Bölüm 13 / Dönüş

250 13 4
                                    

MERABAA! İlham perilerim tatildeler o yüzden bu bölüme çok katkısı olan biri var :) Marina-Demigod , ona teşekkür edeiyorum buradan. 6. bölümde de bir sıkıntı olmuş ve yarısı çıkmamış , onu da yeniden yazdım. Video'daki müziği de dinleyin güzel :D Neyse, bölüme geçiyorum.

Marina

Nerissa gerçekten bitmiş haldeydi. Kafasına yediği son darbeden sonra bayılmıştı. Hemen onun bulunduğu tarafa geçip onu savunmaya çalıştım. Tridentim bir süre sonra etkili olmamaya başladı. Ben de sırf suyu kullanarak savaşmaya başladım.

Angeline o arada Nerissa'yı daha güvenli bir yere doğru çekiyordu. Typhon'un çığlıkları her tarafı kaplıyordu. Hareket ederken zırhımdan gelen keskin metal sesleri dikkatimi dağıtıyordu. Suyu bir kırbaç gibi kullanarak etrafımda yaklaşık olarak on metrekareyi temizledim. Ondan sonra Angeline'in parıldayan mızrağı kafamın üzerinden uçtu ve Typhon'un gözüne denk geldi. Yani gözlerinden birine... Typhon acı içinde haykırdı ve mızrağı bir kürdan gibi alıp yere attı. Angeline mızrağı kapıp o kar beyazı pegasusuna bindi. "GİDİP TETHYS'İN KIZIYLA İLGİLEN!" diye bağırdı. Ben de başımı sallayıp Nerissa'nın bulunduğu yere doğru koştum.

Ama Ekhidna'nın dev yılan gövdesi peşimden geliyordu. 

" Bence hemen burdan git!" dedi ve haince gülümsedi.

 "Haa,tabi." dedim ben de dalga geçer gibi. Pekala,kendime not: Canavarların annesi espirirden anlamıyor.

Ve ampül yandı. Planım çoktan hazırdı.

Hemen Nerissa'nın olduğu yerden uzaklaştım. Onun asıl istediği Nerissa'ydı,ben değildim. Ben ölsem bile birşey farketmezdi. O yüzden hemen kendimi Typhon'un önüne attım. Typhon bana saldırmak için hamle yaptığında yuvarlandım ve canavarların babası,karısı Ekhidna'yı buharlaştırdı. O anda Typhon'un yaşadığı şoktan yararlanıp iki saniyeliğine dans ettim. "Can't Touch This! Dananana da na da na!" diye bağırdım ve Typhon kükredi.

"SANA BASİT BİR EMİR VERDİM!" diye bağırdı Angeline.

" I HAVE A BANANA OOO,OOO BANANAA!" diye bağırınca Typhon tam da beklediğim gibi son gücüyle  saldırıya geçti.

 Hecate  çocuğu büyüyü uygulamıştı. Canavarların babası bütün gücüyle saldırıya geçti ve bana vurmaya çalıştı ama aramızdaki büyü saldırıyı yansıttı. Bu sayede yaptığı şey aynen ona döndü.Typhon artık çok güçsüleşmişti. Tanrılar hırslanıp son hamleyi de yapınca büyük bir patlamayla yere düştüm.

Canavarlar'ın babasından geriye sadece buhar ve toz kalmıştı.

Hepimiz birbirimize baktık.

                          

" R - rosete? " Jacob'ın sesiydi bu. Kendine gelmişti.

Muhtemelen Apollon çocuklarından biri onu iyileştirdi.

 Rose yaşlı gözlerle ona baktı ve koşarak ona sarıldı. Jacob şaşırmış ve utanmıştı. Rose ise hemen geri çıktı. Biz yaralı melezleri de toplayıp yola çıkıncaya kadar konuşmalarını bitirmişlerdi.

" Bu kadar konuşmak sağlığa zararlı." dedim ve kahkaha attım. Aslında tek atan da bendim.

" Kamoon, kendinize gelin bakın bunu da atlattık ! Biz daha neler atlatırız kim bilir ?" dedim moral desteği vermeye çalışarak.

" Kampa dönüp 3-4 gün dinlendikten sonra kutuyu bulmak için yine yollara düşüyoruz. " dedi Rose.

" Daha yeni savaştan çıkt-"

Sesimi Angeline'in sesi böldü.

" Nutella hizmetinize hazır majesteleri." dedi gülümseyerek.

" Söylesene Angeline , Nutella'ya nutella yediriyor musun ?"

Nerissa

Bilincim yerine geldiğinde nasıl bir tepki verdiğimi hayal edemezsiniz.

" Canavaarlaar , Typhoon! Kiiim öldüü ?! Hönk. Noluyo ya ?"

" Kızım bir sakin ol,  bitti savaş sakin." dedi Jacob.

" Jacob! Uyandın ve yaşıyorsun." dedim heyecanla.

" Savaş bitince rahat rahat uyandı majesteleri." dedi Rose gülerek.

" Ama Apollon çocuğu falan iyileştirmedi mi ya da tanrı yiyeceği ?" dedim mantık yürüterek.

" Durum cidden kötüydü yani bir Apollon çocuğu ya da ambrosia ile yara  yeteri kapar kapanmazdı. " dedi Rosette.

" Tamam , inan Rose öğrenmek istemiyorum nasıl iyileştiğini, yarın söyle."dedim başımı tutarak.

" Sen nasıl bir cadısın ya ? "dedi Jacob Rosette'ye.

" Bana bir daha cadı der-!"

Onlar bu şekilde kavga ederken aklıma bir soru geldi.

" Typhon ölmüştü peki nasıl yeniden geldi ?"

" Canavarların yeniden Tartarus'tan dönmesiyle aynı mantık." dedi Rose.

" Tamam o zaman ben Hermes kulübesine yol alayım, siz kavganıza devam edin." dedim gülerek.

" Hayır canım, Tethys kulübesine doğru birlikte yola çıkıyoruz." dedi Rose.

" Leo yaptı mı ?! " deyip zıplamaya başladım. Çok heyecanlanmıştım.

Kulübe Hermes ile Hades kulübesinin arasındaydı. Açık mavi ve parlak bir tonu vardı, dış duvarları midye ve deniz kabuğu parçaları ile okyanusu ifade ediyordu. Şekli aynı diğer kulübeler gibiydi, kapının tam üzerinde ise bir deniz kızının yandan gölgesi vardı. Arasındaki tek fark içinin beyazla boyalı olmasıydı. Deniz kızının iki yanında deniz dalgaları vardı ve köşede bir yerde de bir rakam yazıyordu.

Cabin 21

İçerisinde ise diğer kabinlerdeki gibi ranza, dolap vs. şeyler vardı.  Bu kulübe sırf deniz kokuyordu.

" Eee, nasıl buldun?" dedi arkadan bir ses.

" Aman tanrılarım! Leo hayatımda hiç bu kadar sevindiğimi hatırlamıyorum ! " dedim ve ona sarıldım.

" Calypso ve Percy de yardım etti. Tabi başka Hephaistos melezleri de yoksa bu kadar kolay bitmezdi."

" Onları da gördüğüm anda teşekkür edeceğim. Hepiniz harikasınız!"

Beklenmeyen Misafir (HOO FANFİC)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin