Bölüm 2

2.1K 198 795
                                    

Partiden sonraki sabah Louis'nin pantolonunda büyük bir problemle uyandığı ilk sabahtı. Bunu söylemek tuhaf ama pijamasının altında bir çadır hissediyordu.

Yeni alınmış pamuk battaniyeyi üzerinden attı ve Eleanor'un kollarından kurtulmak için savaştı. Eleanor hafifçe horluyordu ve Louis bunu biraz sinir bozucu buldu. Kendisinin horlamadığını biliyordu ve hayatının sonuna kadar onun horlamasını kaldırabilir miydi bilmiyordu.

Yatağın yakınındaki banyoya doğru adımladı (biriyle banyosunu paylaşmayı aklından bile geçirmiyordu) Aynaya baktı ve karşılaştığı görüntüyle şaşkına döndü.

Saçları sanki yıllardır taranmamış gibiydi; pamuk bluzu göbeğine yapışıyordu ve onun-Tanrım. Penisini pantolonunun üstünden görebiliyordunuz.

Louis tuvalete oturup gözlerini kapatmadan önce içini çekti ve kapıyı kilitledi. Babaannesini düşünüyordu. Babaannesi tuvalette, babaannesi tuvalette çıplak, babaannesi tuvalette çıplak ve takma dişlerini takmamış... Düşünceleri ereksiyonunun gitmesine yardımcı olmadığı gibi  kusma isteğini de getirmişlerdi.

Dişlerini fırçalayıp yüzünü yıkadıktan sonra odasına döndü. Eleanor uyanık, yatağın başlığına yaslanmış ve telefonunda geziyordu.

"Günaydın aşkım." kelimeler Louis'nin ağzından sanki daha önce defalarca provası yapılmış gibi geliyordu.

"Ne yapıyorsun?"

Eleanor telefon ekranını gösterdi, İnstagram açıktı. Yanına oturdu ve bir süre ekranı izlediler.

Eleanor, Barbara tarafından yeni gönderilmiş bir fotoğrafın üzerinde durdu. Fotoğrafta Niall, Zayn, Harry ve Barbara tamamen sarhoştular ve yüzlerinde tembel bir gülümseme vardı.

"O biraz sürtük." dedi Eleanor ve Louis kafasını salladı. Daha fazla katılamazdı. Bir tişörte 10 pound bile ödemeyen biriyle hemde EVLENMEDEN önce yatmak onun gözünde yanlıştı. Kızın standartları olduğunu düşünmüştü ama görünüşe bakılırsa yanılmıştı. 

Eleanor daha önce Louis'de bıraktığı kıyafetlerinden bir şeyler giydi (Louis'nin odasında özel bir çekmecesi vardı.) Sonrasında aşağı kahvaltıya indiler. Ailesi evde yoktu, sadece Felicite ve Lottie.

Kızlar Eleanor'a gülümseyip saçına iltifat ettiler ki bu Louis'nin gözlerini devirmesine neden oldu. Saçı o kadar da iyi değildi. Sevgilisi hakkında ne zamandır böyle şeyler düşündüğünü merak etti. Onunla evlenmesi gerekiyordu. Aileleri birbirini tanıyordu ve mezun olur olmaz Oxford'un yanında beraber bir eve taşınmayı düşünüyorlardı. 

Günün geri kalanını Louis'nin evinde film izleyerek geçirdiler. Öğle yemeğini dışarıda, favori restoranlarında yemeyi karar verdiler: Gordon Ramsay'da. Rezervasyon yapmalarına gerek yoktu çünkü babası sahibini tanıyordu.

Vardıklarında Louis adını bile vermek zorunda kalmamıştı çünkü onu hemen tanımışlardı. Restorandaki en iyi masaya, şehir manzaralı yere oturdular.

Her zamanki siparişlerini verdiler: Louis ıstakoz mantısı ve Eleanor fırında tereyağlı karnabahar. Ayrıca en iyi beyaz şaraplarından ve tatlı olarak İngiliz Naneli sufle almaya karar verdiler.

Daha sonra Louis dinliyormuş gibi yaparken Eleanor gelecek kış planlarından bahsetmeye başladı. O pencereden dışarıya bakıyor ve geçen akşamki görüntülerin zihninde dolaşmasına izin veriyordu. Daha çok Zayn ve Harry'i odada bastığı an. Harry'nin görüntüsünü aklından çıkaramıyordu: şişkin pazıları, terli çıplak sırtı, zayıf hırıltıları ve Zayn'in yüzündeki keyifli ifade.

Baby Heaven's in your Eyes - Türkçe (Larry Stylinson Fan Fiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin