- KIRIK KALPLER -

47 3 0
                                    


*

*

*

Gördüğüm kişiyle dilim tutulmuştu. JiMin karşımda duruyor ve sert gözlerle bana bakıyordu. Onu uzun süredir görmediğim için ilk başta garipsemiştim ama bu kesinlikle oydu. Boyu çok fazla olmasa da uzamıştı ve vücudu kaslı duruyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum fakat tüm vücudumu özlem duygusu sarmıştı. Gidip ona sarılmak istiyordum. Uzun zaman geçse de o hala benim abimdi ve birlikte birçok güzel anılarımız olmuştu.

Cebinden bir tane küçük bıçak çıkardı ve birden bana doğru fırlattı. Neye uğradığımı şaşırmıştım ve korkuyla gözlerimi yumdum. Bıçak bana doğru değil de ipe denk gelmişti ve ayağımın bağlı olduğu ipi kesmişti. Kesilen ip yüzünden birden yere kapaklanmıştım.

-" Ahh! Ayağım!" diye inledim. Yere çok sert düşmüştüm, kolum ve ayağım ezilmişti. Gözlerimi yumdum ve ağlamamaya çalışarak ayağımı tutmaya başladım. JiMin' e baktığımda duygusuz bir şekilde bana bakıyordu. Ona ne olmuştu böyle? Eskiden olsa direkt yanıma koşar ve dikkat etmem konusunda beni uyarırdı. Fakat şimdi bir yabancı gibi davranıyordu.

Yumruğunu sıkarak bana yaklaşmaya başladı. Korkmuştum ve savunmasızdım. Birden elini boğazıma geçirip beni ağaca sertçe yapıştırdı. Nefes alamıyordum ve ellerini çekmesi için tırnaklıyordum. Gözleri simsiyahtı ve beni öldürürcesine boğuyordu.

-" Ji-JiMin bır-bırak b-beni ". Zorla ona beni bırakmasını söylemiştim ama sıkışını daha da sertleştirmişti. Daha fazla dayanamayacaktım. Sağlam olan ayağımı kaldırıp özel bölgesine tekmeyi geçirdim. Canı çok yanmış olmalıydı ki geriye sendeleyip orasını tutmaya başladı. Boş bulduğum anından yararlanıp çantama koştum ve ateş bombasını havaya fırlattım. Bomba sesli bir şekilde patlamıştı ve JiMin duyduğu anda yerinden doğrulup bana koşmaya başladı. Elini yumruk yapıp bana geçireceği anda yumruğunu tuttum ama çok güçlüydü. Yumruğunu sertçe ittirip karnına yine bir tekme geçirdim. Bu sefer çok etkilenmemişti ve yaralı olan ayağıma birden tekme savurup daha da yaralanmama sebep oldu. Bu sefer yürüyemeyecektim çünkü ayağım çok fena hale gelmişti. Yine üstüme saldıracağı anda ona bağırmaya başladım:

-" Bir kızı kendine eşit mi görüyorsun ha?! Üstelik ben senin kardeşinim. Bunu nasıl yaparsın?" diye ona duygusal şekilde yaklaşıp vurmaya çalıştım. Ama etkilenmişe benzemiyordu.

-" Neden güçsüz bir kızı yalnız başına ormana gönderiyorlar o zaman? Çok mu güveniyorlar sana yoksa?" diyerek beni yermeye çalıştı. Eskiden bana hep ' Sen çok güçlü bir kızsın MinJee her zaman zorluklara karşı dik durabileceğine inanıyorum.' derdi. Şimdi de tam tersini söylüyordu. İnsanlar benimle dalga geçiyordu sanırım.

-" Yalnız olduğunu da nereden çıkardın?". JiMin duyduğu sesle arkasına baktı ve kendisinin iki katı adımlarla karşılaştı. Dev adamlar yardım çağrımı duyup beni kurtarmaya gelmişlerdi. JiMin gülmeye başladı ve kısık gözleriyle bana baktı:

-" Vay be demek yanında korumalarla birlikte dolaşıyorsun. Korkak olduğunu biliyordum." dediği anda iki adam JiMin' i tuttu. Biri arkadan kollarını bağlamıştı diğeri ise dövmeye hazırlanıyordu.

-" Korkak değilim. Asıl sen bir korkaksın. Bir kıza saldıracak kadar da aciz."dedim. Ona karşı içimdeki sevgi, nefrete dönüşmeye başlamıştı. Bana acımasız bir şekilde saldırıp boğmaya çalışmıştı. Ben ona ne yaptım diye düşündüm. Ben onları eski halimize getirmeye çalışıyorken herkes yeni durumuna alışmıştı bile.

Adamlar JiMin' e öldürecek gibi vurmaya başlamışlardı. Tek adam çantamdan dağılanları toplarken diğeri de beni sırtına almak için bana doğru eğilmişti. Adamın kulağına eğilip:

-" Öldürmeyin." dedim. Kafasını salladı ve adamlara dönüp birkaç işaret yaptıktan sonra beni sırtına aldı. Yürüyecek halde değildim. Beni bulmasalardı şu an ne haldeydim acaba. Belki de ölmüştüm.

Yarım saat sonra saray görüş açımıza girmişti. Yol boyunca uyumamak için kendimi zor tutmuştum. Sarayın kapısından girdiğimizde dev saat 04:08' i gösteriyordu. Adam beni salona getirdiğinde görevliler etrafta koşuşturuyorlardı. Herkes bana bir şey oldu sanıp endişelenmişlerdi. Uzun koltuğa uzandım ve yaralı ayağımı yavaşça koltuğa koydum. Kafamı geriye yaslayıp tam uykuya dalacakken içeri NamJoon, YoonGi ve TaeHyung üçlüsü girdi. Üçünün de yüzü bembeyaz olmuştu. Benim için çok endişelenmiş olmalılardı.

-" MinJee! Küçük sincabım ne oldu sana böyle şu haline bak!" diye TaeHyung elimi tutmaya başladı. Çok kötü görünüyordu. Her an ağlayacak gibiydi. Tuttuğu elini sıkıp:

-" İyiyim TaeHyung sorun yok. Sadece küçük bir kaza geçirdim." diyip ona gülümsedim.

-" Hemen buraya bir doktor çağırın. Çabuk!" diye YoonGi çalışanlara bağırdı. Sonra yanıma yaklaşıp boynumu incelemeye başladı. Yüz kasları gerilmişti ve sinirlenmişe benziyordu.

-" Kim yaptı sana bunu MinJee? Boynunu kim bu hale getirdi?" YoonGi sinirli bir şekilde sordu. Cevap verip vermemek arasında kalmıştım. NamJoon' a baktığımda dev adamlarla konuşuyordu ve onlar da beni nasıl bulduklarını anlatıyorlardı. Benim ne halde olduğum umrunda değil gibiydi.

-" Sana soruyorum MinJee cevap versene!" diye YoonGi kükreyince mecburen cevap vermek zorundaydım.

-" Ji-JiMin yaptı." Dediğimde yüzü başka bir renk almıştı. Sinirden köpürüyordu sanki.

-" Sikeceğim onun belasını!" dedi ve salondaki sandalyeleri yıkmaya başladı. Dev adamlardan biri:

-" Merak etmeyin efendim biz onun icabına baktık." demişti ama YoonGi yine de sakinleşmiyordu. O sırada içeri doktor girdi ve hemen malzemelerini çıkarmaya başladı. Morarmaya başlayan ayak bileğimi bir sağa bir de sola çevirince küçük bir çığlık atmıştım. Ama bırakınca ağrısı kesiliyordu.

-" Ayağınız çok ağrıyor mu küçük hanım?" doktor bana soru yöneltmişti.

-" Hayır sadece siz oynatınca çok acıdı." dedim ve yüzümü ekşittim. Daha sonra boynuma yöneldi ve boynumdaki oluşan morluklara baktı.

-" Büyük bir sorun var gibi gözükmüyor. Sadece ayağı incinmiş kırık yok. Bu kremi sabah akşam sürerseniz kısa sürede iyileşirsiniz." dedi ve elime bir krem tutuşturdu. NamJoon kafasını salladı ve doktorun çıkmasına izin verdi. Yanıma yaklaşarak koltuğun yanına oturdu ve konuşmaya başladı:

-" Duyduğuma göre korumaların yanından ayrılmışsın MinJee. Neden bir kere sözümü dinlemiyorsun? Ya sana bir şey olsaydı ne yapacaktık? Olan biten ne varsa anlatmanı istiyorum." dedi. TaeHyung endişeli gözlerle bana bakıyordu. Aralarında en çok o bana üzülmüştü sanırım.

-" Şu an çok yorgun gözüküyor. Yarın detaylı bir şekilde anlatır NamJoon ne dersin? Şimdi dinlenmesi gerekiyor." dedi ve NamJoon' un diyeceklerini dinlemeden omzuna kolumu atıp beni götürmeye çalıştı. Yine de bu kadar acımasız şekilde karşılık görmek beni üzmüştü. TaeHyung' un omzundan elimi çekip kendi başıma yürümeye çalıştım. TaeHyung:

-" MinJee dursana ben seni götürecektim." dedi. Şu an yanımda kimseyi istemiyordum. Kendi başımın çaresine bakabilirdim. Başıma açtığım belaları onlar temizlemek zorunda değillerdi.

-" Boşver, ayağım incinse bile yürümeye devam edeceğim." dedim ve odama sendeleyerek yürümeye başladım. Uzun sürede de olsa odama gelebilmiştim. Yatağıma uzandıktan sonra günün yorgunluğu birden vücudumu sarmıştı. Yere düştüğüm için kemiklerim sızlıyordu. Aynı zamanda kalbim de sızlıyordu. Tüm şeyler yine birden üstüme gelmişti. Gözyaşlarımın akmasına izin verdim ve olan şeyleri düşünmemeye çalışarak uyumaya çalıştım.

*

*

*

SOĞUK SAVAŞ || JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin