni özledim. Görmesem ölecektim Leyla." Gelmesen ölecektim Füruğ.
"Gördüğüne göre gidebilirsin." Yalvarırım, biraz daha kal.
Önümde durdu. Gözlerime bakıyordu. Beni sevdiğine inandığım zamanlardaki gibi ışıltıyla bakıyordu. Yine kandım, yine inandım.
"Kolyen... Bende kalmış." Dedi cebindeki inci melek kolyesini çıkarırken. Bu evlilik yıldönümümüzde bana aldığı kolyeydi.
"Teşekkür ederim." Tenine dokunmaya çalışarak aldım kolyeyi elinden. Olmadı. Dokunamadım. Parmak uçlarım sızladı.
"Git Füruğ. Beni daha fazla tüketmeden git."
Gözleri kısalana kadar gülümsedi. Bir şey demeden yüzüme baktı. Ardından döndü arkasını gitti. Ezberlediğim sırtına özlemle baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
objimi.
Conto-tamamlandı leyla, bir şeyleri yakıp dumanını soluyunca geçer sanıyorum.