Yavaşça yatağın içine girip yorganı kafama çektikten sonra yanan ışığa inat uyumak için gözlerimi kapattım. Gece çalışan birisiydim sonuçta. Sam' in tehtidine rağmen Arthur ' u görecektim. İstediğimden değil zorunda olduğumdan. Gereksiz kralı görmek istemem için bir gerekçe yok sonuçta.
Ne nedeni olan , ne de cevabı olan sorularımı bırakıp gözlerimi kapattım. Sam yokken uyumak en iyisiydi. Eğer onun yakınımda olduğunu hissedersem gerilmekten ve düşünmekten uyuyamazdım. Sam neden bunu yaptı? Sam benden mi hoşlanıyor? Bana zarar vermemek için kendisiyle çatışması neden benim hoşuma gidiyor? Neden beni Arthur' dan korumaya çalışıyor ? Arthur ve Sam birbirlerini nereden tanıyorlar? Bu gibi sorular beynimi işgal etmeden uyumak istiyordum. Çünkü bunlar saatlerce düşünsem bile sonuçlarını bulamayacağım sorulardı.
Aniden gözlerimi açıp yatakta doğrulduğum. Kabus falan da görmemiştim. Sadece ani bir korku ile uyanmıştım. Hızla kafamı yana çevirdim. Sam'in yatağına baktığımda orada yoktu. Sanki ona bir şey olmuş gibi hissediyordum. Korkmuş muydum? Belki...
Aniden uyanmanın verdi sersemlikten kurtulmak için bir süre yatakta uzandım. Derse geç kaldığımı fark ettiğimde ise tekrar aniden kalkdım ve yataktan çıktım. Aniden hareket ettiğim için ayağa kalktığımda bir süreliğine gözlerim kararmıştı.
Dün olanların ne gerçek olmasını istiyordum ne de hiç yaşanmamaış olmasını. Ders sırasında bile Sam'in ne yapmaya çalıştığını düşünmekle meşgüldüm. Ders aldığı sınıflara bakmıştım ve onu bulamayınca düşüncelerimin büyük bir bölümü ona ayrılmıştı. Hatta şimdi yolda Love To Death'e yürürken bile onu düşünmekle meşgüldüm. Oda arkadaşımdı. Simone'ın kuzeniydi. Onu düşünmem tam anlamıyla normaldi. Hayatımın azımsanamayacak bir blümünde o vardı. Endişelenmiştim. Sam'in ne yapacağı belli olmadığı içinde bir yandan korkuyordum , başkalarına zarar vermesinden.
Sokaklar her zamankinden doluydu sanki. Kalabalık bara doğru gittikçe artıyordu. Sam ile ilgili düşüncelerimin uzaklaşmasına sevinerek hızlı adımlarla bara doğru gittim. Girşin etrafında bir kalabalık hakimdi ve ben o kalabalığı yararak ilerlemeye alışıyordum. Bazılarının küfürlerini duysamda umursamadan ilerlemeye devam ettim. İçimde kötü bir his vardı. Ne olduğuna anlam veremediğim bir his.
Giriş kapısına ulaştığımda ne olduğuna hala anlam veremiyordum. Kendimi beyinsiz gibi hissetmeyi bir kenara bırakarak karşıma baktım, tekrar. Bir kız vardı. Çok güzel bir kız. Yeşil gözleri kahverengi saçları ile uyum içerisindeydi. Vücudu, kıyafetleri yüzünün aksine seksiydi. Kızdan gözümü ayırmayı başardığımda kavga ettiği kişiyi gördüm. Arthur! Gereksiz kral yine gereksiz şeyler yapıyordu muhtemelen.
Kalabalığın nedenini anlamış olmamla birlikle neden onların burada bu şekilde durduklarına anlam veremedim. En azından içeride konuşşalardı olmaz mıydı? Ya da herşey benim için mi çok basitti? Kim bilir. Her halükarda kızın Arthur'a yapışık vaziyette durduğu gözümden kaçmamış hatta gözüme batıyordu denilebilirdi. Fazlaydı. Kavga ederken sevişen ilk çift olarak harikalardı(!) Kızın mini eteği nasıl olduğuysa daha da yukarı çıkmıştı. Arthur'la temas etmenin yan etkileri olarak, etek bile Arthur'un gereksizliğini hissetmiş kurtulmaya çalışıyordu.Bu durumdan şikayetçi değildim tabi. Kızın vücuduna bakmaktan ne söylediklerine dikkat edemiyordum. Etek biraz daha yukarı çıkarsa iç çamaşırını görebilirdim ve dantelli olduğuna bahse girebilirdim. Bacakları inceydi ama tam kıvamındaydı. Teni , yumuşak olmalıydı. Dokunduğunda- En iyisi başka yere bakmaktı.
Bakışlarımı büyük bir çaba ile kızdan ayırmamla Arthur'a bakmaya başladım. Yüzü tepkisizdi. Onları izleyenler bile tahrik olmuşken o ifadesiz bir şekilde duruyordu. Ama gözlerinde ki siniri görmek mümkündü. Arhur elini kızın kalçasına bastırdığında kızın sessiz inlemesi kulaklarımı doldurdu. Byle bir dokunuşta bile inleyecek kadar mı seviyordu gereksizi? İster istemez başımı eğdim. Erken gelmek gibi birşeydi bu. Kız yerine utanmakla meşgulken Arthur'un kızı itmesi ile dikkatimi yeniden onlara çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love To Death
Ficção Adolescenteİfadesiz , umursamaz ve zavallı. Ayrıca beceriksizin tekiydi. Dövülmesine rağmen ses çıkarmazdı. Güçsüzdü, tepeden tırnağa kadar. Ruhu da gözleri kadar boştu. O, Tanrı için bile bir hata olmalıydı, benim için olduğu gibi. Ona olan duygularımı körük...