- YALANLARLA DOLU BİR HAYAT -

57 2 6
                                    


*

*

*

Suyun soğukluğu sanki derimi keskin bir bıçakla kesercesine vücudumu donduruyordu. Derin ve karanlık okyanusta karşıma ne çıkacağını bilmeden debeleniyordum. Suyun yüzeyine çıkmak için yukarıya yüzmeye çalışıyordum ama nedense daha da çok aşağı çekiliyordum. Bomboş bir okyanusun içinde kaybolmuştum.

Sanki kalbimden yayılan sıcaklık; vücudumu soğuktan donmayı engelliyordu. Nefesim hiçbir şekilde bitmiyor gibiydi. Ne yapacağımı bilmiyordum. Karanlıkta kayboldum. Biri beni bulacak mı?

Kurtulamayacağımı anladığımda kendimi ölüme terk etmeye karar verdim. Zaten yaşamak için bir sebebim kalmamıştı. Hareket etmeden suda beklemeye başladım. Bir anda ileriden gelen büyük ışık gözlerimi kısmama sebep oldu. Işığın içinden JungKook çıktı ve bana doğru yaklaşmaya başladı. Yanıma geldi ve elini kalbimin üzerine koydu. Kalbimden yayılan sıcaklık yavaş yavaş soğumaya başlamıştı. Beni hayatta tutan bu şey, solmaya başlıyordu. Elini çekmek istesem de ona dokunamıyordum. Elini kalbimin üstünden çekti ve geldiği ışığa doğru dönüp yüzmeye başladı. Ona uzanmak istedim fakat kalbimdeki soğukluk tüm vücudumu etkisiz hale getirmişti. Yavaş yavaş dibe batıyordum ve dibe oturduğum anda gözlerim karardı.

Bir anda nefes nefese uyanarak etrafı incelemeye başladım fakat her yer karanlıktı. Kafama bir bez kapatılmıştı ve ellerimle ayaklarım bağlanmıştı. Bezin arasından yayılan küçük ışıklarla etrafı seçmeye çalışıyordum ama bir işe yaramıyordu. Ellerime ve ayaklarıma bağlanan ip canımı acıtıyordu. Birden odada ayak sesleri yankılanmaya başladı ve biri önümde durdu. Bunu hissedebiliyordum. Kafamdaki bezi hızlıca çekti ve yere fırlattı.

Yüzüne baktığımda kim olduğunu anlayamadım. Çünkü o da benim gibi yüzünü maskeyle örtmüştü. İkimizde birbirimize boş boş bakıyorduk. Kendimi o kadar duygusuz hissediyordum ki korkmaya bile halim yoktu sanki. Sanki kalbim yerinden sökülmüştü. Şu an bana ne olacağı umurumda bile değildi. Zaten hayatımı boşa yaşamıştım. Bundan sonra da yaşamasam olurdu.

Maskeli adam daha da dibime girdi, dizlerinin üzerine oturarak yüzünü yüzüme hizaladı ve konuşmaya başladı:

-" Kimsin sen ha?". O kadar sessiz söylemişti ki bunu kim olduğunu çıkaramadım. Ona cevap vermek istemiyordum. Gerekirse ölürdüm ama yine de onunla konuşmayacaktım. Elini omzuma getirdi ve kolumu sertçe ittirdi. Az kala sandalyeden düşecektim.

-" Kimsin sen dedim. İlla sana işkence mi yapmam gerekiyor?". Birkaç saniyeliğine olsa da korkmuştum. Bana nasıl bir işkence yapabilirdi ki?

Ayağa kalktı ve geri adımlamaya başladı. Sanırım az sonra bana işkence yapacaktı. Belki acılarımdan daha büyük bir acı hissetmek, kendi acılarımı unutmama yardımcı olurdu.

-" Seninle uğraşmaya başlamadan önce seni patronlara göstermem gerekiyor. Yoksa azar yerim." dedi ve yanıma geldi. Kafama bezi yine örttü ve kapıyı kilitleyerek odada beni yalnız bıraktı.

Odadan çıkmasıyla birlikte düşüncelerime geri dönmüştüm. Kendi dünyamda baş başa kalmıştım. JungKook' un beni sevmediğini kendi ağzından duymuştum. Hala inanmak istemiyordum. Bu zamana kadar yaşadığımız her şey yalan mıydı yani? Ama hiç öyle hissettirmemişti. Onu tebrik etmeliydim gerçekten bana çok güzel oynamıştı. Ben de ona çok güzel inanmıştım.

Neden ayrıldığımızın nedenini de öğrenmiş olmuştum. Demek bir kız yüzünden bu haldeydik. Fakat bunca zaman ben bu kızı neden hiç görmemiştim? Üstelik şu an kız neredeydi bunu da öğrenmeliydim. Ama bunu nasıl yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. İlk önceliğim buradan kurtulmaktı.

SOĞUK SAVAŞ || JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin