Sabah erkenden gelen kasaba gençleriyle birlikte bizim nöbetimiz bittiği için arabalara doluşmuş ve evlerimize doğru yol almıştık. Gece gözümü kırpmamış -istese bile kırpamamış- olan ben, yanımda oturan bedenin omzunda yol boyunca uyumuştum. Gece nöbeti tutan kişi olduğum bilindiğinden, yanıma kim oturursa otursun onun omzunda uyuyacağım bir gerçekti. Bu yüzden Baekhyun'un yanına oturmaya özen göstermiştim, ve sanırım o da bunun için özen göstermişti.
Birlikte kasabaya döndükten sonra basit selamlaşmalarla ayrılmıştık. Sunmi beni yol ayrımında bol bol öperek geri geleceğini söyleyerek şehre dönmeye koyulmuştu. İşleri çıktığı için dönüyordu yoksa ilkbaharını burada tamamlamaktan yanaydı. Bugün yarın geri geleceği için onu dert etmiyordum.
Her şey bittikten sonra evime hızlı düşüşüm, peşisıra gelen duş ve akşama kadar uyuma ihtiyacı art ardaydı. Babaannemin de desteğiyle hepsini güzelce halletmiştim.
Babaannemin keyfi epey yerindeydi, her zamankinden fazla yerindeydi. Gerçi hasat vakitleri o hep cıvıl cıvıl olurdu. Kasabanın doğuşu derdi her yeni hasata, senenin tohumları.
Sessiz evde saatlerce aralıksız uyuma potansiyelim olduğu için, serin odamda epey huzurluydum. Bir ara babaannem yanıma gelerek, "Min Hee'lere gidiyorum ben." demişti.
Gülümsemiştim uykumun arasına giren boşlukta. Baekhyun'lara gidiyordu. Ne olurdu papatyam da benim yanıma gelip kollarımın arasında uyusaydı.
Sonrasında yeniden uykuya yenik düşmüş gözlerim, bana tam da o anlarda sevgilimden gelen mesajı okuma şansı bırakmamıştı.
'Gidelim bu kasabadan.'
♤♤♤
Uyandığımda saat on biri geçiyordu. Kendi çapımda ayılıp telefonumu elime aldığımda ise fazladan bir on dakika eklenmişti üzerine. Baekhyun'un yazdığı mesajı gördükten hemen sonra hızla büyüyen endişem onu aramama neden oldu. Telefonumu açmamıştı.
Telaşla ayaklanarak odamda bir iki tur attım. Sonrasında büyüttüğüm kadar abartılı bir şey olmayacağı düşüncesiyle kendimi sakinleştirmeye çalışsam da, beynime düşmüş kurt hızla ilerliyordu.
Neden böyle bir mesaj yazmıştı?
Odamdan çıkarak üst kattan alt kata inen merdivenlerden ikişer üçer geçtim ve babaannemin geri gelmemesini fırsat bilerek evden dışarı çıktım.
Doğrudan Baekhyun'lara yönelmiş adımlarım, kısa süre sonra bahçelerinin önündeydi. Ev ahalisi havanın güzel olmasını fırsat bilmiş dışarıda oturuyorlardı. Geldiğimi fark eden So Yeon gülümseyerek ön bahçeye beni de davet etti ve hemen sonra babaannemin tatlı gülümsemesiyle karşılaştım.
Gülümsemesi güzeldi de niye bu kadar durup dururken yapıyordu?
"Hoş geldin oğlum."
Baekhyun'un annesine gülümsedim. "Hoş buldum efendim."
"Hoş geldin Chanyeol." Min Hee'nin kelimeleri kıvırması fazla samimi geldiğinden bu kadar insanın arasında çekinmiş hissettim. Ben çekiniyordum da o çekinmiyor muydu?
"Hoş buldum."
Gözlerim bahçede farklı bir beden görmek için gezindi fakat umutsuzca yeniden önüne döndü.
"Ayakta kaldın Chanyeol, otursana şöyle."
Merakıma yenik düşerek oturamadım. Baekhyun'u görmem lazımdı. "Hayır teşekkür ederim, Baekhyun'a bir şey sormaya gelmiştim ben. Nerede?"
Min Hee oturduğu sandalyeden kalkarak önümde bitti. "Odasında, gel götüreyim seni."
Götüren Min Hee de olsa, gittiğim yer Baekhyun olduğu için peşine düştüm. Kısa süre sonra evlerinin koridorlarında yürüyorduk. Önümdeydi ve ağırdan alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daisy ♤Chanbaek
Fanfictionİlkbaharı kıskandıran bir papatyaydı ve her bir zerrem aşıktı her bir zerresine.