Nefreti o kadar yoğundu ki neredeyse havadaki tadını alabiliyordum.
"Bunu konuşmalıyız." dedim başımı kaldırıp güçlü durmaya çalışarak.Sesim normalden çok daha ince çıkmıştı, ve narin.
"Konuşulacak bir şey yok!" diye bağırdı kadın ve kırmızı pelerinini savurarak öne çıktı: "Hakkım olanı istiyorum!"
"Sen benim kardeşimsin." dedim kurduğum cümleye şaşırarak.Benim kız kardeşim yoktu ki, var mıydı?
"Asla bana öyleymişim gibi davranmadın, asla yeterince iyi olduğumu düşünmedin!"dedi, şimdi bana doğru yaklaşıyordu.Damarlarımdan akan adrenalini hissetmiş gibi rüzgar, saçlarımı okşadı.Gözümün önüne sarı saçlarım düştü.Geriye çekerken bunun yanlış hissettirdiğini farkettim, sanki saçlarımın sarı olması anormalmiş gibi…
"Avery asla aramızda ayrım yapmadı Alicia." dedim metanetimi korumaya çalışarak ama bir şeyler yanlıştı, burada olmamam gerekiyordu.Adının Alicia olduğunu öğrendiğim kadın ayak uçları bana değdiğinde durdu.Kardeşimin adını hem bilmem hem de ilk defa duymam mümkün müydü?
"Bir şeyler yanlış." diye fısıldadım kendimi zorlayarak.Sözcükler ağzımdan boğuk bir şekilde çıkmıştı, sanki bana ait değillermiş gibi."Bir şeyler yanlış!" dedim paniğe kapılarak.Kendimi boğulur gibi hissediyordum, etrafımdaki hava yoğunlaşıp su olmuş gibi.Alicia siyah saçları rüzgarla savrulurken yeşil gözleriyle tam gözlerimin içine baktı:
"Seni görebiliyorum." dedi gülümseyerek "Yakalandın."
***************************
Yine ter içinde ve nefes nefese uyandım.Rüyalarım, daha doğrusu kabuslarım, çok daha beter bir hal almıştı.Bu sefer olayları dışarıdan da izlemiyordum, kadının kendisiydim.
'Alicia' dedim hırıltılı bir sesle.Kabusumun adını öğrenmiştim.Sanki bir işime yarayabilirmiş gibi.Ama yine de yataktan kalkıp mac'imin karşısına oturdum.Google'a girip ismi yazdım.
Tabiki de aradığım şey yoktu.
Parmaklarımı masanın üzerinde tıngırdatıp arkama yaslandım.Sonra aklıma Gideon'un kullandığı kelime geldi; phytia. Heyecanlanarak arama motoruna bu sefer bu ismi girdim.Ekranda çıkan ilk sonuca tıkladım.
"Phytia, güneş tanrısı ve Delphoi'deki en büyük kehanet tanrısı Apollon'un hizmetindeydi. Apollon, geleceği bilir ve onu Phytia aracılığıyla insanlara açıklardı. Phtia'ya sorular sormak için rahipler, onu tanrının tapınağındaki üçayaklı bir İskemleye oturturlardı. Kutsal sıcak su kaynağından yükselen buharlar arasında rahibe, kendinden geçer ve dudaklarından, birtakım sözler dökülürdü."
Pek beni tarif etmiyor diye düşündüm.Geleceği görebilme gibi bir yeteneğim olsa bile bundan haberim yoktu.Gerçi pek de fena olmazdı, böylece piyangoyu tutturur, Bahama Adaların'da lüks bir tatile çıkıp her şeyi arkamda bırakabilirdim.İnternetteki birkaç siteye daha bakıp bilgisayarımın kapağını indirdim.Bu şekilde bir sonuç elde edemeyecektim ama ne yapmam gerektiğini biliyordum. O yüzden duş almayı bile bekleyemeden kalkıp üstüme kot pantolondan bozma şortumu ve şeftali rengi kolsuz gömleğimi geçirdim.Anahtarlıktan büyükanne Cameron'ın anahtarlarını aldım ve arabaya binip eski CD çalardan Clatch'in The Regulator adlı şarkısını açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Phytia
VampirKathleen Vermillion'da doğmuş, araba sürmeyi burada öğrenmiş, ilk öpücüğünü burada almıştı. Büyük ihtimalle diğer bütün ilklerini de bu kasabada yaşardı. Nihayet burada da ölürdü; aynı büyükannesi, annesi ve babası gibi. Tabi çalıştığı Grill'e gelen...