19
Üç adam ve üç avcı köpeği vardı önümde. Tüfekleri de vardı.
"Burada bir sarışın, yeşil gözlü kadın gördün mü?"
"Yok, ben dün geldim buraya, bilmem ki."
"Ama köpekler neden içeriye girmek istiyorlar?"
"Dün ormanda kayboldum, ben yoksam çadıra kim girdi, bilemem, ben tek başımayım."
Adamlar gözlerime ısrarla baktılar, biri işaret verdi, köpekleri saldılar, köpekler çadıra girip içeriyi koklayıp bir yöne süratle koşmaya başladı.
Sesler epey uzaklaşınca bir çıtırdı duydum arkamda. Dönüp baktım, sarışın kadındı.
"Ben sana demiştim, bak buldular burayı. Eğer tuvalet için uyanmasaydım yakalamışlardı beni."
Koştuk.
Yola geldik, bir araca otostop çektik.
Araç bizi aldı. Onları atlatmıştık, sanırım.
Şehre geldik, araçtan indik.
Kadın, beni bir daha göremeyeceğini, onların eline düşüp öleceğini anlatıyordu, manyak biçimde korkmuştu, beni bir daha göremeyeceğini söyleyip, "sana mutlaka para vermeliyim, hayatımı kurtardın" diyordu.
Bir bankaya girdik. Kuyruk vardı içerde. Tuvalet için kalktım koltuktan ve gittim. Dışarı çıktığımda eli silahlı birini gördüm, sırtı dönüktü bana. Tuvalete kaçacaktım ama beni son anda gördü, bu Tahsin'di. Herkesi rehin almıştı, herkesi yere yatırmıştı...
"Sen de geç şöyle!"
Ben de uzandım yere. Yüz üstü.
"Bırak tabancayı Tahsin, bitersin, bitirirler, böyle bitmesin."
"Hayallerimi çaldın, ben de senin hayallerini yok edeceğim."
Ne desem fayda etmiyordu.
"Sen iyi bir insansın Tahsin."
"Değilim" dedi, "Rauf yoğun bakımdaydı, öldü, onu döverek öldürdüm. Polis her yerde beni arıyor."
"Ama sen onu isteyerek öldürmedin, biliyorum."
"Polis bunu öyle bilmiyor, onca yıl verirler bana, ben öldüm, bittim. Elif'i de çaldın benden. Biletini keseceğim ama! Seni fırından araçla ayrıldığından beri takip ediyorum. Elif'i bulup geberteceğim sinek gibi. Ama önce sen!"
"Tahsin, olayı gören var, tanık olabilir, sen Rauf'u bile isteye öldürmedin ki."
"Önce seni, sonra bu sarışın kadını, sonra diğerlerini teker teker öldüreceğim."
Kimsesizler yurdunda kaldığımda oraya düzenli olarak bir adam gelirdi. Bize bir süre hediye, yiyecek içecek getirirdi, ama bize hediye verirken şunu söyletip ezberletmişti:
"Ben iyi bir insanım. Bana birileri ne yaparsa yapsın iyi insan olarak kalacağım. Çünkü iyilik insanın kurtuluşudur. Bana ne yaparlarsa yapsınlar, dürüst kalacağım. Çünkü dürüstlük insanın kurtuluşudur."
Güldü deli gibi, "o adam benim kaldığım yurda da gelirdi."
Güldüm, "tamam işte, o. bırak tabancayı."
Adamın sonra ünlü biri olduğunu öğrenmiştim. Öldükten yıllar sonra. Aktörmüş. Filmlerinde oynadığı yapımcılardan, elektrikli traş makineleri, jean pantolonlar vs gibi bedava şeyler istermiş. Daha sonra öğrenilmiş ki bu tür şeyleri, kendisinin de çocukluğunda kaldığı yetimhanelerdeki çocuklara gençlere hediye ediyormuş.
Başıma tabancayı dayamıştı.
"Sen sevgilimi aldın elimden, her şeyi mahvettin. Gebereceksin!"
Biz konuşurken bir polis girmiş içeri.
Üç kurşun peş peşe yedi, birisini karnından, elindeki tabanca yere düştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAKLARIN RUHU
Paranormalaç kaldığında onunla ekmeğini paylaşabilecek harbi dostları, yüzü güldü mü gerçekten gülen dostları vardı. Bu sokaklarda tek düze değildi hiçbir şey. Her an her şey olabilirdi. Artık televizyonu ışığı kapa diyen biri yoktu. Sabahın köründe işe kalk...