- ANİ YOLCULUK -

50 3 3
                                    

*

*

*

WooJin' in beni evinde görmeyi beklemediği çok barizdi. Beni ne zaman görse hayal kırıklığına uğramış gibi gözüküyordu fakat umrumda değildi. Bana çektirenlerin burnundan bin kat daha fazla getirecektim.

-" WooJin! Nasılsın? Seni özlediğimi düşündüm ve geleyim dedim." dedim ve yapmacıktan sırıtmaya başladım. SooBin' e bir şey çaktırmamam gerekiyordu. O da bunu anlamış olmalı ki yapmacıktan gülümsedi ve:

-" Ah MinJee! Ben de seni çok özledim. Dışarıda konuşmaya ne dersin?" dedi ve kapıyı açıp dışarıyı işaret etti. Daha fazla gülümsemeye dayanamayacağım için hemen dışarı çıktım.

-" Görüşürüz SooBin. Kendine iyi bak." dedim. Bana el salladı ve kapıyı kapattı. WooJin' e baktığımda kollarını birbirine sarmış, ukala bir şekilde hesap sorarcasına bana bakıyordu.

-" Ne yapmaya çalışıyorsun?" dedi ve tek kaşını kaldırdı.

-" Benim artık seninle bir sorunum yok. Gerçek yüzünü görmüş oldum. Ayağıma dolanma yeter. Sadece bana olan biteni anlatmanı istiyorum." dedim ve ben de onun gibi kollarımı birbirine doladım.

-" Neden sana anlatacakmışım ki? Hem geçen onları dinlerken her şeyi öğrenmiş olmalısın." dedi. Bu kadar üçkağıtçı olduğu hayatta aklıma gelmezdi. Yalan söylemeye karar verdim. Sonuçta küçük bir yalandan zarar gelmezdi.

-" Sayende hiçbir şey dinleyemedim. Şimdi bana her şeyi anlat." dedim ve onu tehdit etmeye başladım. Beni çok zorluyordu.

-" Sana neden her şeyi anlatmak zorundayım?". Söylediği mantıklıydı. Bana hiçbir şey söylemek zorunda değildi. Fakat bir şekilde onu konuşturtmam lazımdı. Kendimi mi acındırsam acaba?

-" Seni dostum bilmiştim ama sen bana oyun oynadın. Tebrikler, beni çok güzel aptal yerine koydun. Bu yüzden bana her şeyi anlatacaksın." dedim ve kaşlarımı düşürdüm. Bir bakıma kendimi acındırmaya çalışıyordum ama bu konuda gerçekten berbattım. Hiçbir zaman kimsenin gözü önünde küçük düşmek istemeyen biriyim çünkü.

Uzun süre yüzümü inceledi ve kafasını yere eğip üflemeye başladı. Olduğu durumdan memnun değil gibiydi. Memnun değilse neden kendine bu işkenceyi çektiriyordu o zaman?

-" Bak MinJee, ben hiçbir zaman seni kaybetmek istemedim. Sen benim için çok değerli birisin çünkü. Sana değer veriyorum ama sen bunu görmüyorsun." Dedi ve uzaklara bakmaya başladı. Benimle dalga geçiyor olmalıydı.

-" Değer mi? Benim arkamdan iş çeviriyorsun, yakın gibi davranıyorsun ve üstelik beni kaçırıyorsun. Ne tür bir değer bu anlayamadım?" dedim ve kollarımı birbirine bağladım. Ellerimi kendimde tutmazsam onu boğazlardım çünkü.

-" Biliyorum sana çok garip geliyor. Ama benim ne hissettiğimi bilmiyorsun. Bunu yapmak zorundayım. Ayrıca seni kaçırdığımı bilmiyordum bile." dedi. Nedense bana hiç samimi gelmiyordu. Belki de gözümdeki tüm imajı bozulmuştu. Yine de ona sorular sormaya devam edecektim.

-" Bana her şeyi açıklayabilirsin; böylece durumu netleştirmiş oluruz. Belki seni bu şekilde anlarım ha ne dersin?" dedim fakat konuşmaya niyeti yoktu. Kafasını eğip boynunu sağa doğru yatırdı. Üzgün müydü ya da pişman mı anlayamıyordum.

-" Tamam anlaşıldı konuşmayacaksın. Hiç değilse Jin' in eskiden sevgilisi olan kızın adını söyle. Tabi nerede yaşadığını da." dedim. Kafasını kaldırdı ve emin olamayarak etrafa baktı. Bildiğinden emindim. Onu uzun zamandır tanıyordum ve mimiklerinden ne hissettiğini bile anlardım. Sadece şuan söylesem mi söylemesem mi arasında ikilem yaşıyordu.

SOĞUK SAVAŞ || JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin