Bölüm 16

6 3 0
                                    


15

"Bilmiyorum."

"Çocuklara söyle, onu derhal bulmalıyım."

"Söylerim."

Tahsin'i aramaya koyuldum, çocuklara söyledim, hangi deliğe girmişse onu çıkarıp gebertmeye karar vermiştim.

Eski kaldığı yerleri dolaşmaya başladım. Buralarda yoktu. Büyük ihtimal yeni bir yer bulmuştu ve orada saklanıyordu. Elif, o ne haldeydi acaba?

Gece olmuştu, umutsuzlukla deniz kenarına geldim. Şarapçılar içiyordu, yanlarına oturdum, içtim, Nedim abi geldi az sonra, kayalıklardan.

"Hava felaket, dineceği yok, Midye işi yatar" dedi, "Tahsin'i gördüm, kayanın üstüne çıkmış çatlak, yutacak dalgalar geri zekalıyı, ne kadar dedim dinletemedim."

Dalgalar kayaları dövüyordu, en uçtaki kayanın üstündeydi Tahsin, altında sadece şort vardı. Dalgalar kayayı dövüyordu, Tahsin'i de yıkıyordu. Dalgalara kapılıp gidecek gibiydi, bir elinde şişe vardı, bağırarak bişiyler söylüyordu denize. Çağırdım onu. Oraya gidilmezdi. Gitsem kayıp düşerdim denize. Tahsin gülüyordu. "Bekle, geliyorum" işareti yaptı eliyle. Geldi elbiselerinin yanında.

Yüzü gözü berbattı, iyi bir dayak yemişti birinden, yüzünde çizikler vardı. Ne güzel yakışmıştı ona.

"Neden çağırdın beni?"

"Senle önemli bir işimiz var."

"Neymiş?"

"Seni öldürmeye geldim."

"Ben zaten ölüyüm" dedi, giysilerinin altından bıçak çıkardı, önüme attı, bana arkasını dönüp oturdu, şarap içmeye başladı.

"Kalk, çarpış benle!"

"Gitti, gitti" diyordu. "Hepsi sizin yüzünüzden..."

Ne zırvalıyordu ağlayarak?

"Bütün hayallerim suya düştü, bitti gitti. Ona âşıktım. Gittiii."

Tahsin'in öldürülecek bir yanı kalmamıştı, ölmüştü ve ben fazlasını yapamazdım. Oradan ayrıldım. Şarapçıların yanına dönüp içmeye başladım.

"Gelmiyor mu?"

"Yok."

SOKAKLARIN RUHUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin