Yüzüme vuran ışıkla uyandım. Ayağa kalktım. Koltukta uyuya kalmışım ve boynum tutulmuştu.Elimle boynumu biraz ovaladım. Bu az da olsa rahatlatmıştı. Mutfağa gitmek için ayaklandığımda gözüm, masadaki dün gördüğüm kağıda takıldı. Hala daha şaka olduğunu düşünüyordum. Bir kaç güne Soo Hee gelip şaka olduğunu söylerdi nasıl olsa. Bu yüzden kafaya takmadım. Kağıdı alıp elimde buruşturup çöpe attım. Mutfağa yöneldim. Dolaptan mısır gevreğini alıp bir kasaye boşalttım. Buzdolabından süt alıp üstüne döktüm. Kaseyi bir tepsiye koyup salona geçtim. Koltuğa oturdum ve tepsiyi de kucağıma aldım. Televizyondan bir film açtım. Bir kaç saat sonra film bitmişti. Duygusal bir sonu vardı. Ama bir gram bile ağlamadım. Ne yapıyım duygusal değilim.
Saate baktığımda 12 olduğunu gördüm. 1 saat sonra dersim vardı. Yukarıya çıkıp üstümü giyindim.Dışarda yağmur yağıyordu. Şemsiyemi alıp dışarıya çıktım. Fakülte yakındı, yürüyerek yarım saatte gidiyordum.
Fakülteye girdiğimde, direk kantine yöneldim. Bir kahve alıp cam kenarındaki masalardan birine oturdum. Hem dışarıyı izleyip hem kahvemi içiyordum.
-Haneul
-Oh
-Selam
Şaşırmış bir şekilde "Selam" dedim. Şaşırmamın nedeni okulun en havalı çocuğu benimle konuşuyodu. İnsanlarla pek konuşmadığını duymuştum. Tabikide kendimi şanslı hissetmiyordum. Ama insanlar şuan öyle görüyor. Benim hakkımda ne söylediklerini duyabiliyordum. 'Ne kadarda şanslı baksana.' 'Ah, o kızın yerinde olmak çok isterdim.' ' Woo Jin her zamanki gibi çok yakışıklı'
Ah şu erkek düşkünü kızlar... Gözlerimi devirdim.
Woo Jin karşıma oturdu, ona bakıyordum. Sevdiğim birisi değildi
Havalı insanları hiç sevmem.
Kahvemi içip, dışarıya bakmaya devam ediyordum.
-Nasılsın?
Yüzüm ona bakmıycak şekilde "İyiyim."dedim. Sonra devam ettim.
-Sen?
-Ha?
-Sen nasılsın?
-Ee iyi. Derin bir sessizlik oldu. Sessizliği seviyorum. Kahvemden bir yudum aldım. Dışarısı çok güzeldi. Şuan kendimi çok huzurlu hissediyordum. Bu huzuru bozan
Woo Jin'in öksürük sesiydi.Yüzümü ona çevirdim. Bir şey söylüycek gibi ağzını açıp geri kapatıyodu.
-Bir şey mi söylüyceksin?
-E-evet.
-Dinliyorum. Gergin gibi gözüküyodu. Etrafına baktı, derin bir nefes aldı ve söze başladı.
-Eee şey. Haneul.
-Evet?
-Ben senden hoşlanıyorum. Benimle çıkar mısın?
Ona şaşırmış bir yüz ifadesiyle baktım. Tabikide 'Hayır' diycektim. Ona karşı hiçbir şey hissetmiyordum. Etrafıma baktım. Herkes bana pür dikkat kesilmiş bir şekilde ağzımdan çıkıcak cümleyi bekliyordu. Woo Jin'e baktığımda gözleri parlıyordu. Onu ilk defa böyle görüyordum.Kahvemden bir yudum aldım ve Woo Jin'e baktım.
-Woo Jin. Açık olacağım. Derin bir nefes aldım ve devam ettim.
-Sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum. Bu yüzden hayır.
Bir anda bir uğultu oldu. Herkes 'kız elindeki şansı kaçırdı. Bir daha böyle bir şans eline geçmez.'gibi şeyler söylüyordu. Hiç takmıyordum. Bu şans da değildi. Bana şans 10 yılda bir ya vurur ya vurmazdı.
Woo Jin üzgün bir şekilde ayağa kalktı ve yüzüme baktı.
-Bana karşı bir şey hissedene kadar peşini bırakmıycam Haneul.
Woo Jin yanımdan geçip gitti. Etraftaki insalarda bir bir dağıldı. 5 dakika bile geçmeden yanıma Soo Hee geldi.
-Ne olmuş öyle Haneul? Woo Jin sana çıkma teklifi etmiş galiba.
-Evet, evet öyle oldu.
-Sen ne dedin?
-Hayır dedim tabikide.
-Gerçekten mi?
-Evet ne oldu ki?
-Neden öyle dedin?
-Soo Hee, sende biliyorsun Woo Jin'den hoşlanmadığımı.
-Tamam, tamam. Güldü.
Kahvem bittiğinde masadan kalktım. Çantamı ve kitaplarımı alıp sınıfa doğru ilerledim. Sınıfa girip herhangi bir yere oturdum. Çok geçmeden hoca geldi. Bende defterimi açıp not tutmaya başladım.
Ders bittiğinde sınıftan çıktım.Bugün bir dersim daha vardı. Bir kat aşağıya inip kantine gittim. Kendime yine bir kahve alıp cam kenarındaki masalardan birine ilerlemeye başladım. Birden birisi kolunu omzuma attı.
-Naber kız.
Tanıdık sesle nefes verdim. Bir an çok korkmuştum.
-İyi Jungkook sen? Derken masaya oturmuştuk.
-Bende iyiyim.
Jungkook'a baktım. Yüzüme bakıp gülüyordu. Yüzümde bir şey mi var diye düşünmedim değil. Telefonumun kapalı siyah ekranına baktım. Yüzümde bir şey görememiştim.
-Merak etme yüzünde hiçbir şey yok.
-Ne diye o zaman yüzüme bakıp gülüyosun?
-Bugün neler olmuş öyle Haneul? Bunu gülerek söylemişti. Bende güldüm.
-Woo Jin bana çıkma teklifi etti.
-Tahmin ediyim sen de hayır dedin.
-Arkadaşını çok iyi tanıyorsun Jungkook.
-Ee ne de olsa çocukluk arkadaşımsın olucak o kadar.
-Ah şu egon. Güldüm. O da benimle birlikte güldü. Jungkook benim çocukluk arkadaşımdı. Bir şey olduğunda hep birbirimizin arkasında olurduk. Hatta bir keresinde bir çocuk koluma vurmuştu. Bende gidip Jungkook'a söylemiştim. O da gidip çocuğu dövmüştü. Aklıma gelen şeyle sırıttım.
-Gine ne düşünüyosun öyle de sırıtıyosun sen?
-Hiç. Eski anılar sadece. Güldü.
Jungkook'la uzunca sohbet etmiştik. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Son bir dersim kalmıştı. Jungkook'un yanından ayrılıp sınıfa gittim. Bir sıraya oturdum. Ders başlamıştı. Hoca, kişilik hakkında bir şeyler anlatırken bende defterimi açıp not tutuyordum. Ders bittikten sonra sınıftan çıktım
Bugünlük başka dersim yoktu. Fakülteden çıktım. Kulaklığımı takıp BTS-The Truth Untold açtım. Bu şarkıyı çok seviyorum. Beni çok rahatlatıyor.
Bugün yürümek istemiyordum. Otobüs durağına ilerledim. Otobüsü beklerken birisinin beni izlediğini hissettim. Etrafıma baktığımda, benimle birlikte otobüsü bekleyen bir kişi daha vardı. Yüzü bana çok tanıdık gelmişti. Biraz düşününce geçen gün kafede yanıma gelip ego kasan çocuk değil miydi? Birden çocuk bana baktı. Al işte niye uzunca bakarsın ki çocuğa! Tekrar yanlış anlıycak! Sonra gelip ay ben şöyleyim böyleyim diycekti. Off!! Aferin sana Haneul gerçekten aferin!
-Merhaba. Hayret! Düzgünce 'Merhaba' dedi. Oysaki ben 'Çok yakışıklıyım biliyorum bak bak istediğin kadar bak.' demesini bekliyordum. Aklımdakileri bir kenara atıp ciddileştim ve "Merhaba." dedim. Çocuk yüzüme baktı.
-Siz geçen gün kafede benim yakışıklılığıma laf edip beyinsiz diyen kız değil misin?
Vayy benide unutmazmış. Yani unutulacak gibi bir kız da değilim sonuçta.
-Evet benim. Bakıyorum da unutamamışsınız beni.
-Yakışıklılığıma laf ettin nasıl unutabilirim ki!
Çocuk bıkkın bir şekilde bunu söyledi. Sırıttım.
-Ne biliyim, hani beyinsizsin ya unutmadığına şaşırdım gerçekten.
-Ahahaha çok komik! GÜLME!
O gülme dedikçe ben daha da gülmeye başladım. Çocuk sinirlenmişti. Ne dediğini duyabiliyordum.'Ben mi beyinsizim! Ha! Kendisine baksın o bir kere!' Allahım, çocuk sinirlenince çok komik oluyordu.
Sonunda otobüs gelmişti. Hemen boş bir yer bulup oturdum. Kafamı cama yaslayıp, dışarıyı izledim. Otobüs evimin yakınlarındaki durakta durunca indim. Yürüyerek eve gittim. Bahçeye girip kapıya doğru yürüdüm. Anahtarı deliğe sokup kapıyı açtım. Kabanımı çıkartıp astım. Odama çıkıp pijamalarımı giyip aşağıya indim. Kendime ramen yapmak istedim. Ramen yaparken şarkı mırıldanıyordum.'Why do you do this to me?
Bunu bana neden yapıyorsun?Why do you do this so easily?
Bunu neden bu kadar kolay yapıyorsun?You make it hard to smile because
Gülümsemeyi zorlaştırıyorsun çünküYou make it hard to breathe
Nefes almayı zorlaştırıyorsun.Why do you do this to me?
Bunu bana neden yapıyorsun?A phrasing that's a single tear,
Bir cümle tek bir gözyaşı,Is harder than I ever feared
Korktuğumdan daha zorAnd you were left feeling so alone.
Ve yalnız hissediyordun.Because these days aren't easy
Çünkü bugünlerde kolay değilLike they have been once before
Daha önce olduğu gibiThese days aren't easy anymore.
Bugünlerde artık kolay değil. 'Rameni yaptıktan sonra bir tabağa koydum, çekmeceden çubuklarıda alıp salona geçtim. Televizyonu açtım. Bir magazin kanalında durup izlemeye başladım. Normalde hiç magazin izlemem ama hiçbir şey yoktu. Bir şey izlememekten daha iyidir. Ramenim bittikten sonra biraz telefonla ilgilenip odama çıktım. Raflara yönelip bir roman aldım. Korku romanlarını çok seviyordum. Yatağıma girip okumaya başladım.
Artık gözlerim acımaya başladığında yatağımdan kalkıp romanı yerine koydum. Banyoya ilerledim. Kapıyı açtım ve içeriye girdim. Diş fırçamı alıp üstüne diş macununu sıktım. Dişlerimi fırçalayıp tam banyodan çıkacakken yerdeki kağıt parçası dikkatimi çekti. Yerden alıp açtım. .'Umursamıyor gibi gözükmeye çalışıyorsun ama aslında hiçbir şey kafandan çıkmıyor, değil mi minik? '
Ne bu böyle ya dün bir bugün iki!? Bu notları yazan kim ve neden yazsın ki? Aklıma Woo Jin geldi. Senin peşini bırakmıycam demişti. Acaba olabilir mi?? Ama hemen karar vermemek lazımdı. Birisi bana şaka yapıyor olabilirdi.
Oflayarak banyodan çıktım. Yatağıma girdim ve uyumaya çalıştım. Ama olmadı. Bu notlar aklımdan çıkmıyordu.Sabaha karşı uyudum. Alarmın sesiyle uyandım. Alarmı kapatıp, banyoya ilerledim. Yüzümü yıkadım. Salona ilerleyip koltuğa oturdum. Ayak ucumda bir kağıt daha gördüm. Ne oluyordu böyle? Kağıdı alıp hızlıca açtım. 'Sen beni daha yeni tanıyorsun ama ben seni yıllardır minik.'
Okuduğum şeyle donup kaldım. Kimdi bu kimdi?? Derin bir nefes aldım. Bütün iştahım kaçmıştı.
Dışarı çıkmak istedim. Odama çıkıp üstüme bir kazak altıma siyah kot bir pantolon giyip aşağıya indim.Kabanımı giyip kendimi dışarı attım. Han Nehrine gittim. Rüzgar bedenime çarptıkça huzurlu hissediyordum. Kollarımı açtım ve rüzgarın daha fazla bedenime çarpmasına izin verdim. Bir süre sonra kollarımı indirdim ve yürümeye devam ettim. Ellerim kabanımın cebinde olmasına rağmen çok soğuktu. Ellerimi dudaklarıma doğru götürdüm ve nefesimi üfledim. Az da olsa ısınmıştı. Ellerimi tekrar cebime koydum.
Hava kararmaya başlamıştı. Telefonumu cebimden çıkarıp saate baktım. Saat 8'e geliyordu. Birden burnuma su damladı. Nerden geldiğine bakmak için kafamı kaldırdığımda gözüme de damladı. Yağmur yağmaya başlamıştı. Yanımda şemsiyem yoktu. Oflayarak yürümeye devam ettim.
Çok fazla yağmur yağıyordu. Taksi çeviricektim. Sonunda bir taksi bulduğumda sırılsıklamdım. Taksiciye yolu tarif ettim.
Eve geldiğimde borcumu ödeyip arabadan indim. Eve girdiğim gibi odaya çıktım. Islak olan kıyafetlerimi banyoya koydum. Pijamalarımı giydim.Üstümde bir yorgunluk vardı. Sanırım bugün erken uyuyacaktım. Telefonumdan alarmı ayarlayıp yatağa girdim. Gözlerimi kapadığım gibi hemen uyudum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOTE
FanfictionYaşadığı şeylerden dolayı psikolog olmak isteyen asi bir kız... Hayata hep mutlulukla bakan bir çocuk ... Peki ya aşk? Bunun neresinde... Gelin hep beraber görelim. Benimle birlikte bu sürükleyici, komedi dolu aşk hikayesine katılmaya ne dersiniz? ...