Cenk, Matu ile konuşması biter bitmez hazırlanmaya başladı. Cenk, Matu'ya göre daha sosyal ve girişken biriydi açıkcası. Matu'nun kabus olayları onun için pek de bir şey ifade etmiyordu. Onun için saçma hurafelerden başka bir şey değildi Matu'nun gördükleri...
Saat 1'e geliyordu. Cenk çıkmadan önce annesinin dün akşam yaptığı börekten iki-üç parça aldı yanına ve alel acele evden çıktı. Cenk parka gidip çapkınlık yapma peşindeydi. Matu'yu da bir-iki kızla tanıştırıp tüm o kabus saçmalıklarından kurtulmasını sağlamak istiyordu. Cenk, Matu ile yakın arkadaşlardı. Yedikleri içtikleri ayrı olmamıştı. Hatta hep aynı kıza platonik oluyorlardı. Bu mesele için bir çok kez kavga ettikleri olmuştu.
Cenk, küçük yaşta babasını kaybetmişti. Okul hayatı boyunca sancılı dönemler yaşamıştı. "Babanla görüşmek istiyorum Cenk. Bu haylazlığın artık yetti!" dediğinde Cenk'in ilkokul öğretmeni, "Benim babam eve gelmiyor ki okula gelsin öğretmenim" diye cevap verince Cenk, öğretmeninde bir merak uyandırmış ve daha sonra öğretmeni, Cenk'in annesi ile görüştükten sonra zavallı çocuğa acımaktan başka hiçbir şey yapamamıştı. Cenk hep haylaz bir çocuk olmuştu. Ne ona kızacak bir babası vardı ne de annesinden oğlunun canını acıtacak bir azarlama duyulurdu. Annesi Cenk ne isterse yapmaya çalışır ve onun mutluluğu için yapmadığı iş de kalmazdı. kim bilir kaç kez geceleri restoranların temizliği yapmıştı oğlu uyurken. Cenk babasının ölü olduğunu ve asla eve dönmeyeceğini çok geç öğrendi. Annesinin tek ve biricik çocuğu bir yalanla yetiştirilmişti. Cenk çok da üzülememişti çünkü tanımamıştı ki hiç babasını. Nasıl üzülebilirdi ki insan bilmediği bir insanın yokluğuna, kokusuna, nasırlı ellerinin dokunuşuna, arkasında dağ gibi durmamış bir babaya ? Cenk'in annesi ile mütevazi bir hayatı vardı. Cankara küçük sayılacak bir şehirdi. Cenk'in evi de bu küçük şehrin merkezine yakındı.
Otobüse binmişti çoktan ve Eclis Parkına yola koyulmuştu bile. Annesini arayacak oldu Cenk fakat vazgeçti sonrasında. Annesine karşı hep çekingendi, kolay değildi onun için annesiyle oturup sohbet etmek. Eclis'e gittiğini Mesaj attı.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Matu otobüsteydi daha yolu uzundu. Çantasından çıkardığı fantastik türündeki bir kitabı okumaya başladı. Trafik var gibiydi yılın bu zamanlarında Cankara'dan çok giden olurdu tatil vb şeyler için. Temmuz ayının sıcaklığı hakimdi bozkır Cankara'ya. Ama neyse ki denize kıyısı vardı batı yakasında. En azından serinleme fırsatı bulunabiliyordu ama Matu sevmezdi denizi. Onun için yüzmek ya da sahilde oturmak amaçsız bir işkence gibiydi. "Yani kim güneşin anlında suya girer ki?" diye düşünürdü. Bu yüzden Matu için bir şey ifade etmiyordu Cankara'da deniz olması.
Matu'nun yaklaşık bir 15 dakikalık yolu kalmıştı. Kabusu düşünüyordu; o kızı, onunla yaptıklarını, kızın kanlar içinde ki kafası kopmuş bedenini ve mutfakta gördüğü kişiyi... Matu'ya aynen şöyle söylemişti, " İntik..." Aniden "boom" Matu'nun bindiği otobüsün çok önünde bir patlama meydana geldi...
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Cenk merkeze giden yolda trafiğe takıldı. Ambulans ve polis araçlarının siren sesleri birbirine karışmıştı. Cenk endişelenmişti çünkü kafasını camdan uzattığı ve gördüğü kadarıyla yolun ilerideki kısmından alevler yükseliyordu. Cenk arkadaşı Matu'yu aradı, fakat ulaşamadı. Telefonu kapalıydı. "Şarjıj bitmiştir " diye düşündü Cenk ve otobüsten inerek Eclis'e doğru yürümeye başladı. Açıkcası yolu uzundu daha ordan 30 dakika kadar yürümesi gerekecekti. Eğer otobüs trafikte sıkışmasaydı 15 dakikada Eclis'de olabilirdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ECLİSİN HAKİMİ
ParanormalEclis parkında yaşanan paranormal olayları konu alan bu kitap, okurlarına gizem ve gerilim dolu anlar yaşatmakta 1 numara. New York Times ' da iki kez köşe yazılarına konu olmuş harika bir baş yapıt. 20 yaşındaki Matuhan Altıner, sıradan bir ünivers...