7.BÖLÜM

19 2 2
                                    

Hemen aşağıya inip kapıyı açtım. Ama bu çok tatlıydı. Mavi bir ayıcık ve elinde bir kutu. Hemen kutuyu açtım. İçinde rengarenk kurabiyeler ve bir de not vardı. Göz bebeklerim mutluluktan büyümüştü. Notu elime aldım ve merakla okudum. Notta şunlar yazıyordu:

Sana senin gibi tatlı adın gibi mavi bir ayıcık, senin kadar renkli ve güzel kurabiyeler getirmenin iyi geleceğini düşündüm. Eğer tüm bu dertlerden sıkılırsan ve korkarsan bu ayıcıkla uyuyabilirsin. Bu arada sence onun adı ne olsun?

(Yekta)

Tüm bu güzel şeyleri Yekta yapmıştı. Ne kadar da düşünceli bir davranıştı. Biraz da olsa bu dertlerin arasında gülmemi sağlamıştı. Telefonumdan bşr mesaj sesi geldi. Açtım baktım Yekta'ydı.

Böyle gülme ulu orta kimse görmesin gülüşündeki sıcaklığı.

Utanmıştım. Beyaz tenli olduğum için hemen kızarıyordum. Sağıma soluma baktım. Yekta kızardığımı görmemeliydi. Hemen ayıcığımı ve kurabiyelerimi alıp kapıyı kapattım. Yekta' ya cevap vermem gerekiyordu. Ama ben ne diyeceğimi bilmiyordum. Zaten şu an heyecandan hiçbir şey düşünemiyordum. Neyse bu hediyelerin tadını çıkarayım en iyisi. Bu kurabiyelerin yanına bir nescafe iyi giderdi. Hemen mutfağa gidip nescafemi hazırladım. Bardağımı ve hediyelerimi alıp odama çıktım. Immmm tamda benim sevdiğim gibiydi kurabiyeler. Kurabiyelerimi bitirdikten sonra aklıma ayıcık geldi. Sahi ne olmalıydı adı? Aklıma ilk gelen isim Gökyüzü'ydü. Gökyüzü olsun en iyisi. Evet evet Gökyüzü olsun. O mavi ben mavi, o gökyüzü ben deniz. Tamamlardık birbirimizi. Adına karar verdikten sonra Yekta'nın benden cevap  beklediğini düşünüp ona mesaj attım.

Her şey için teşekkür ederim. Öncelikle yanımda olduğun için sonra da bu güzel sürpriz için. Bu arada adını Gökyüzü koydum. İyi geceler.

Sonra da etrafı toplayıp ışığı kapattım. Artık uyumalıydım. Annemin sesiyle uykudan uyandım. Sabah olmuş çoktan. Beni kahvaltıya çağırıyordu. İlk önce lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım sonra da mutfağa indim. Annem güzel bir kahvaltı hazırlamıştı. Sırf ben üzülmeyeyim diye sanki sıradan bir günmüş gibi davranıyordu. Benim bu gün bu olaylarla ilgili bir şeyler yapmam gerekiyordu. Annem üzülmesin diye kahvaltımı güzelce yaptım. Bugün babamın çalıştığı yere gidip neler olup bittiği hakkında biraz araştırma yapacakmış. Bana da evde durmam gerektiğini söyleyip evden ayrıldı. O gider gitmez sofrayı kaldırıp odama çıktım. Kırmızı Lakosumu ve siyah pantolonumu giydim. Sırt çantamı da aldım yanıma. Yekta'yı arayıp onunla buluşmamız plan yapmamız gerekiyordu. Yekta'yı aradım ama açmıyordu. Uyanmadı mı acaba? Neyse en olmadı evine gider annesinden onu uyandırması için ricada bulunurdum. Hemen aşağıya inip dış kapıyı kitledim. Tam Yekta'nın evine doğru gidecekken sokağın öbür ucunda onu gördüm. Madem uyanmıştı neden telefonumu açmamıştı? Bu lüks araba da kimindi? Yekta siyah renkte ve lüks olan bu arabaya binmişti. Yoksa Yekta o adamlara mı bulaşmıştı? Nolur olmasın nolur. Gizlice baktım arkasından bekledim onu. O arabanın içindeydi ve araba hiç hareket etmiyordu. Yarım saat sonra Yekta arabadan indi. Bizim eve doğru geliyordu. Beni görünce suratında endişeyi gördüm. Hiçbir şey söylemeden yanımdan öylece gidiyordu.

-Yekta! Yekta! Ne bu şimdi?

Arkasını dönüp yavaşça bana baktı.

-Bir süre görüşmesek iyi olur Mavisel. Bu olaylar beni biraz yıprattı. Kusura bakma yanında olamıycam.

Bunları söyleyip hızlıca gitti. Ağlamak istiyordum. Sanki beni seven Yekta gitmiş yerine duygusuz biri gelmiş. Dün hediyeleri alan o değildi sanki. Hani benim yanımdaydı? Ne zaman istemesem en ufak şeyde bile yanımda oldu şimdi yanımda olmasına ihtiyacım varken ve isterken bana sırtını dönüyordu. Kolum kanadım kırılmış gibi hissettim. Tek başıma bu adamlarla nasıl başa çıkacaktım?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 01, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MaviselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin