1: this is what makes us girls

9.1K 222 135
                                    

Elbisemi düzeltip derin bir nefes aldım. Madison çıplak omuzlarıma dokundu. Elleri güven vermek istercesine omuzlarımı sıktığında gülümsedim. Aynadaki yansımam iyi görünüyordu.

"Gergin olmana gerek yok Alexa," dedi Madison aynadan bana bakarken. Benden daha kısa olduğundan kollarını belime doladı. Normalde özgüven dolu biri olmama rağmen bu gece her zamanki ben değildim. "Onu görürsem... O zaman ne olacak?" dediğimde yanağını omzumun arkasına dayadığını hissettim. "Karşısına geçip kıçına tekmeyi basacaksın ve bana 'işte benim kızım' dedirteceksin."

Söyledikleri kahkaha atmama sebep olurken gülümseyerek kollarını üzerimden çekti. İkimiz de ceketlerimizi giydik ve çantalarımızı alıp evden çıktık. Bu partiye gitmek zorunda olmasaydım evde kalır ve cips yiyerek dizi izlerdim. Ancak söz vermiştim.

Madison arabanın kilidini açtığında, telefonum çaldı. Arayanın Ashton olduğunu gördüğümde aramayı beklemeden cevaplandırdım.

"Alexa?" Neşeli sesini duyduğumda gülümsedim. "Hey, Ashton."
Arkadan birkaç kahkaha geldi. "Geliyorsun değil mi?" dediğinde Madison arabayı çalıştırdı. "Evet, Mads ve ben yarım saate falan oradayız."

"Çok güzel, görüşürüz."

Ona veda edip telefonu kapadım. "Onunla ne zaman barışacaksın?" dedim Madison'a bakarak. Gözlerini yoldan ayırmadı. "Benden özür diyene kadar barışmayacağım." Telefonumun kamerasına bakarak rujumu sürerken, "Çiçek buketi ile kart yolladı ya, affet işte," dedim.

"Ah Alexa, istediğim buket ya da kart falan değil. Onun ağzından bir özür duymalıyım," dedi ve direksiyonu sağa kırdı. Rujumu kapatıp çantama attım. "Ashton'ın hiç birinden özür dilediğini duydun mu Mads?"

"Ama ben sevgilisiyim. Yani öyle geçen giden biri değilim. Zorunda."

"İyi şanslar," dedim radyoyu açarken. Call Out My Name başladığında Madison ile aynı anda kahkaha attık. Bu ikimizin de ortak sevdiği sayılı şarkılardandı. Nakarata denk gelmiştik.

Madison bağırdı. "O yüzden adımı söyle." Güldüm ve eşlik ettim. "Seni kibarca öptüğümde, adımı söyle." Madison direksiyonu sola kırdı bu sefer. Aynı anda bağırdık. "Kalmanı istiyorum."

Otelin önüne geldiğimizde şarkıyı kapattık ve arabayı valeye bırakıp indiğimizde Ashton'ı kapının önünde gördüm. Madison eteğini hafifçe aşağıya çekiştirdi. Sırf Ashton'ı sinir etmek için kısacık bir elbise giymişti. Biraz üşüyordu ama inadı daha ağır basıyordu. Ashton'a baktığımda Madison'ı inceliyordu. Mads ise hızla ilerledi ve onun yanından geçerek otele girdi. Onunkinin aksine daha yavaş olan adımlarım ile Ashton'ın yanına geldiğimde selamlaştık. İçeri doğru girerken, "Beni delirtmeye çalışıyor, değil mi?" dedi sessizce. Gülümsedim. "Sanırım amacına ulaştı," dedim. Kapıdaki Adam ikimizi de içeri aldığında Ashton, "Hem de nasıl," dedi.

"Ondan özür dilemen gerekiyor Ash," dedim gözlerimle Madison'ı ararken. Kısa boyluydu ama giydiği parlak gece mavisi elbisenin onu ele vereceğini biliyordum. "Buket yolladım ya," dediğinde güldüm. "Sözlü bir özür istiyor Ash. Sen romantik bir adam sayılırsın ama biliyorsun Madison..." Bir sıfat aradığımda Ashton kahkaha attı. Gülümseyerek, "Madison işte. Onu anlatacak bir söz yok. Dediğimi anladın. Uygulamaya geç," dedim onu ittirirken. Ashton da benim gibi Madison'ı bulduğunda ona doğru ilerlemeye başladı.

Çalan caz alt yapılı müzik partinin ağırlığını ve estetiğini belli etmek ister gibiydi. Saçımı düzeltip Claire ve Michael'ın yanına ilerledim. Biz genelde bu tarz ağır partilere katılmazdık. Ancak Ashton'ın annesi yüzünden hepimiz buradaydık. Claire beni gördüğünde gülümsedi ve kollarını açtı. İkimiz sarılırken Michael, "Ah minik tırtılım geri dönmüş," dedi gülümseyerek.

genesis | hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin