Bölüm 2

350 21 10
                                    

Gereksiz düzenin gereksiz kralı ; Arthur...

 Hiç ilgimi çekmeyen insanlarla zoraki bir tanışma yaptıktan sonra bana söyledikleri içkileri almak üzere barmene doğru yürüyordum. Fazla içki adı bilmediğim için de hepsini kağıda okunuşlarıyla yazmıştım. Çünkü bazıları yabancıydı. Dışardan bakıldığında standart bir bar gibi görünsede içine girildiği anda standartlığı kalkıyordu. Sevmiştim. Barın herşeyi içinde saklamasını sevmmiştim. Tüm güzelliklerini sadece onunla olan kişilerin görmesine izin verişini sevmiştim. Çünkü bende böyleydim.

'' İstediklerin burda. '' bana seslenen barmenin sesiyle yirmili yaşlarında görünen çocuğa kafamla teşekkür edip tepsiyi aldım. Daha ilk günüm olmasına rağmen bazı müşterilerin ve çalışanların bakışlarını üzerimde hissediyordum. Gerçi içimden hiç birinin bana '' bulaşan '' kişilerden biri olmamasını diliyordum. Elimeki tepsiyi olabildiğince dikkatli bir şekilde tutuyordum. Gerçekten beceriksizdim ve bir kaplumbağadan daha hızlı hareket ettiğim söylenemezdi. İçimden bir ses hızlı hareket edersem içkileri dökeceğimi söylerken bir yandan acele etmezsem birilerinden azar işiteceğimi söylüyordu. Bu yüzden adımlarımı biraz hızlandırdım. Yani bir kaplumbağa ile yarışa girsem kazanırdım. Gerçekten çok hızlıyım. Mumlarla çevrilenmiş patikadan geçerken buranın bir gün yanacağını düşünüyordum. Çünkü ben gereksiz herşeyi düşünürüm.

 Patikayı geçip gümüşi koltuklara doğru yürürken çoğu kişinin bana imrenerek baktığı gözlerimden kaçmamıştı. Birkaç kişi ise çekinerek bakıyordu. Sanki birden güçlenmiş gibi hissediyordum. Ne kadar ilginçtir ki benim gibi birisine burada imrenilerek bakılıyordu. Tanıdığım kişiler genellikle bana bakmaya bile katlanamazdı. Söylediklerine göre sinirlerini bozuyormuşum. Bazenleri kendimi bile sinir ettiğimden onlara inanmamak için bir nedenim yoktu.

 Gümüşi kotluklara geldiğimde ilk karşılaştığım şey Arthur'un kızgın gözleri olmuştu. İkinci karşılaştığım şey ise Ash ' in sevecen bakışları. Ash ' in nasıl birisi olduğunu anlayamıyordum. Cana yakın birisiydi tıpkı benim de bir zamanlar olduğum gibi ama göründüğü kişi değilmiş gibi bir izlenim bırakıyordu. Ya da ben fazla kurcalıyordum. İnsanların yüzlerine onları rahatsız edecek şekilde baktığım gibi kim olduklarını da kurcalıyordum ; Onları rahatsız edecek bir şekilde...

 Bu dakikada da bencilliğim ortaya çıkıyordu. Çünkü ben insanların beni kurcalamasına izin vermezdim. Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkasına yapmamalısınız. Biliyorum.

 '' Gelip benim almamı falan mı bekliyorsun ?! '' sinirli sesin sahibine baktığımda nedense hiç şaşırmamıştım. Tabiki sesin sahibi Arthur ' du. İlk bakışta insanları kendinden soğutan kişi...

 '' İstiyorsan. '' diyerek dalga geçmiştim ki koltukta oturanların şaşkın bakışları ve ardından kıkırdamaları dikkatimi çekmişti. Beyefendi ile konuşmakta mı yasaktı ?

 '' Ne?! '' bağıran Arthur ' a aldırmadan Ash ' a dönüp tepsideki mavi kadehi uzattım. '' Bu senindi değil mi ? '' diye sormak zorunda kalmıştım çünkü Arthur isimli gereksiz insan zaten unutkan olan benim dikkatimi iyice dağıtmıştı. Hani bir insanı ilk gördüğünüzde hoşlanırsınız yada nedenini bilmeden ondan rahatsız olursunuz. Benim Arthur için hissettiğim durum '' rahatsızlıkken '' asıl rahatsız olmam gereken '' Ash '' dan hoşlanmıştım. Ya da Arthur ' dan hoşlanmadığım için ondan hoşlanmıştım. Bilmiyorum.

 Ash yüzündeki gülümsemeyi iyice genişleterek '' Hayır. Arthur ' un . '' demişti. Neden yüzündeki gülümsemenin genişlediğini anladığım için sinirlerim bozulsada tepsiyi ona doğru uzatarak '' Seninkini al. '' dedim.

Love To DeathHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin