"Nil, bizi yalnız bırakın."
"Ama-"
"Hadi güzelim. Sorun yok, Yağız?" Soran gözlerle Yağız'a baktığında el mahkum kabul etti. Nil ile beraber uzaklaşan Yağız'ın arkasından bakarken Peri koluna dokundu.
"Aisha, ben özür dilerim." Kızarmış gözleri ile mahçup bir şekilde bakıyordu.
"Neden?" dedi Aisha. "Neden bana söylemek yerine böyle bir şey yaptın?"
"Başka çarem yoktu. O bir yolunu bulur kurtulurdu çünkü." Dolan gözlerinden süzülen gözyaşları Aisha'nın da içini sızlatmıştı.
"O gün seni dövmüştü, değil mi?" Bu soru ile için de tuttuğu hıçkırıklar bir bir kaçarken elleri ile yüzünü kapattı.
"Sen her Yağız ile yakınlaştığında bana zarar verdi. Başka çarem yoktu. Ondan başka türlü kurtulamazdık."
"Kurtulmak mı?" Aisha yüzünde oluşan alaycı gülümseme ile sakinleşmeye çalıştı. "Peri onu gerçekten tanımıyorsun, değil mi? Sen onu pimi çekilmiş bir bomba haline getirdin. Şimdi nerede, ne yapıyor, kimden intikam almak için döneceğini bilmiyoruz. En önemlisi ne yapacağını. Vaktin varsa git ve kurtar kendini. Yoksa ilk senin için dönecek." Korkan gözlerle kendisine bakan kıza acımaya başlamıştı. Eğer başta ona gelseydi şimdi Cesur olması gerektiği yerde olurdu. Fakat şimdi ilk hedefinin Peri olacağından emindi.
"Peki ya sen?"
"Peri, o bana hiç bir şey yapamaz merak etme. O bana yapılabilecek en kötü şeyi zaten yaptı. Yağız'a da ben var olduğum sürece zarar veremez. Buna asla izin vermem." Gözündeki kararlılık Peri'ye umut olmuştu. Oda şimdi gönül rahatlığı ile izini kaybettirebilirdi.
"Peki beni affedebilecek misin?"
"Bunun için şu an bir şey söyleyemem ama benim için kendine iyi bak." dedi. Peri daha fazla dayanamayıp Aisha'ya sıkıca sarıldı. Belki bu an bu ikisi için bir veda gibiydi fakat bir son değildi...
Aisha, Peri uzaklaşmaya başladıktan sonra koridorda görünen kardeşi ve sevdiği adama baktı. İyi olduğunu göstermek istercesine gülümseyip başsavcının odasının kapısını çalarak içeri girdi.
"Merhaba, ben Aisha DEĞİRMEN. İfade vermek için geldim." Kendini tanıttıktan sonra başsavcı yerinden kalkarak elini uzattı.
"Merhaba Aisha hanım. Buyurun oturun." diyerek masanın diğer tarafındaki sandalyeyi gösterdi. Aisha ilk kez birine olanları anlatacaktı ve bu durum kötü hissetmesine neden oluyordu.
Karşısındaki kadının gergin olduğunu tecrübesi sayesinde kolayca anlayabiliyordu. "Aisha hanım korkacak bir şey yok. Bunu davanın açılması ve ona hak ettiği cezayı verebilmemiz için anlatacakların önemli."
"2016 senesinin kasım ayıydı. Evde arkadaşım Eylül ile otururken instagramıma bir mesaj geldi. Mesajı okuyan Eylül'dü. Tanımadığım biri diğerleri gibi tanışmak amaçlı attığını düşünüp ciddiye almadım ve hesabı engelledim. O günden sonra arkadaşlarım ile beraber Nilüfer'deki PodyumPark'a gittik. Sinemaya gideceğimiz zaman çocukluk arkadaşımı sevgilisiyle görünce oradan uzaklaştım."
"Neden peki?"
"Çünkü platonik sevdiğimdi. Bu yüzden annem çağırdı diyerek oradan çıktım. Eve gi-giderken biri arkamdan ağzımı bez ile kapattı ve sonrası kendimden geçmişim. Uyandığımda eski harabe bir binadaydım."
"Seni buldukları yer mi?" Başını sallayarak onayladı ve kaldığı yersen yutkunarak devam etti.
"Sonra onu gördüm. Adını sanını bilmediğim bir adam, beni sevdiğini ve benim ona şans vermediğimi söyledi. Delirmiş gibiydi..." Aisha anlattıkça tüm olanlar gözünde tekrar tekrar canlanıyordu. Onun dokunduğu yerler tekrar tekrar yanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHA BOYANMIŞ - AYISIT
Tiểu Thuyết ChungSıradanların aksine mahvolan bir hayat... Platonik aşkı yüzünden hayatı yeterince zorken saplantısı olan adam tarafından tecavüze uğrayan Aisha siyaha boyandı. Karanlığa hapsolduğunu düşünürken karşısına ansızın çıkıp intikam almasında yardım edece...