Eclis'in Gizemi

113 2 4
                                    


         Saatler ilerlemişti, Cenk ve Matu patlamadan ve Matu'nun kabuslarından konuşmuşlardı. Cenk, Matu'nun derdini dinlerdi ama çok da umursamadığı bir gerçekti...

        Cenk Matu'nun kabusu hakkında "kafanı saçma zırvalarla doldurduğun için bilinç altına yerleşmiş cinayet falan biraz ruhunu dinlendir sosyalleş" demişti. Matu hala düşünüyordu kabusunu, merak ettiği bir çok şey vardı, üstelik dün geceki, gördüğü tek kabus değildi. Matu sık sık kabus görüyordu. Hepsi silik, anlamsız ve korku doluydu. Matu tanımadığı yüzlerin önce bedeniyle ilişkisini tecrübe ediyor, daha sonra da ölümlerini. Fakat dün gördüğü kabus hepsinden farklı bir özelliğe sahipti. Katili boydan görebilmişti, katil uzun bir ceket giyiyordu ve bir kapüşonla yüzünü gölgelemişti, elinde ise iki adet bıçak vardı. Kap kara bıçaklardan kan akıyordu ve katilin boyu ortalama bir boydan biraz uzun sayılırdı. Matu diğer kabuslarında sadece öldürülmüş kadınları görürken bu sefer onları öldüreni de görmüştü hatta onu duymuştu da. "Tanrı aşkına kim böyle saçma şeyler görür ki?" diye çınladı kulağında Cenk'in cümlesi.

      Saat 3 olmuştu çoktan ve Eclis'in içindeki bir kafede oturup yemek yemeye karar verdiler. Kafe lüks bir yer değildi, en azından kahve söyleyebilmeniz için üç farklı dil bilmenize gerek yoktu. Öürenci işi ucuzundan iki tane döner söylediler. Acıkmıştı ikisi de, akşama Cenk'in çağırdığı kızlar da gelecekti ve daha vaktin akşam olmasına 3 saat vardı. O saate kim öle kim kala diye düşünen Matu, Cenk'e sordu ;

"+ Senin arkadaşların akşam kaç gibi gelirler? biliyorsun ortalık can pazarı Eclis yolunda, trafik uzun bir süre açılmaz" 

- Ne diyim kızlara Matu? 'Gelin de güneşin alnında içip geberelim' mi diyeyim? Akşam serinliğine çıkmak istiyor kızlar ne yaparsın işte.

+ Cenk gerçekten bugün içmek iyi bir fikir mi? Benimkilerin haberi var gerçi de bilmiyorum içime sinmiyor bir şeyler.

- Gev gev gev gev gev geeeev lan ne pim pirikli oldun iki dakikada az rahat ol ya yaşa şu hayatı,  (Matunun omzuna vurarak)takıl kardeşine 

+Peki öyle olsun hem bayadır böyle buluşmamıştık iyi olur umarım her şey.

- Olcay malı da gelseydi keşke ya beni senle yalnız bıraktığı için onu affetmiycem

+ Sahi Olcay niye gelmedi? Benim aklımdan tamamen çıktı çocuk koşuşturma yüzünden.

- Randevusu varmış beyefendinin. Rus bir kız bulmuş onunla fingirdeşecek yer arıyodu en son mal.

+ (Gülerek) Olcay yine formunda desene."

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx


      Olcay 3 kafadarların en çapkın olanıydı. Hatta Cenk bile Olcay'ın yanında yavaş kalırdı, Olcay asker çocuğuydu. Babası kara-hava kuvvetlerinde Cobra pilotuydu. Sık sık Cürkiye'nin batısında operasyona giderdi. 

         Cürkiye etrafı denizlerle çevrili bir yerdi. Cankara Cürkiye'nin merkezinde yer alıyordu. Cürkiye hilal şekline benzer bir kara parçasıydı, Cankara da bu hilalin ortasında yer alan denize kıyısı bulunan bir yerdi. Batı tarafında çok sık terör olayı yaşanırdı hatta savaş bile var denebilirdi. 

      Olcay'ın babası iyi kazanıyordu, durumları çok çok iyiydi. Hatta doğunun en afilli şehri Piktanbul'da 2 tane yazlıkları vardı. Olcay'ın annesi lise öğretmeniydi. Buna rağmen Olcay'ın dersleri berbattı, çünkü nefret ediyordu okul ortamından. Bu durum üniversitede de aynen devam etmişti. Olcay gelemiyordu disipline, babası onu çok basık yetiştirmişti. BENİM BABAM ASKER!!! derdi arkadaşlarının arasında. Babasıyla arası iyi sayılırdı ama asker ailesinde bulunan saçma disiplin muhabbetinden Olcay da payını almıştı küçüklüğünden beri. 

ECLİSİN HAKİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin