8. BÖLÜM: "İTİRAF"

214 17 4
                                    

Bölümü Coldplay - Viva La Vida ile okuyabilirsiniz.

Toprak.

Okula geldiğim ilk günden beri bazen değişken ruh hali ve davranışları, bazen de kimi durumlarda yardımına ihtiyaç duyduğum insan, arkadaş, dost ya da tanımlayamadığım bir terimdi. İlk günden beri bana yakın davranıyordu ve ben bunun nedenini hiç sorgulamamıştım. Belki benim için iyi bir dost olabilirdi, sırlarımın kapılarını açtığım bir dost. Bu okuldaki ‘güven’ listemin başını çekiyordu ki zaten bu listede kendisinden ve Masaldan başkası yoktu.

İlk gün beni Cemre’ye karşı savunmuştu, bunun nedeni Cemre’ye olan nefreti olabilirdi. Belki de standart erkeklerdendi ve hormonlarına yenik düşen, argoda ‘yavşaklık’ olarak nitelendirilen türden davranıyordu ve ben farkına varamıyordum.

Ne yazık ki, kendimi bile mutlu etmeyi beceremeyen, karamsar bir aptalın tekiydim. Düşüncelerim ne kadar kötü yönde ilerliyordu! Bunu fark edemeyecek kadar aptal olduğumu sanmıyordum.

Bazen, doğruları görebilmek için tüm yanlışları yapmamız gerekiyordu ancak bir süre sonra o yanlışların tüm doğrularımızı götürmesine göz yummamalıydık. Bunu da ancak mantıklı düşünerek yapabilirdik, zira duygusal yönden ilerlediğimizde bizzat kendimizde oluşan, beynimizi kemiren sorunlarla baş etmek zorunda kalabilirdik.

“Toprak sana iyi gelecek, Bilge. Efe’ye üzülmeye devam edersen, birçok şey düzene girmeyecek. Bundan daha fazla sorunla mücadele etmek istemezsin. Psikolojik savaşına yenik düşmene izin veremem.” Ada’nın gözlerine şaşkınlıkla ve zihnimin en ücra köşelerine yerleşmiş düşüncelerimle bakarken ne söyleyeceğimi bilmez bir şekilde donup kalmıştım. Benim aksime bir süre sonra da olsa rahatlamış görünmesine rağmen bu görüntüsüne kanmamak için yeşil gözlerine bakmak yeterliydi. İçinde bir terddütün kırıntılarının olduğunu anlamak için dahi olmaya gerek yoktu, iki kaşının ortasındaki çizgi buna somut bir kanıt oluşturuyordu.

Başımı sağa çevirdiğimde gökyüzünü çepeçevre kaplayan bulutlar tüm çıplaklığıyla kendini sergilerken, yağmurun takip edeceği dakikalarda beni hangi cümlelerin beklediğini merak ediyordum. Havada asılı kalan kelimeler yerine içime işleyen cümleleri tercih ederdim. Benim için bir anlam ifade edenleri.

“Yani?” diye sordum anlamayan gözlerimi aval aval bakmamaya zorlayarak. “Yani, Efe rüyanda-“

Sözümüğ keserek, “Efe rüyamda bunları söyledi , tam kazanın olduğu gün,” dediğinde gözlerimin ifadesini kaybetmeden soğuk kanlılığımı ele almaya uğraştım, yitirmemek üzere kendimi zorladım.

Zihnimin en kuytu köşelerindeki hatıralar yerini bulurken film şeridi denilen olayı yaşıyordum.

***

Beni seviyorsun, değil mi?” diye sordu tam gözlerimin içine bakarken. Bana cevabını bildiği soruları sormasından nefret etsem de aldırmadım. Sahiden onu sevdiğimi kalbimin derinliklerinde hissediyordum ama bunu duygularımı dile getirmekte zorlandığım için basit kelimelere başvurarak anlatmak zorundaydım. Ki zaten süslü tabirlere, betimlemelere ihtiyacım yoktu ona olan sevgimi anlatmam için. Önemli olan hissettirebilmekti.

“Tahmin edemeyeceğin kadar çok,” dediğimde mavi gözleri mümkünmüş gibi daha da parlamıştı. Burnunun üzerine hafifçe ve özenle serpilmiş gibi duran çilleri ne kadar az olsa da onu tuhaf bir şekilde çekici gösteriyordu. Ten rengiyle uyum sağlayan beresinin önünden bir tutamını çıkardığı saçları özenle dizilmiş gibiydi. Gözlerindeki muzip ifadeyle bakmasını sürdürürken bir eli yanağımda yerini almıştı.

Klasik MarjinalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin