Bölüm 4

326 22 16
                                    

Tabi birde yeni tanıştığım birisinden çok daha önemli olan Sam ' i daha fazla kızdırmak istemiyordum. Kısacası her saniye önemliydi benim için. Birde dayak yerken başka bir çocuğun beni kurtardığını duyarsa... Bu yüzden Sam ' e takıntılı pislik diyordum.

Ben ifadesiz pislikken , o takıntılı pislikti. İkimizde pisliktil sonuçta.

 İnsanlar Sam ' dan korkardı. Ne yapacağı asla belli omazdı. Ben bile ne zaman ne yapacağından emin olamıyordum. Ama en kızdığı şey onun değilmiş gibi davranmamdı. Onun gözünde ben korunmaya muhtaç bir çocuk gibiydim. Beni korumak istiyordu. Bir şey olduğunda ilk ona söylememi ve en önemliside ondan korkmamamı istiyordu. Ya da ben öyle sanıyordum. Bilmiyorum.

 Yakında ağaca tırmanma konuşunda madalya falan alacağım. Sadece barda çalıştığım için değil çoğu zaman yurda geç giderdim. O çağırırdı beni ve gitmezsem ne yapacağını biliyordum. Anneme ona asıldığımı hata birlikte olmaya çalıştığımı söyleyecekti. Annem ona inanmasa bile onun parasına inandığı içinde ortalık karışacaktı. Kısacası bu ağaca tırmanmaktan bıkmıştım artık.

 Ağacın benim kaldığım odaya doğru olan tarafına gelince durdum. Tek yapmam sakince ilerleyerek atlamaktı. Ağaç zaten odaya yakın olduğum içinde bunu yapmam pek zor olmayacaktı. Ama bugün içeri girmeme engel olacak bir sorunla karşı karşıyaydım. Odanın ışığı hala açıktı. Kısacası Sam hala uyumamıştı. En son buna benzer bir olay yaşadığımda ilk önce beni dövmüş sonraysa ona masal anlatmamı istemişti. Ciddiyım.

 Çekinerekte olsa açık olan pencereye turunmuş kafamı içeri doğru uzatmıştım. Işıkların birden kapanması üzerine panik yaptığımdan dengemi kaybetmiştim. Boşta kalan elimlede pencerenin köşesinden tutup kendimi odaya atmıştım. Aşağıya düşmekten iyidi. Kalçamın üstünde yere düştüğümden dolayı kalçam acıyordu. Kendimi nasıl attıysam artık. Sam ' in ışıkları neden kapadığını bile düşünmeyecektım. Onun ne yapacağı belli olmazdı.

 Ayağa kalkmak için hamle yaptığımda elimin üstünde bir el hissettim. Üstümde de bir ağırlık hissetmemle anlamıştım. Sam ! Ellerimi başımın üstünde birleştirmiş üstümde oturuyordu. İçeriyi aydınlatan küçük gece lambasından yüzünü seçebiliyordum. O , kızmıştı. Ellerimi oynatmaya çalışırsam daha çok sıkacağını bildiğimden hiç Bir şey yapmadım. Görüntüsünün aksine fazla güçlüydü. Yüzünü yüzüme yaklaştırıdığı sırada kafamı yana doğru çevirdim. Bu kadar yakın olmak tuhaftı. Yaptığım şeye sinirlendiği kasılan yüzünden anlaşılıyordu. Bana vurmamak için kendini zor tuttuğunu anlamak için çaba sarf etmeye gerek yoktu. Sol elimi tutan şağ elini yüzümü ona çevirmek için kullandı. Yüzü benim yüzüme yaklaşırken vücudumu oynatamıyordum. Garip bir histi ve ben onun erkekliğini kendi erkekliğimin üstünde hissedebiliyordum.

 Alınlarımız birbirine değdiğinde durup gözlerime baktı. Onun gözleri korkunçtu. Sonsuzdu. Ne olacağını yada ne yapacağını kestiremiyordunuz. Gülünmesi gerektiği zaman kızar , ağlanması gerektiği zaman güler , kızılması gerektiği zamansa ağlardı. Hatta bunlar bile kesin değildi. Duyguları aniden değişirdi. Deli gibiydi ama ben onun bu deli yanını seviyordum. Gerçekten.

 '' Neredeydin ? '' dedi tıslarcasına. Nefesinin dudaklarıma çarpmasıyla istem dışı olarak dudaklarımı aralamıştım. Bu konularda fazlasıyla hassastım.

 ' Çalışıyordum.''

 '' Neden ? '' derken sol kaşını kaldırmıştı.

 '' Simone için. ''

 '' Senin için bu kadar önemli mi ? ''

 '' Evet '' dediğimde dişlerini birbirine baştırdığını hissedebiliyordum.

Love To DeathHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin