-Seni nasıl bırakırım-

162 23 23
                                    

-Jimin-

"Yoongi-ah! Yemek hazır!" Hazırladığım masaya gururla baktım ve Kaptan Amerika gurur pozu verip öylece durdum.

Herhangi bir ayak sesi bile gelmeyince kaşlarımı çattım. Yavaş adımlarla mutfak kapısından geçtim. Saat gece 12 falandı ve işten yeni gelmişti. Geldiği gibi duş alacağını söyleyip yukarı çıkmıştı ve ben de onun için yemek hazırlayacağımı söylemiştim.

"Yoongi-ah?" Sesim evin içinde yankılandı. Kaşlarımı daha çok çatarken salona gittim. Orada yoktu. Adımlarımı odasına çevirdim ve onu -olur da- çıplak yakalamamak adına kapıyı çaldım. Ses gelmeyince kapıyı çok az aralayıp kafamı içeri soktum. Karanlıktı. Yerini ezberlediğim gece lambasına doğru hareketlendim. Hemen yatağının dibinde olurdu. İçeri girerken de düşünüyordum. Odasındaki banyodan su sesi gelmiyordu. Yani duşta değildi.

Yavaş ve ürkek adımlarla ilerledim odanın içinde. Lambanın olduğu küçük sehpanın yanına geldiğimi anladığımda lambanın tuşunu zar zor bularak açtım. Hemen yanımda olduğunu görünce korkuyla sıçradım. Sırtı yatağın başına dayalı, ayakları ise aşağı doğru sarkmıştı. Göz kapakları kapalı, saçları ıslaktı ve uyuduğu barizdi. Saçları gün geçtikçe akıyor ve uzuyordu. Kahverengi olmaya başlayan saçlarına da aşıktım. Her şeyine.

Çok yoruluyordu. Çok fazla yoruyordu iki işte birden çalışmak onu. Ne desem dinletememiştim bari bir işi bırak diye. Sağlığından olacaktı.

Yavaşça yüzüne yaklaştım ve gözlerimle sevdim biraz. Uyandırmalı mıydım? Yemek yemesi gerekirdi ama uykusunu bozmak istemiyordum. Hem uyandığı gibi yemek yiyemezdi o. Biliyorum.

Ama eğer böyle kalırsa beli tutulurdu. Bacaklarından tuttum ve yatağa çıkarttım. Işık gözüne vurmasın diye önüne geçtim gece lambasının. Yorganın ucunu açtım ve diğer tarafa doğru attırdım. Sırtından tutup yatırmaya çalışırken birkaç kez bir şeyler mırıldandı ve sanki yapmaya çalıştığım şeyi anlarmış gibi kendi girdi yatağa. Üstüne yorganını örttüm ve elimi yanağına koyup, pürüzsüz tenini sevdim. Elimde olmadan tebessüm etmiştim. Onu görmek bile beni mutlu ediyorsa, onsuz ne yapardım ben?

Benimle uyumaktan hoşlanıyor muydu yoksa ben istiyorum diye mi benle uyuyordu bilmiyordum. Ama bu gece kendi odamda uyuyacaktım, en azından rahatsız etmemiş olurdum ve güzel bir uyku çekerdi.

Elimi çekeceğim sırada eli hemen elimin üstünü buldu ve iki elinin arasına aldı hızla. Avucunun içinde kalan küçük elimi çenesinin altından indirdi ve kalbinin tam üstüne bastırdı. Yaptığı hareketle nefesim kesilirken sürekli kırpıştırıyordum gözlerimi. Elimi hafiften oynatsam bile daha sıkı sarıyordu parmaklarıyla. Ellerimiz...bilmiyorum. Çok yakışıyordu.

Onun kemikli eli, benim tombik ve bir o kadar da küçük elimle çok güzeldi.

Yatağın yanına dizlerimin üzerine çöktüm. Bir elim onun kalp hizasındayken diğer elim bacaklarıma düşmüştü. Onu izlemeye devam ettim. Uyurken ki güzelliğini izledim.

Nasıl kırardı bir insan onu? Bu güzelliği kim örtbas edip yüzüne yerleştirirdi üzüntüyü? Bizi hep en yakınlarımız kırarmış ya en derinden. Onu derinden kırabilecek kadar yakın mıydım ona? Olur da kırarsam o masum kalbini, nasıl düzeltebilirdim? Bana şans tanır mıydı, düzeltmeme izin verir miydi?

Başımı yatağa yasladım ve gözlerimi kapadım. İyiydim. Burada, kalbinin sesini elimde hissederken, nefes alış verişlerini dinlerken fazla güzellikten bayılacak derecede iyiydim.

Onu çok seviyordum. Onu herkesten gizlemek isteyecek kadar çok seviyordum. Kimse görmesin mesela gülüşünü, ellerini. Ya da kimse inmeye çalışmasın kalbinin derinliklerine. Benim yerim olsun orası. Bana özel olsun.

KAL ♡yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin