-Ağlıyorsun-

603 33 101
                                    

Bazen nedensizce korku sarar içimizi. Hâlbuki ortada bir şey yoktur. Önce hafifçe kollarınızdaki tüyler dikenleşir. Titrer vücudunuz elektrik verilirmişçesine. Aslında içimdeki duygu, korku değildi sanki. Tedirgindim. Yaşadıklarım ve yaşayacaklarıma.

Sadece babamın beni zorla yazdırdığı okula ilk adımımı atacaktım. 11. sınıfın birinci dönemini başka bir okulda, ikinci dönemini başka bir okulda tamamlamak zorunda tutulmam koymuştu biraz bana. Birinin, babam olsa bile, bana emretmesine asla izin vermezdim. Başıma buyruk biriydim. Ama bu sefer, onların dedikleri olmuştu. Çünkü, o okul masraflarımı ödeyen kişiydi, ve ben bir işsiz olarak onun dediklerini yapmak zorunda kalmıştım.

Okula geç kalmıştım üstelik. Okul merdivenlerini hızlıca çıkarken gözlüğümü düzelttim. Bir göz problemim yoktu, sadece gözlük takmayı seviyordum ve eh dinlendirici olarak görev yapıyordu tabi. 11-C sınıfını bulmak için 5 kat çıkmak zorunda kalmıştım. Hangi mal okulu apartmana dönüştürürdü ki? 5 kat da neydi?

11-C'nin önüne geldiğimde derin bir nefes verdim. Yeni çocuk. Ben.

Kapıyı hafifçe tıklattım ve kapının elceğini kavradığım gibi açıp içeri girdim. Sınıfta gözlerimi gezdirdim. Kalabalıktı. Ve ben yalnızlığı seven biri olarak daha şimdiden sınıfımdan nefret etmiştim. Öğretmene baktığımda bir kadın olduğunu görmüştüm. Gözlerimle süzdüm. Kalem etek giymişti, saçları arkasında topuzdu. "Geç kaldığım için özür dilerim, hocam." diye mırıldandım göz temasımı bozmadan.

"Yeni misin?" Ah, başlıyoruz.

"Yeni öğrenci mi?!" dedi bir kız bana bakarak. Gözlerimi ondan direkt çektim. Kızlarla işim yoktu. Benim kimseyle işim yoktu.

"Evet." dedim öğretmene bakarken.

"Geç bakalım." dedi elini zarifçe sıralara doğru uzatırken. Gözlerimle taradım sınıfı. En sağda ve en arkada bir sıra boştu. Sanki benim gelmemi bekliyordu o sıra. En köşede, en yalnız.

Yavaşça kimseye bakmadan o sıraya geçtim. Çantamı ikili sıranın bir tarafına bırakırken diğer tarafına da ben oturmuştum. Herkesin bana baktığını gördüğümde ise takmadım. Karanlık görünüşümden etkilenen, piskopat çocuk takıntılı kızlar tarafından içlerine çekilmezdim umarım. Yalnızlık daima iyiydi. Yalnızlık çok iyiydi.

"Adın?" diyerek öğretmen bana baktığında gözlerimi onun gözlerine çıkardım.

"Yoongi. Min Yoongi."

***

Yanımda bir ses duyduğumda gözlerimi telefonumdan kaldırdım. Karşımda iki çocuk vardı ve yanıma da bir çocuk oturmuştu. "Merhaba." dedi önümde oturan çocuk benimle göz teması kurarken. Siyah kıvırcık saçları ve siyah gözleri vardı. Kare gülümsemesiyle ilgi çektiği açıktı. Çoğu göz onun üzerinde dolaşıyor ve benim yanımda olduğu için şaşkınca bakıyordu.

"Selam." dedim soğuk çıkan sesimle.

"Hangi okuldan geliyorsun?" diye sordu onun yanında oturan çocuk bana bakarak. Gözleri ela, saçları ise sarıydı. Boya olduğu barizdi. Gözlüğümü çıkardım ve elimde saplarıyla oynamaya başladım.

"Sizi ilgilendirir mi?" dedim gözlerimi cebimden yeni çıkardığım telefonuma indirdiğimde. Çaktırmadan baktığımda üç çocuğun da birbirlerine tuhaf bakışlar atarken yakalamıştım. "Nesin sen? Asosyal falan mı?" diyerek güldü yanımda oturan kızıl saçlı çocuk.

"Hayır, sadece insan sevmiyorum." dedim kaşlarımı kaldırıp ona bakarken. Yüzündeki gülümsemesi donduğunda tekrar döndüm önüme.

"Bizden de çok güzel arkadaş olurdu hâlbuki." diye mırıldanarak gözlerini duvara dikip, dudaklarını büzdü siyah saçlı çocuk. Oyuncu tavrı onu sempatik yapıyor gibiydi. "Hem şu yanındakinde beygir gücü var, pek insan sayılmaz yani." diyerek sırıttığında yanımdaki çocuk uzanıp onun kafasına vurmuştu. "Düzgün konuş velet."

KAL ♡yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin