Bölüm 5

255 20 10
                                    

Ona karşı koymamıştım. Aslında koyamamıştım. Birincisi, çocuk Sam kadar güçlüydü. İkincisi, Sam kadar olmasada garipti. Üçüncüsüyse ben, onun bana dokunmasının şokunu hala atlatamamıştım.

Barın daha önce hiç görmediğim arka kısmında ki siyah kapıya doğru sürüklenirken tek duyduğum Ash ' in '' Arthur şaçmalama. '' demesiydi.

 Arthur beni kolumdan tutup sürüklerken yapabildiğim tek şey onu izlemekti. Neye kızmıştı ? Ne yaptığını sanıyordu ? Aklımda birazdan cevaplarını alacağımı umduğum sorular vardı. Peki cevaplarını alınca ne yapacaktım? Hiç Bir şey.

 Kolumu daha fazla sıkması üzerine acıyla yüzümü buruşturup ona baktım. Siyah kapıyı açmasın için mavi gözlü adama kafasıyla kapıyı işaret ediyordu. Mavi gözlü adam bana acınası bakışlarla baktıktan sonra soyunma odasının kapısından bile ağır olduğuna emin olduğum kapıyı açmıştı. Arthur beni sürükleyip odaya doğru giderken arkama bakıp bardaki insanları süzdüm. Hepsi bana bakıyordu. Bazıları nefret veya acımayla bakarken kızlar kıskanarak bakıyordu. O an Arthur ' un gerçekten buranın kralı olduğunu anlamıştım. Kralı derken kastetiğim sözü geçen birisiydi. Barda ki insanları görmeyecek duruma geldiğimde Arthur ' un olduğu tarafa baktım. Arthur bana sinirli bir şekilde baktığından ister istemez gözlerimi kaçırdım. Bakışları benim bildiğim Arthur gibi değildi. Gözlerimi Arthur ' dan kaçırmamla odanın ne kadar hoş dizayn edildiğini fark ettm. Mavi ve siyah ağırlıklıydı ama bunaltmak yerine rahatlatıyordu. Odada büyük bir yatak vardı ve yatağın başındaki komidinin üstüne bir kadın resmi vardı. Bu mesafeden resmi tam olarak şeçemiyordum. Bulunduğum durumu hatırlayınca yine salak gibi alakasız şeyler düşündüğümü fark ettim.

 Arthur ' a bakıp '' Ne yapıyorsun? '' diye sordum. Sesimin güçlü çıkmasını istesemde Arthur beni korkutmuştu. Sam ' den korktuğum kadar korkmuştum. Bakışları o kadar güçlüydü ki çıplakmış gibi hissediyordum. Sanki herşeyimi görüyormuş gibi ...

 Bir süre bana bakıp kolumu iyice sıktı. Acının etkisiyle yüzümü buruşturduğumda '' Özür dile ! '' diye bağırdı. Ne için özür dileyecektim ? Yattığı kişi sayısına az dediğim için mi? Bu muydu ona bu kadar dokunan ? Bu muydu benim canımı yakmasını gerektiren ? O da diğerleri gibiydi. Kendinden güçsüz olanları ezmek egosunu tatmin ediyor olmalıydı. Peki neden bu kadar şaşırmıştım. Belkide beni kurtardığı için ...

 '' Özür dile! '' diye gürlediğinde korkudan yerimden sıçramıştım. Kimse bana bu şekilde bağırmamıştı. ' O ' nun dışında...

'' Hayır ! Şimdi bırak beni ! '' sesimin güçlü olmasını umsamda titrediğinin farkındaydım. Arthur ' u ona benzetmem daha çok korkmamı sağlıyordu.

 Sırtım birden duvara çarptığında acıyla inledim. Resmen fırlatmıştı beni. Boynumdan bastırıp yüzünü bana yaklaştırdı. Boynuma basırdıkça nefes almam zorlaşıyordu. Yüzünü bana yaklaştırıp durdu. Gözlerim gözlerine kilitlenmişti. Öfke doluydu gözleri ve birazda ilgi...

 '' Öyleyse teşekkür et. '' dedi daha sakin bir tonda. '' Ne için ? '' diye sorduğumda yüzündeki kasların gerildiğini görebiliyordum. Birden boynumun üstündeki kolunu bastırınca nefessiz kaldım.

 '' Ne için mi ? '' sorusuna kafamı olumlu anlamda sallayarak karşılık verdim. Mümkünmüş gibi daha çok sinirleniyordu. '' Seni kurtardım ! '' yüzüme kükremesiyle kafamı sağa çevirdim.

 Çenemden tutup kendisine bakmaya zorladığında gözlerine baktım. '' Kurtarmanı ben istemedim. '' dememle yakamdan tutup beni yere attı.

 '' Dayak yemek bu kadar çok mu hoşuna gidiyor ? '' cevap vermemiştim. Bunların hepsini bir teşekkür duymak için mi yapıyordu ? Egoist pislik. Cevap vermediğimde bana iyice yaklaştı ve karnıma bir tekme attı. Attığı tekmeyle nefesim kesilmesine rağmen ona bakmadım. Şimdi de beni dövecekti öyle mi ?

Love To DeathHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin