- KARŞILAŞMA -

38 4 0
                                    


*

*

*

Salonda oturmuş yanan şömineyi izlerken yanıma biri oturuverdi. Baktığımda TaeHyung bana kızgın gözleriyle soru sorarcasına bakıyordu. Acaba bilmeden bir şey mi yaptım diye düşünürken bunun imkansız olduğuna kanaat getirdim. Tüm gün evden çıkmıyordum ne sorun çıkarabilirdim ki?

-" Bir sorun mu var TaeHyung?" dedim. Kaşlarının çatıklığını bozmadan cevap verdi:

-" Evet var. Saraydan ayrılmışsın diye duydum. Yolculuk nereyeydi MinJee hanım?" dedi. Çok sinirlenmişe benziyordu.

-" Dışarı çıktım çünkü çok sıkılmıştım. Ben de WooJin' le ok atamaya gideriz diye düşünmüştüm ve onu çağırdım. Sonra geldim, bunda ne sorun var?" dedim. Bu muydu yaptığım yanlış?

-" WooJin' le buluşman benim için bir sorun. O çocuk Jin' in arkadaşı ve biz onlardan ayrılmamıza rağmen hala seninle mi takılıyor?" dedi.

-" Sadece benimle değil aynı zamanda YoonGi' yle de arkadaş. Ayrıca çocuğun casusluk yapacak hali yok ya. Neden arkadaşlığımı bitireyim TaeHyung? Zaten uzun süredir görüşmüyorduk bile." dedim. Benim evden çıkmam suçtu artık. Yakında nefes almama da yasak koyarlardı.

-" Güvenemeyiz MinJee. Artık kimseye güvenemeyiz."dedi. Bu konu hakkında yine düşünecektim. Ama şuan TaeHyung' a itiraz edersem konu daha da uzardı. O yüzden geçiştirmeye karar verdim.

-" Her neyse. Ne zaman ormanın sınırlarına gidiyorsunuz?" dedim. Ne zaman gideceklerini öğrenmem gerekiyordu. Onlar gittikten sonra arkalarından onları takip edip ne yaptıklarını izleyecektim.

-" Bu gece saat 02:00 gibi gitmeyi planlıyorlar. Sen de erkenden yatsan iyi olur. Kafanı da saçma şeylere yorma.". Oflayarak sözlerini bitirmesini bekledim. Küçük bir çocukmuşum gibi davranıyordu.

-" Tamam babacığım." dedim ve gözlerimi kırpıştırdım.

-" Yaramaz kız." dedi ve kafamı okşadı. Sinirlendim ve elini ittirdim. Köpek miyim ben?

Odama doğru adımladım ve çaktırmadan geceye hazırlanmaya başladım. Umarım geçen ormana gittiğimdeki felaket gibi bir şey yaşamazdım. Yoksa NamJoon bu sefer canıma fena okurdu.

Saat 01:34 olduğunda koridordan sesler gelmeye başladı. Onlar benim uyuduğumu zannediyorlardı bu yüzden odama bana bakmaya gelebilirlerdi. Yatağa girdim ve uyuyor numarası yapmaya başladım. Tam da tahmin ettiğim gibi 5 dakika sonra kapım açıldı ve biri beni kontrol ettikten sonra çıkıp gitti.

Emin olmak için biraz daha yatakta bekledikten sonra çıktım ve kapıdan dışarıyı kontrol ettim. Ortalıkta kimse gözükmüyordu. Saate baktığımda 02:07' ydi. Fazla uzaklaşmamalarını umdum ve sarayın kapısına sessizce adımladım. Atla gidersem yakalanırdım bu yüzden sadece benim bildiğim kısa yoldan ormanın sınıra doğru yürümeye başladım. Biri beni görürse başıma bela açılabilirdi bu yüzden başıma siyah şapkamı ve siyah yüz maskemi geçirdikten sonra yürümeye devam ettim.

Yaklaşık yarım saattir yürüyordum ve ormanın sınırına az kalmıştı. Bu yüzden etrafı iyice kolaçan ediyordum ve ses çıkarmamaya özen gösteriyordum. Biraz daha ilerlediğimde NamJoon' ların onları beklediğini gördüm. Çalıların arkasına saklanıp ben de onların gelmesini beklemeye başladım. Az sonra JungKook' u görecektim. Çok uzun zaman olmuştu. Acaba buna hazır mıydım?

Gerilim tüm vücudumu sarmıştı ve bu bende kusma isteği uyandırıyordu. Olanlardan sonra onu eskisi gibi sevmediğimi hissediyordum. Belki de bu kendi kendimi inandırdığım bir yalandı. Onu gördükten sonra içimdeki sevgi yine mi yeşerecekti yoksa? Bunların hiçbirinin cevabını bilmiyordum. Sadece beklemeliydim.

Uzun süreli beklemeden sonra Jin en önde olmak üzere hepsi ortaya çıkmaya başladı. Jin' i arkasından Jimin, onun arkasında HoSeok, en arkada JungKook takip ediyordu. Nefesimi tuttuğumu ve yutkunamadığımı fark etim. Neden üzerimde böyle bir etki bırakıyordu?

