Bölüm 16- Mesaj

187 12 5
                                    

 Bernica 'nın resmini koydum ve o resmi de biricik biricik arkadaşım çizdii. Marina- Demigod :D Ona tenk yu diyor ve bölüme geçiyorum.

" Adı Bernica. Sağ tarafı erkek saçı gibi kısa ve kırmızı - sol tarafı ise hafif uzun ve siyah saçları var. Üç Büyükler bir daha çocukları olmayacaklarına yemin etmelerinden önce doğdu Bernica. Ama 17 yaşında Hades bir nedenle onu öldürdü. Thanatos onu diriltinceye - ki bu bir ay önce oldu- geri geldi. " dedi Kevin kararlılıkla.

" Thanatos onu diriltmiş mi ?! Eğer kutu yok olursa o da ölecek ! "diye bağırdı Angeline.

"Onun o zamanlar bu olayların hiçbirinden haberi yoktu. Kız melez kampına gider sandı- amacı sadece Hades'i kızdırmaktı. Ama Typhon fırsatı eline geçirince kız pek gönüllü olmasa da onu yanına aldı."

" Hades 'i kızdırmak mı ? Manyak mı be bu ?!" diye bağırdı Angeline yine.

" Bildiklerim bu kadar." dedi ve ellerini havaya kaldırdı. Hecate çocuğu yeterli bilgiyi toplamıştı ve gözlerini kapattı.

*Pascuntur et adepto notitia potestatis,

*Ite ad locum.

Gözleri bir anlık yeşile döndü. Bize baktığında gülümsüyordu.

" Neredeymiş Adela ? "

 "Aubagne- Fransa 'da"

" Yerini tam olarak söylesen?"

" O kadarını göremedim çocuklar. Gidin ve karanlık yerlere bakın işte."

" Sağol ya." dedi Rosette, gözlerini devirerek.

" ANGELİNE!" diye bağırdı  Leo. Dışarda onu arıyor olmalıydı. Angeline izin isteyerek onu içeri aldı.

" Angeline geç kalmak zorunda mısın ?"

" Özür dilerim."

" Ne oldu ?"

" Hiçbir şey sadece gelmek istemedim." dedi kıkırdayarak Angeline. Dudağını sağ-alt tarafında bir gamzesi vardı.

"Şaka yaptım- derdin ne söyle bakalım." dedi kapıdan çıkarlarken.

Sonrasında herkes kapandı. Ayıcıklı - şort pijamamı giyip - üstüme de askılı siyah bir bluzu geçirdim. Sponge Bob'lu yastığıma sarılıp -ışığı kapattım. Yarın şu Bernica 'yı bulmak bizim için zor olacaktı.

Jacob

" WE GONNA LET IT BURN BURN BURN BURN - WE GONNA LET IT BURN BURN BURN BURN "

Kendimi müziğe kaptırmış dans ediyordum ki - Marina ' nın şaşkın iki gözüyle karşılaştım.

Elini kalbine koyarak ve ol iz vel diye bir şeyler geveleyerek gitti.

1 saat sonra herkes hazırdı. Bir gurup Kraken'le -Marina'nın evcil hayvanı- birkaç kişi ise pegasusla gelecekti. Pegasusla gelmek 6 saati bulurdu - onların dinlemesi se lazımdı.

Ama Kraken adamım acaip hızlıydı. 4 belki daha az zamanda oraya varırdı. Kraken'e  Nerissa , Marina ve Annabeth bindi. Angeline Nutella'yı Rosette'ye emanet ettiği için o onla gelecekti. Ben ve Kevin'da bir pegasusa bindik ve yola çıktık.

Nerissa

Elimde arkadaşım Lena 'nın yaptığı birisini aradığında ve o açtığında holografik göruntu veren ve mesaj atabilen - canavar çekmeyen telefonum vardı. Hermes kızı olmasına rağmen bu işe baya yatkındı. Telefonu çantama attım. 

Akşamdan beri Bernica'yı düşünüyordum.  Nasıl bir öfke ile dolduğunu. Görünüşünü ve onu ikna edip edemeyeceğimizi. Hepimizden çok nefret ediyordu tanrı tarafını alan kişiden. Hades onu niye öldürdü peki ? 

" Heeey ! Nasıl daldın öyle. Bir müzik aç da bu yolculuk işkenceden çıksın. "

MP3 çalarımı çıkarttım.

" Tamam , Metallica Nothing Else Matters'a ne dersin ?"

" Harika derim." dedi ve müziğe eşlii ederek yolumuza devam ettik. Bir ara uyukalmıştım- ve beni Fransa 'da uyandırdılar. 

Burası bir harikaydı. Telefonumun mesajmesajmesaaj diye bir mesaj sesi vardı. Utanarak çantadan çıkardım ve ekrana baktım.

" Aubagne'ye hoşgeldin prenses."

Engellenmiş bir numara ve bu üç kelime. Birisi mesajı çeken kişiye burada PLL oynamadığımızı söylesin.Sinirlenmiştim.

Biraz yemek yedikten sonra kızı aramaya başladık. Mağazalara sorduk , karanlık köşelere gittik ama yok. Elimizde hiçbir şey yoktu. Yine mesaj sesiyle irkildim.

" Bu işte bende varım. " Altında bir adres yazılıydı. Annabeth ve Marina'ya mesajları gösterdim.Bi tuzak olma ihtimali , Bernica'yı orada bulabileceğimiz ihtimaline karşıydı. Tabi ki gidiyorduk.

Adresi bulana kadar canımız çıktı ama bulduk. O caddedeki bir dükkanın yanındaki yere bak , diyordu son cümlesinde. Dükkanın adına baktım : Qu le sucre

 " Sanırım bir şekerci dükkanı." dedi Annabeth gülümseyerek.

" Haklısın." dedi Marina bir yere odaklanmışken. O yöne baktım,tam önümüzde o dükkan vardı. Yanında da bir ara sokak.

" Bernica ! " diye bağırdım. Hiç ses yoktu.

" Siz burada kalın. Yardıma ihtiyacım olursa çığlık atarım."

" Olmaz ,seninle geliyorum.Marina ikimiz de çığlık atarsak yardıma gel." dedi Annabeth. Yavaşca ara sokağa yürüdük. Buradaki tek ışık el fenerimizdi.

" Hemen defolun. Yoksa işinizi bitiririm." dedi derin ama ürkütücü bir ses. Önüme feneri tuttuğumda yüzünü gördüm. Siyah gözleri sertçe bize bakıyordu. Uzun ve zayıftı ama kasları vardı ve  elini yumruk yapmıştı.

" Bernica.Seninle  konuşmak istiyoruz. Zarar vermek istemiyoruz."

" İsteseniz de yapamazsınız."

Vay canına, bu kız havalı ve sertti.

" Kevin, seni bulmamıza yardım etti. Onu hatırlıyor musun ? Hatasını anladı o." dedi Annabeth ama geldeseniezeyim bakışları atıyordu.

" Pis satıcı! " dedi ve yumruklarını daha da sıktı. Sonra da dayanamayıp duvara tekme attı.

" Ben Nerissa Anderson." dedim elimi uzatarak. Evet, çok salakça ama başka ne yapabilirim ki ?

Biraz şaşırmıştı. 

" Nerissa mı ? Seni daha sert hayal etmiştim kızım. Ama sen oldukça... cici kız gibi duruyorsun." dedi dalga geçercesine gülerken.

" Senin gibi dövmelerimin ya da havalı bir saç kesimim olmaması sert olmadığımı göstermez." dedim elimi sinirle indirip yumruk yaparak.

" Ne bilmek istiyorsanız vazgeçseniz iyi olur."

 O an Kevin'ın sözleri geldi aklıma. "Typhon , onu pek gönüllü olmasa da yanına aldı."

Belki de bu sert kızı ikna etmenin bir yolu vardır.

Beklenmeyen Misafir (HOO FANFİC)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin