- SÖYLENMEMİŞ GERÇEK -

57 4 3
                                    


*

*

*

İnsanların benim iyi niyetimi üzerime kullanması kalbimi kırmaktan başka bir şey yapmıyordu. Kime güvendiysem beni boşa çıkarmayıp arkamdan işler çevirmişti. Sevgilim sandığım kişi aslında yüzüme gülüyor, arkamdan oynuyordu. En yakın arkadaşıma güvenip dertlerimi anlatmıştım, o ise arkamdan casusluk yapmıştı. Belki de kafam yerinde değildi ve kimin ne olduğunu kavrayamamıştım. Aklımı kaybetmenin bu kadar pahalıya patlayacağını tahmin etmemiştim.

Düşüncelerimden kurtulup buradan nasıl çıkacağıma odaklanmam gerekiyordu. Bilmediğim bir yerdeydim ve kısa süre içinde sarayda olmam gerekiyordu. Büyük olan ve bizim sarayımızı andıran evden çıkmıştım fakat yolu bilmiyordum. Biraz ilerlerdim ve ayak sesleri duymaya başladım. Panik yapmıştım ve direkt yanımdaki büyük çalılıkların arkasına saklandım. Birkaç saniye sonra Jin' ler evin önünde belirdiler. Olabildiğince ses çıkarmamaya çalışıyordum. Eve girmeye başladılar, en son JungKook girdi ve arkasında birinin olduğunu hissedermişçesine etrafını kolaçan etti. Hepsi girdikten sonra büyük kapı kapandı. Acaba WooJin' i sandalyeye bağlı olduğunu gördüklerinde ne yapacaklardı? Büyük ihtimal başıma büyük bir bela alırdım.

Beni yakalamamalarını umarak son hızla ormanın içine doğru koşmaya başladım. Nereye gittiğimi bilmiyordum fakat koşuyordum. Evden uzaklaştığıma kanaat getirdiğimde yavaşladım ve çıkış yolu bulmaya çalıştım. Ormanı avucumun içi gibi bilirdim fakat ormanın sınırı hakkında pek bir fikrim yoktu. İç güdülerimi dinleyerek bir yöne doğru yürümeye başladım. Elime bir sürü taş topladım ve ilerlediğim yola bıraktım. Böylece yanlış gittiysem geri dönebilecektim.

Tanrıya şükür gittiğim yol doğruydu ve kısa sürede ormanın sınırına ulaşmıştım. Saraya hemen ulaşmam gerekiyordu bu yüzden koşmaya başladım. Sarayın önüne geldiğimde girmeye korkuyordum çünkü içerde beni ne bekliyordu bilmiyordum. Başımdan bela bir türlü eksik olmuyordu. Dua ederek içeri girdim ve etrafa bakındım. Şansıma kimse ortalıkta gözükmüyordu. Kimseye gözükmeden odama girdim ve kısa sürede uykuya daldım.

Biri başımı dürtükleyip duruyordu ve bu oldukça rahatsız ediciydi. Elini itiyordum ama yine de yapmaya devam ediyordu. Bu yapışık kim diye merak ettim ve gözlerimi zorla açtım. TaeHyung başımda dikilmiş beni dürtüklüyordu.

-" Off ne var TaeHyung? Neden beni uyutmuyorsun?" dedim ona arkamı döndüm. Bana hiç rahat yoktu.

-" Kızım kalksana kahvaltıya geç kalacağız." dediği anda gözlerimi pörtleterek açtım.

-" Sabah mı oldu?"dedim. Sanki iki dakikalığına uyumuş gibi hissediyordum.

-" Ya sen kaç saattir uyuyorsun acaba? Şuna bak gözlerinin altı şişmiş. Uykucu seni." dedi ve yataktan kalktı. Ah bir bilsen TaeHyung, uyudun mu diye sorsana.

-" Hazırlanıp geliyorum sen in." dedim ve o da kafasını sallayıp çıktı. Kahvaltıda dün gece ne olduğunu soracaktım. Bakalım ne cevap vereceklerdi.

Hızlıca üstümdekileri çıkarıp düzgün şeyler giydikten sonra kahvaltıya indim. Herkes masada beni bekliyordu. Masaya izin isteyerek oturdum ve yüzlerini incelemeye başladım. Hepsi dümdüz masaya bakıyorlardı. Belki de dün yaşadıklarını gizlemeye çalışıyorlardı.

-" Ee dün gece nasıl geçti bakalım?" dediğim anda hepsi kafasını kaldırıp boş gözlerle bana baktılar. Çok düşünceli gibilerdi.

-" Ne oldu ki dün gece?" dedi YoonGi ve kafasını eline yasladı. Bu çocuk ayakta uyuyor herhalde.

-" Dün gece Jin' lerle buluşmaya gitmediniz mi? Hiç gelişme yok mu?" dedim ve cevap bekledim. NamJoon ne diyeceğini bilemiyor gibiydi.

-" Her zamanki gibiydi. Bizi tehdit ettiler ve uzak durmamızı söylediler. YoonGi bir ara JiMin' e saldırdı tabi. Sana yaptığı davranıştan dolayı." dedi NamJoon. YoonGi sinirle elini sıkıyordu.

SOĞUK SAVAŞ || JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin