5: kim possible

3.1K 150 48
                                    

Rihanna - Love On The Brain

Parmaklarımı sıcak fincana sarıp dışarıya baktım. Eylül ayının ortalarında olmamız, soğuk havaların geliyor olmasına işaret ediyordu. Pencerede yol çizen yağmur damlalarını incelerken Madison bağırdı. "Calum arıyor- Ne içiyorsun sen?"

Sırıtıp arkamı döndüm. "Domates çorbası!" dedim neşeyle. Bana göz devirip telefonumu uzattı. Telefonu elimde çevirip açtım. "Hey!" dedim çorba doldurduğum fincanı orta sehpaya bırakırken. Kıkırtısı duyuldu.

"Nasılsın Alexa?" Sesi arabadaymış gibi geliyordu. "İyiyim, sen?" dediğimde Mads bana sırıtarak bakıyordu. Tekli koltuktaki yastığı kafasına fırlattım. O acıyla inlerken, Calum, "İyiyim ben de. Sana bir şey sormalıyım," dedi.
Fincanımdaki çorbayı bitirdim. "Sor tabi," dediğimde Madison yüzük parmağını göstermeye başladı. Göz devirdim. "Mobilya almam gerekiyor. Aslında Luke ile gidecektim ama beni Fransız bir kız için ekti," dedi. Güldüm. Madison sırıtmaya devam etti.

"Benimle gelebilir misin?"

"Tabi," dedim koltuğa iyice yayılırken. "Seni saat 15'de alırım. Uygun değil mi?" dediğinde onu onayladım ve veda edip kapattım. Gözüm saate kaydı.

14.22

Yerimden hızla kalkıp odama giderken Madison kahkaha attı. Ona göz devirdim ve dolabımdan bej rengi pantolonumu ve siyah boğazlı crop topu çıkarttım. Madison odama girdi ve yatağıma atladı. Onu umursamadan üstümdeki tişörtü çıkarttım. "Cici kız ağırdan al biraz. Çocuk içine düşecek resmen!"

Üzerime crop topu giyerken, "Madison seni çıplak ellerimle boğmak istiyorum," diye mırıldandım.

"Beni çıplak mı görmek istiyorsun?!"

Lafı götünden anlamayı bıraksan, iyi kızsın aslında ama neyse.

"Ben seni Calum'la shipliyorum Alexa, olamayız biz," dediğinde üstümden çıkarttığım eşofmanı kafasına fırlattım ve pantolonumu giymeye başladım. "O benim kargo pantolonum mu?" dediğinde minnoş minnoş sırıtmaya çalıştım. "Belki... Evet." Parfümümü sıktım.

"Şimdi de Calum sana düşsün diye kıyafetlerimi mi çalmaya başladın?" Sırıttı.

Resmen sınanıyordum.

"Bu pantolon 3 aydır benim dolabımda. Zaman aşımına uğradığı için benin artık," dedim telefonumu cebime bir miktar para ile beraber koyarken. "Aman neyse, sevişirseniz o pantolonu yakarım."
Gözlerim büyürken ayağımdaki pembe kürklü terlikleri kafasına fırlattım.

"Calum'la sevişeceğim falan yok," dedim odadan çıkarken. "Prezervatif falan lazımsa-" Kapı zili sesini keserken Tanrı'ya şükrettim. Kapı deliğinden bakmadan kapıyı çat diye açtığımda üstünde beyaz bir tişört olan Calum'la göz göze geldim. Gülümsediğimde Madison, "Bak gerçekten- aa hoş geldin Calum," dedi.

180 derece dönmüştü orospu.

"Hey Mads, Ashton bunu sana vermemi istedi," dedi elindeki kutuyu göstererek. Madison gülümseyerek kutuyu aldı ve hızlıca içeri koştu. Calum bana döndü. "Hazırsan çıkalım mı?" dediğinde gülümsedim ve ceketimi aldım.

"OROSPU ÇOCUĞU TANGA ALMIŞ!"

Madison'ın bağırışı ile ikimiz de kahkaha atarken kapıdan çıktım ama kapıyı kapatmadım. "VERMEK İSTEDİĞİ MESAJI ALMADIYSAN BU SENİN SORUNUN!"

Calum dediğime gülerken aşağıya inmeye başladık. "Demek Luke piçi kız uğruna seni sattı ha?" Ona bakmadan konuşmuştum. "Kardeşlik kurallarına ne oldu?" dedim gülümserken. "İngilizceyi çat pat konuşan birini görünce götü başı ayrı oynuyor," dediğinde kahkaha atarak kapıyı ittim.

genesis | hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin