Memur Ji ve Memur Kang'a olanları anlatmak onu biraz rahatlatmıştı. Jimin'e onu tanımlamasını istemişler ve kimliğini çıkarıp çıkaramayacaklarına bakacaklarını söylemişlerdi, ama bundan sonraki buluşmalarda dikkatli olmaları gerekiyordu çünkü eğer o Jungkook'un adamlarından birisiyse bu onun kendisinden şüphelendiği anlamına geliyordu.
Jimin onu kovduğundan beri Jungkook evine gelmemişti. Jimin şu anda o zamanki tutumunun pişmanlığını çekiyordu.
Onu görmek istemişti- bir kısmı polisin daha fazla ipucu için üzerinde kurduğu baskı yüzünden olsa da çoğunluğu onu, şey, özlediğinden kaynaklanıyordu.
Jimin'in, etrafında Jungkook yokken daha güvende hissetmesi gerekirdi ama nedense şu anda hiç olmadığı kadar açıkta hissediyordu.
"Hey, Jimin? Birisi dükkana geldi, gidip ona yardımcı olabilir misin?" demişti Bayan Lee, bazı teslimatları paketlemekle uğraşırken.
"Tabi ki." Jimin dükkanın arka depo bölümünden çıkıp ön tarafa yürümüş ve müşteriyi gözüyle aramaya başlamıştı.
Oh, tam da lafının üzerine.
Jungkook onu fark edince küçük bir gülümseme vermişti.
"Burada ne yapıyorsun?" diye sordu Jimin. Çekingenliğini gülünç buluyordu. Büyük ihtimalle yanağında toprak parçaları vardı, önlüğü kirli ve saçları da oldukça dağınıktı. Bu Jungkook'un onu işte ilk görüşüydü.
"Bana hala kızgın olup olmadığını öğrenmek istedim." dedi Jungkook, ceketini tek koluna atmıştı ve kollarını kıvırdığı ince gömleği çoktan belirgin olan kaslarını daha da vurgulamıştı. (yn: hayal etmek aşırı tehlikeli.)
"Sana kızgın değildim." diye hızlıca cevaplamıştı Jimin. "Kötü bir gün geçiriyordum. Bu.. Önemli değildi."
Jungkook ikna olmuşa benzemiyordu. "Kaçamak cevaplar verme. Sadece bana nerede yanlış yaptığımı söyle, bu sayede bunu düzeltebileyim."
Jungkook'un, Jimin'in kalbinin heyecanla serbest atlayış yapmasını sağlayan bu sözleri bu kadar kolayca söyleyebilmesi çok garipti. "Yemin ederim, sen bir şey yapmadın." diye mırıldandıktan sonra Jungkook'un eline uzanmıştı Jimin. "Bugün akşam gel. Bunu telafi edeceğim."
"Bu akşam olmaz. Bir şey var.." Jungook dükkanın boşluğunu kontrol etmek istercesine etrafına bakınmıştı. "Başka bir aileyle daha sorunlar yaşıyoruz."
"Sonrasında gel?" Birkaç gün öncesi olsaydı sesi bu kadar hevesli geldiği için kendinden utanırdı.
Jungkook hafifçe kıkırdamıştı, ama ses tonu kesindi. "Hayır. Beni sonrasında görmek istemezsin. Güven bana, bebeğim."
Jimin'in içi kasılmıştı ve Jungkook'un elindeki tutuşunun sıkılaştırdığını hissedebiliyordu. "N-ne yapacaksın?"
"Senin endişe etmeni gerektirecek hiçbir şey yok."
"Jungkook."
"Bilmek istemezsin." Jungkook elini geri çekmişti, yüz ifadesi sertleşmişti.
"Aman tanrım." Jimin birkaç adım gerilemişti. Buna alıştığını sanmıştı ama belki de alışmaya başladığı tek şey bütün bu olanları görmezden gelmek olmuştu.
Jungkook'un arkasından nefes verdiğini duymuştu. "Benimle birlikte olmanın getirileri bunlar. Senin için bunları değiştirmeyeceğim." Jungkook durdu. Jimin ise tezgahta duran saksıdan sarkan sarmaşığa bakıyordu.
"Seninle birlikte olmak mı?"
"Ne?"
Jimin tereddütle geri arkasını dönmüştü. Jungkook'un iki eli de ceplerindeydi ve siyah saçının bir tutamı gözünün üstüne düşmüştü. "Biz birlikte miyiz, şu an?"
Jungkook kaşlarını çatmıştı. "Değil miyiz?"
Jimin ağzından keskince bir nefes verdiğini hissetmişti. Biraz dalgın ve biraz da kafası karışmıştı. Bir şey göğsüne rahatlatıcı ve ılık bir hissin yayılmasını sağlamıştı. "Ama biz hiç randevulara çıkmıyoruz."
"Böylesi daha güvenli."
"Ayrıca biz hiç mantıklı değiliz." diye fısıldadı Jimin. Jungkook'un dünyasına ait değildi ve o da kendisininkiyle kısmen alakadardı. Ne zamandan beri bu anlaşma böyle romantik bir şeye dönüşmüştü? Ne kadardır Jimin bunu istiyor, Jungkook da düşünüyordu?
Jungkook bir elini Jimin'in beline atmıştı. "Seni önemsiyorum. Bu yetmez mi?"
Nasıl olur da Jungkook bu kadar tatlı olabilirdi?
"Ama biz çok farklıyız."
"Bu doğru. Sen benim gibi biri için çok daha iyisin, ve sana çoğu ilişkide olması gereken şeylerin yarısını bile veremeyeceğim." Jungkook dudaklarını Jimin'in alnına sürtmek için eğildi. "Ama yine de seni istiyorum." (yn: kalp not found)
Jimin aldığı sözlerle titremişti, ama kötü anlamda değildi. Kahkaha atıp ağlamak istiyordu. Tam bir karmaşaydı. İğrenç bir insandı, lanet olası en kötüsü. Jimin, Jungkook'a sarılmış ve yüzünü yakasına bastırmış, pahalı parfüm kokusunu içine çekmişti. Hayatı olmaya başlamış bu yalana tutunup yıkılmamaya çalışıyordu. Bu yalan onun bir parçası haline geliyordu.
"Yarın, o zaman?"
Jungkook onaylarcasına mırıldanmıştı.
"Güvende kal." Jimin çabucak yanağına bir öpücük kondurup ona çıkışa kadar eşlik etmişti. Jungkook gülümseyip ayrılmış, Jimin'i hızla çarpan kalbi ve aptal, pembe kızarışıyla yalnız bırakmıştı.
、、、
insanity'e mi yoksa a popular myth'e mi yb istersiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the lesser evil | jikook [çeviri]
Fanfictionjimin bir mafya üyesine aşık olur, ama aynı zamanda bir polis ihbarcısıdır. o sadece doğru olanı yapmak ister. archive of our own sitesinden ©️ Rose_gold715