Şaşkınlıkla etrafıma bakındım. Babam, anlamayan korkmuş gözlerle bakıyordu. Boğazımı temizledim.
"Ağaçların büyüsüne kapıldım."
Gülümsemeye çalıştım.
İnanmamıştı. Ciddiyet ve bilmediğim bir hüzün ile ormanın derinliklerine dalmıştı."Büyü her zaman masum değildir, Alice. Özellikle burada."
Anlamasam da başımı salladım. Babam, bavulumla eve çıkarken, ben hala yerimden kıpırdayamamıştım. Babamın sözleri uyarı niteliğindeydi bu oldukça barizdi. Ve bu uyarı, buraya gelmeme neden olan psikopat merakımı körüklemişti. Heyecanlanmıştım.
Bir ormana, bir de eve baktım. Bu günlük bu kadar macera yeterdi. Nasıl olsa araştırma yapmak için yeterince vaktim olacaktı.
Eve girdim.
Çamurlu ayakkabıları kapının girişinde çıkarttım. Evin içerisi dışarısı gibi değildi. Aksine, hayat doluydu. En önemlisi ise sıcacıktı!
Şöminenin dibine kurulmak için can atıyordum ki, bavulum ile merdiven çıkmaya çalışan babamı görmüştüm. Çıkarmak için elinden geleni yapsa da gücünün yetmediği belliydi. Bir ucundan tutunca şaşkınlıkla bana baktı."Ben hallederim, kızım. Sen yol yorgunusun. Dinlen biraz."
Bırakmadım.
"İzin ver de bir işin ucundan da ben tutayım. Nasıl olsa dinlenmek için vaktim olacak."
Beni yıldıramayacağını anlayınca pes etmişti. Yüzümde zafer gülümsemesi belirdi.
Fazla ağır değildi ama yaş faktörünü de düşünürsek, gerçekten zayıflamıştı. Bu kadar çabuk yaşlanacağını düşünmemiştim. İçimi bir hüzün kapladı. Başımı iki yana salladım. Neredeyse belli edecektim! İfademi değiştirdim.
Fazla uzun olmayan merdivenden sonra odamın önünde durdum. Soran gözlerle bakıyordu."Buradan sonrasını ben hallederim, baba."
Bir şey söyleyecek gibi oldu ama vaz geçti. Sessizce başını sallayıp aşağıya indi.
Odamın kapısını açıp içeriye baktım. Fazla havasız değildi ama buna rağmen küçüklüğümdeki huzur veren sedir kokusunu yoğun bir şekilde alabiliyordum. Gözlerimi kapatarak kokuyu içime çektim. Bu koku, benim çocukluğumdu. Babamın, Phoenix'e gelirken yanında getirdiği masum mutluluktu...
Bavulumu yatağımın üzerine koyup açtım. Gardırobuma göz attım. Yeni sayılmazdı. Bazı yerleri gıcırdıyordu ama idare edebilirdim. Teker teker yerleştirmeye başladım. Kotlar rafa, kazaklar üst kısma...
"Nihayet bitti."
Büyük bir gürültüyle gıcırdayan yatağıma kendimi bıraktım. Toz kalkmıştı. Öksürerek doğruldum. Çıkan hafif dumanı elimle dağıtmaya çalıştım. O kadar üşümüş ve yorgundum ki, odayı havalandırmayı akıl edememiştim. Kendime söylene söylene kalktım. Üzerime kalın yeşil kazağımı giydikten sonra pencereyi açıp aşağıya indim. Babamın ceketi, sanırım arabada kalmıştı. Neyse, sonra alır.
Merdivenleri inerken, beni leziz bir koku karşılamıştı. Çizgi filmlerdeki gibi gözümü kapatarak süzülmek istedim lezzete doğru...
"Hoş geldin."
Başımla gülümseyerek onayladım. Masa hazırdı. Tabaklarımıza yemeklerimizi koyuyordu. Son olarak aldım ve taraflarımıza yerleştirdim.
Sessizce yemeğimizi yiyorduk ki, beceriksizce konu açtı."Annen nasıl? Orada mutlu musun?"
Başımı salladım. Lokmamı yuttuktan sonra cevap verdim.
"Annem iyi.-"
![](https://img.wattpad.com/cover/159066206-288-k991111.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Ay Serisi 1 - Tutsak
Science FictionAlaca günün şafağında düşman pusuya yatmış, bekliyor ufukta. Siyah sislerle çevrelenmiş aşklar, sönmeye yüz tutmuş umutlar... Kara dumanlarla kaplı dünyam'da, yüzeye çıkabilecek miydim? Kurtulabilecek miydik? ÇALINMASI HALİNDE YASAL İŞLEM BAŞLATILA...