Karşımızda duran Luke bize o kadar afallamış ve şaşkın bakıyordu ki Calum suratını buruşturdu. Heaven'ın gözleri Luke ile bizim aramızda mekik dokuyordu. "Lucas?" dedim sorarcasına. Calum gözlerini saatine çevirdi. "Gitmemiz gerekiyor," dedi bana dönüp. Ardından Luke'a baktı.
"Hiçbir şey görmedin veya duymadın Hemmings," dedi arabaya yürümeye başlarken. Rüzgar sertçe esti ve bacaklarımın titremesine sebep oldu. "Bir şartla," dedi Luke yüzündeki kocaman gülümsemeyle. Calum ona dönüp tek kaşını kaldırdı. Kapımı açmak için elimi attım. "Eğer tırtılımı üzersen Calum, kafanı asfalta sürte sürte ateş çıkarırım."
Luke'a bakıp gülümsediğimde Calum'ın bakışlarını üzerimde hissettim. "Onu üzmeye kalkışmam bile söz konusu olamaz Luke."
Gülümsedim ve ona baktım, kapısını açıyordu. Kendi kapımı açıp onlara baktığımda Luke gülümsedi ve pis bakışlarını bize fırlattı. "Yaramazlık yapmayın," dediğinde ona bakıp gözlerimi kıstım.
Calum bana doğru eğilip Luke'a baktı.
"Söz veremem."Beni gerçekten öldürecekti.
Gözlerim şokla açıldığında Luke ve Heaven kahkaha atarak gülmeye başlamışlardı. Onlar uzaklaşırken Calum kolunu uzatıp kapımı çekti ve gülümsedi. "Sem gerçekten pislik bir herifsin," dedim kemerimi bağlamak için hareketlendiğimde. Calum arabayı çalıştırdı. "Ah bebeğim bana bilmediğim bir şey söyle."
"Mesela sana biraz daha burada oyalanırsak daha çok kişiye yakalanabileceğimizi söyleyebilirim."
Gülümsedi ve hareket ettik. Birkaç caddeyi geçtiğimizde şarkı seçmekle uğraşıyordum. 90'lar playlistini bulduğumda dudaklarım istemsizce yukarı kıvrıldı. Eski bir Green Day şarkısını açıp şarkıya eşlik etmeye başladığımda, o da bana katıldı. Bir yandan parmakları ile direksiyonda ritim tutarken, ben havada hayali gitarımı çalıyordum. Calum bu halimi görünce kahkaha attı. Şarkı bitmeye yakınken ben hayali baterime geçiş yapmıştım bile.
Birkaç şarkı daha gelip geçti. Aynı kahkahalar, değişik ritimler ve benim havada çaldığım müzik aletlerinin ardından nispeten daha sakin bir şarkı çalmaya başladığında, kırmızı ışıkta durmuştuk. Calum başını iki yana sallayıp kafasının içinde dönen duran şeyle bana döndü. Aklına bir şey geldiği çok belliydi.
"Bir restorana rezervasyon yaptırmıştım ama... siktir edip burger yemeye ne dersin?"
Gülümsedim ve başımı koltuğa vurdum. "Hadi gidelim!"
Calum ortadaki şeritten sola dönen yola kaydığında resmen sallandık. Arkadan gelen birkaç kornaya kahkaha atarken camı indirip arkadakilere orta parmağımı çıkardım. İçeri hemen geri kaçıp camı kaldırdığımda Calum kahkaha atmaya devam etti ve hızlandı. Hızlı şarkılar geri döndü ve ben havada bateri çalmaya devam ettim.**
Şehrin biraz dışında kalabilecek olan lokantaya girdiğimizde içerinin atmosferi beni 90'ların gençlik filmlerine sürükledi. Hani şu liselilerin her zaman takılıp milkshake içtiği yerlerdendi. Ben lisedeyken takılabileceğimiz yerler için çok paramız olmadığından tepedeki ağaçların arasında ot çekmek, herhangi bir lokantada oturup milkshake içmekten daha iyi geliyordu.
Kırmızı suni deri kaplamalı koltuklara karşılıklı oturduğumuzda gülümseyip duruyorduk. Muhtemelen okuldan sonra burada çalıştığı belli olan genç, sarışın bir kız güler yüzü ile yanımıza geldi. Yorgun olduğunu belli eden göz altlarının aksine gülümsemesi bir an bile sönmüyordu. Bir an lise dönemimde bu kadar bile olsa mutlu olmuş olmayı diledim.
Adının Margot olduğunu öğrendiğimiz kız siparişlerimizi alıp gittikten sonra Calum bana baktı. "Bence lisede nasıl biriydin biliyor musun Alexa?" dedi gülümseyerek. Gülümseyip sorar bir ifadeyle ona baktım. "Nasıl biriymişim?"
"Yaşadığı yerden kurtulup sonunda kendini bulmaya çalışmak isteyen bir kızdın. Yüksek notları olan gözde bir öğrenci, iyi bir kız, ayrıca amigoydun... Ama sadece kaçıp gitmek isteyen bir kız."
Hikayesinde bazı yerler eksikti. Yanlış olduğunu tek bir nokta vardı.
Margot, milkshake, kola ve burgerleri önümüze bıraktı. O uzaklaşırken milkshakemden bir yudum alıp onu düzelttim."İyi bir kız değildim Calum. Tamam, notlarım iyiydi ve hedefim gerçekten kaçıp gitmekti. Ama kötü şeyler de yaptım. Hem de oldukça fazla," dedim burgerimden ısırmadan önce. Calum kaşlarını kaldırıp şaşırmış, aynı zamanda da tatmin olmuşçasına başını salladı.
"Ah bir de... Amigolardan nefret ederdim. " Bu kahkaha atmasına sebep oldu.
"Sen ise..." dedim ve yutkundum. "Şu meşhur kötü çocuklardandın. 7/24 deri ceket giyip, her kızla en az bir kere yatan, her türlü pis işin içinde olan çocuklardan... Kötü notlar, içki ve sigara," dedim. Kahkaha attığında gülümsedim."Gerçekten böyle bir imaj mı çiziyorum?" dediğinde patatesi ağzıma attım. "Şu kadarcık," dedim iki parmağımın arasında azıcık boşluk bırakırken. Gülümserken, "Sana tüm tahminin yanlış desem?" dedi.
Gözlerim fal taşı gibi açılırken, "Yok artık!" diye inledim. Yeniden kahkaha attı. Patateslerimi ketçapa buladım. "Futbol takımının kaptanıydım. İyi notlarım vardı. Bu tip lokantalarda oturup takım arkadaşlarım ve amigolarla takılırdım," dediğinde bu sefer ben kahkaha attım.
"Gerçekten hiç böyle gözükmüyorsun," dedim yarısını yediğim hamburgeri bırakırken."Üniversite ve içinden çıktığım çevreden sonra çok değiştim. Sonunda gerçek ben olmaya karar verdim ve işte şimdi buradayım," dediğinde yüzümde aptal bir gülümseme oluştu. Kolasından içip bana baktı. "Bana bu ifadeyle bakmaya devam eder misin?"
"Hangi ifadeyle?" dedim aynı şekilde kalmaya devam ederken. Telefonunu hızla açıp fotoğrafımı çektiğinde, "Hey!" dedim. Gülümsedi. Telefonunun ekranını bana çevirip çektiği fotoğrafı bana gösterdi. "Cennetten düşerken bir yerin acımadı mı?"
Lafı ile ikimiz de kahkaha attık. Bu ani çıkışları beni deli ediyordu. Farklı hissettiriyordu. Yeni yeni yaşamaya başladığım bir şeydi bu his. O etrafımdayken daha da ağır basıyordu.
Yine aptal aptal sırıttım. O etrafımdayken hep böyle aptal aptal sırıtasım geliyordu işte."Yine o ifade..."
"Hangi ifade?" dedim az önce karşılık alamadığım sorumu yinelerken.
"Aşık olmuş gibi bakıyorsun?"
"Olmadığımı nereden biliyorsun?"
"Olduğunu da bilmiyorum?"
"Sanırım ben fark edene kadar ikimiz de hangisini hissettiğimi bilemeyeceğiz. "
Hesabı ödedik ve dışarı çıktık. Biz çıkarken biten şarkıyı mırıldanmaya başladığımda arabaya doğru ilerliyorduk. Cebindeki elini çıkarıp beni elimden tutup durdu. Başımı hafifçe kaldırıp gözlerine baktım. İki elimizde birbirine kenetliyken tekini bırakıp belime getirdi.
"Burada olduğun için teşekkür ederim," dediğinde gülümseyerek başımı eğdim.
"Ben hep buradayım Calum," dedim parmaklarım göğsünden ensesine tırmanırken. Birbirimize biraz yaklaştığımızda fısıldayarak konuştum.
"Ve bu da beni öpmen gereken kısım."
Oh be sonunda bir şeyler yazabildim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
genesis | hood
Fanfiction"Ama küçük bir sorunumuz var," dediğinde kaşlarımı çattım. "Adam bekara ev vermem dedi." Ensesini kaşıdı. Ben bu hareketi biliyordum. "Ne bok yedin Calum?" dedim normal sesimle. "Evli olduğumuzu söylemiş olabilirim."