İç çekerek etrafıma baktım. Bir oda dolusu budala karşımda dikiliyordu. Yavaşça tahtımdan kalkarak elime asamı aldım.
"Bundan kim sorumlu?"
Kimseden ses çıkmıyordu. Hadi ama benden bu kadar mı korkuyorlardı? İtiraf etmek gerekirse benden korkmaları hoşuma gidiyordu ama şuanki küçük durumda bile kimsenin bana bir şey dememesi ilerde önemli bir konu olunca da kimsenin bana gerçeği söylemeyeceğini gösteriyordu.
Onlara sevgi göstererek bunu düzeltebilir miydim? Tahta ilk geçtiğimde bunu yapsaydım belki bu mümkün olabilirdi ancak sevgi gösterileri için çok geçti. Şuan yapabileceğim tek bir şey vardı; doğruları söyletmek için benden daha fazla korkmaları.
Yere asamı vurdum. Sesimi yükselterek tekrarladım. "Bundan kim sorumlu?"
Sonunda birisinin öne çıktığını görünce sırıttım. Doğrusu beklemekten sıkılmaya başlamıştım. Öne çıkan kişinin suratına baktım. Genç olduğu her halinden belliydi. Yaşlı buz devlerinin aksine rengi daha açıktı. Vücudunda daha az kırışıklıklar vardı ve buz devlerinde yaşlandıkça artan çirkinlik ve korkunçluk gardiyanda yoktu. Genç olduğu için daha hiçbir şeyden haberi yoktu.
"Tahtıma izinsiz sen mi oturdun?" sorduğum soruyla yüz ifadesini inceledim. Diğerlerinin aksine yüzünde korku ifadesi yoktu.
"Evet majesteleri." dediği şeyle büyük bir kahkaha patlattım.
"Demek bu kadar cesursun." yanına yavaşça giderek kıyafetinin yakasını tuttum. "Doğrusunu söylemek gerekirse bunu sevdim."
Şaşırmıştı. Cesurluğu beklenmedik hareketimle ortadan kaybolmuştu. Şaşırmanın etkisiyle "Bu beni bağışladığınız anlamına mı geliyor?" dediğindeyse yavaşça yakasını bırakıp geri çekildim. "Seni bağışlayacağımı söylediğimi hatırlamıyorum."
Elimi yere doğrultarak buzdan dikenler oluşturdum.Sırıtarak genç gardiyana baktım.
"Yeni tahtıma da oturmak ister misin?"
Evet, yaptığı şey buydu. Tahtıma oturmak. Büyük ihtimalle genç olduğu için tahta oturmanın verdiği hissi merak etmişti. Bilmediği tek şeyse benim yapabileceklerimdi.
Gözlerini pörtletmiş bir biçimde buzdan oluşturduğum tahttaki sivri dikenlere bakıyordu. Daha deminki cesur halinden eser yoktu.
"Hadi ama ne kadar acıtabilir ki?" diyerek yanına gittim ve oturması için teşvik edercesine onu buzdan dikenlere doğru ittim.
Yavaşça dikenlerin üstüne oturdu. Canının acımadığını fark ettiğinde bana garip ve ürkek bakışlar atmaya başladı. Ne yapacağımı kestiremiyordu. Tam o anda elimi dikenlere doğru tutarak aniden uzamalarını sağladım.
Gardiyanın acı içindeki çığlığını duyunca sırıttım. Vücudu parçalanmış, küçük buz parçacıklarına dönüşmüştü.
Arkamdaki korkarak bana bakan gardiyanlara döndüm. Sağ tarafımda duran özel olarak seçtiğim buz devlerine baktığımdaysa sırıttıklarını fark ettim. Onları seçme sebebim bana olan sadakatleri değildi, tam tersine tahta biri benim yerime geçse direkt o kişinin yalakası olurlardı. Güç kimdeyse onun tarafındaydılar ve güç şuan bendeydi. Onları seçme sebebim işime yaramalarıydı. Herkese teker teker bakarak sözlerimi olabildiğince soğuk ve ciddi bir şekilde söyledim.
"Benim hoşlanmayacağım en ufak bir hareketiniz olursa sonunuz bu gardiyandan farksız olmaz."
Sağ taraftan gelen "Çok yaşa kraliçe!" sesiyle birlikte herkes aynı tezahüratı yapmaya başladı.-
Tanıyım ya da geçiş bölümü olarak görebilirsiniz bunu. Diğer bölümleri daha uzun yazacağımdan emin olabilirsiniz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
More Than A Queen // Loki
Hayran Kurguİyi ve kötü bir lider karşılaşırsa sonuç savaşla, iki iyi lider karşılaşırsa sonuç barışla biter. İki kötünün birleşimiyse tam bir yıkım haberidir. Peki iyi mi kötü mü olmak istediğine karar veremeyen birisi tahta geçince sonuç nolur?