"Sanırım Zayn'den hoşlanıyorum."
Louis masanın karşısından Liam'a baktı, çok da şaşırmamıştı. Günlerden Salı'ydı ve kafetaryada öğle yemeği yiyorlardı. Eleanor ve Barbara lavaboya gitmişti çünkü görünüşe bakılırsa Eleanor regldi.
Partiden bu yana tam 10 gün olmuştu ve o günden beri Zayn'i, Harry'i ya da Niall'ı henüz görmemişti. Pekala, Louis arabasını beklerken okullarının duvarına yaslanıp, sigara içip güldükleri zamanları saymazsak.
"Onunla-yakın zamanlarda konuştun mu?" Louis sordu.
"Uh, pek değil. Aslında bana geçen Perşembe şoförümü beklerken bir yerlere gitmek isteyip istemeyeceğimi sordu."
"Nereye?"
"Sadece 'bir yerlere' dedi. Tabii ki gitmedim, çünkü eve dönmeliydim ve onunla konuşacak pek bir şeyimiz yok."
"Numarası var mı?"
"Hayır. O sormadı ve ben de ona öylece veremezdim."
"Öpüşmekten başka bir şey yaşadınız mı?"
Liam olumsuz anlamda kafasını salladı, Louis rahatlamıştı. Rahatlamıştı çünkü eğer Liam öpüşmekten başka bir şey yapsaydı ,ondan daha deneyimli olurdu ve Louis her şeyde en iyi olmak istiyordu.
"Ama, Eleanor'a söyleme olur mu? Ailemin ya da başka birinin öğrenmesini istemiyorum."
"Söylemeyeceğim tabii ki."
Kızlar masaya döndüğünde konuşmaları kesildi. Konuyu bu Cumartesi olacak kraket oyunuyla değiştirdiler. Louis sporu pek sevmiyordu çünkü bu terlemek ve yapış yapış olmak demekti.
Belki de şişko bir kıça ve göbeğe sahip olma nedenim buydu.
O gün okul bittiğinde, Louis ve Liam bu ay Doncaster'ın en pahalı oteli Dorchester Oteli'nde gerçekleşecek Kış Balosu için bilet almaya gittiler. Her öğrenci şık giyinmeli ve kendine bir partner bulmalıydı. Genellikle erkekler biletleri alır ve kızlar sadece şirin görünmek için büyük çaba harcardı.
"Kimi götüreceksin?" Louis Liam'a sordu.
"Bilmiyorum. Muhtemelen bizim sınıftan bir kızla giderim."
"Lindsay'a sormalısın. Geçen hafta Tom'la ayrıldılar."
"Sorarım."
"Ben Niall'ı götürüyorum." Barbara geldi ve normalde, Louis devlet okulundan birinin gelmesine karşı çıkardı ama sadece omuz silkti.
Niall kafa birine benziyordu ve eğlenmesini biliyordu.
Park alanında şoförlerini beklerlerken Louis, Zayn ve Niall'ın yaklaştığını gördü. Liam'ı dirseğiyle dürttü ve Liam kızarıp ayaklarına bakarak meşgul gibi görünmeye çalıştı.
"Merhaba bebeğim." Niall etrafını kolaçan ederken söyledi ve Barbara şoförünün hala gelmediğini temin etti.
Tek koluyla sarılmadan önce dudaklarını birleştirdiler.
"Bu gece çıkıyoruz değil mi?" Niall sordu ve Barbara onayladı.
"Gelmek ister misiniz?" Zayn önce Louis'ye sonra Liam'a bakarak sordu.
Yarın okul varken mi? Sanki mümkünmüş gibi.
"Uh.. tabii." Liam konuştu. "Nerede?"
"Sadece şehirdeki bir yerde akşam yemeği yiyeceğiz." Niall heyecanla cevapladı. "Şehirdeki en iyi hamburgerleri yapıyorlar."
Hamburger mi? Yağlı, şişmanlatıcı etin iki beyaz ekmek arasında sıkışmasından olan şey mi? Şu sinir bozucu reklamlardakinden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Heaven's in your Eyes - Türkçe (Larry Stylinson Fan Fiction)
FanficDeneselerdi bile daha farklı olamazlardı. Louis Tomlinson 17 yaşında ve Doncaster'ın en prestijli özel okulunda, üniversiteden önce, son yılı. Geleceği için büyük planları var ve ebeveynlerinin parası sağolsun, ulaşırken zorluk çekmeyecek. İnanılmaz...