Sakin bir şekilde konuşuyorlardı ama onlardan uzakta olduğum için net şekilde duyamıyordum. Hepsinin yüz ifadesi dümdüzdü. Birbirlerinden nasıl bu kadar nefret edebiliyorlardı? Nasıl bu hale gelebilmişlerdi? Aklımda o kadar soru vardı ki. Ama şu an bunu düşünmenin zamanı değildi.

Jin, NamJoon' un üstüne doğru gelmeye başladı ve işaret parmağıyla NamJoon' un omzunu iterek bir şeyler söyledi. Ne konuştuklarını o kadar merak ediyordum ki. Fazla ses yapmadan saklandığım çalıyı değiştirdim ve onlara daha da yaklaşmaya çalıştım. Buradan dedikleri daha net duyuluyordu. Jin:

-" Bunların hepsi senin yüzünden oldu biliyorsun değil mi? Ne hakla bana suç atarsın?" dedi. Hala ne hakkında konuştuklarını anlamamıştım.

-" Kes sesini. Sana suç attığım falan yok. Bu olanlar sadece benim değil; ikimizin de suçu." dedi NamJoon.

-" MinJee hala nasıl senin yanında duruyor anlamış değilim. Ona söylemedin değil mi benim sevdiğim kızı sevdiğin için bu duruma geldiğimizi?" dedi Jin. Elimi açılan ağzıma götürdüm ve ses çıkarmamaya çalıştım. Duyduklarımla şoka uğramıştım. NamJoon, Jin' in sevdiği kıza mı aşık olmuştu? Ve bu yüzden mi bu durumdaydık? Ama bu çok saçmaydı.

-" Tabi ki söylemedim. Eğer bunu duyarsa hepimizi terk edip gider. Sadece beni değil." dedi NamJoon. Beni tanıyordu. Bir kız yüzünden araları bozulmuştu ve biz bu yüzden berbat haldeydik. Ben berbat haldeydim. Sevgilimi kaybetmiştim üstelik. Kesinlikle şu an pılımı pırtımı alıp bir yerlere gidebilirdim.

-" Sen de kardeşin için, benim için bir kızı tercih ettin ve hepimizi dağıttın. Mutlu musun şimdi?" dedi NamJoon. Bir bakıma haklıydı. Bu kız bu kadar önemli miydi?

-" Mutlu gibi mi gözüküyorum? Fakat burada haklı olan benim, sen değilsin. Onlar da beni haklı bulmuş ki benim yanımda kalmayı seçtiler." dedi Jin ve arkasında çocukları gösterdi. Hiçbiri mimik yapmıyor ve robot gibi bekliyorlardı.

-" MinJee ve JungKook' un birlikte olduklarını biliyorsun. Ne yaptın da onları ayırmayı başardın söylesene." dedi NamJoon. Kalbim yerinden çıkmak üzereydi. Belki de yıllardır beklediğim zaman gelmişti. Neden ayrıldığımızı öğrenmek üzere olabilirdim.

-" Ben bir şey yapmadım. JungKook zaten MinJee' yi istemiyormuş. Öyle değil mi JungKook?" dedi ve eliyle JungKook' u gösterdi. JungKook yere odakladığı gözlerini kaldırdı ve uzun süre NamJoon' u inceledikten sonra kafasını onaylarcasına salladı.

Daha fazla ne kadar şoka uğrayabileceğimi düşünürken, üstüne bir de bu eklenmişti. Hiçbir tepki veremiyorum fakat vücudum inadına beni bayılmaya zorluyordu. Kalbime birden bir ağrı girdi ve oradan karnım kasıldı. Ne hissettiğimi bilmiyordum. Daha önce hiç böyle hissetmemiştim ve kalbim tüm vücudumu uyuşturmuştu. Kalp kırıklığı böyle mi hissettiriyormuş?

Yere oturdum ve başımı ellerimin arasına aldım. Beynim zonkluyordu. Demek ki bana yaptığı tüm sevgi gösterileri, tüm güzel sözler, tüm özel dokunuşlar yalanmış. Her şey bir yalandan ibaretmiş. Beni bir salak yerine koyup beni kullanmış. Şu anda haykırarak ağlamak istiyordum. Ama eğer ağlarsam burada olduğumu belli ederdim ve saçma bir durumun ortasına düşerdim.

Sessizliğimi korumaya devam ettim ve dediklerini dinlemeye odaklanmaya çalıştım. Birden biri ağzımı kapattı ve bir yere doğru sürüklenmeye başladım. Yardım istemek istiyordum fakat ağzımdaki el buna izin vermiyordu. Kurtulmak için debelendim ama hiçbir işe yaramıyordu. Ayaklarım ve ellerim bağlanmıştı ve hala sürüklenmeye devam ediyordum. NamJoon' lara baktığımda onlardan uzaklaşmaya başlamıştım. Ağzıma bir bez parçası kapatıldı ve rüyalar alemine dalıverdim.

*

*

*

SOĞUK SAVAŞ || JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin