Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Salı akşamıydı, bir ay geçmişti. Jimin omuz üstünden arkasına bakmayı, gecenin ortasında ayaklanmayı, ışıklar açık uyumayı bırakmıştı. İki polis memuru Jimin'in hızlı kendine geldiğini söylemişlerdi ama Jimin sadece bütün olanları unutmak istiyordu.
O salı gecesi de Jimin iki tan sebze dolu poşeti bir koluna asmışken diğeriyle de cebindeki anahtarlarını arıyordu. Saat geç olmuştu ve Jimin çoktan bitkin hissediyordu, kendisini yatağa atmaya hazırdı. Kapıyı açtığı sırada arkasından adım sesleri duydu.
Karnı kasılmıştı.
Belki de Chanyeol geri dönmüştü.
Jimin tam arkasına dönmeye çalışmıştı ki bir anda vücudu önündeki hala kapalı olan kapıya yaslandırılmış ve hemen arkasında da beline bastırılan soğuk bir nesne hissetmişti. Çenesi kapı yüzeyine sertçe çarpmış ve acı çenesinden başlayarak yayılmıştı.
"Sessiz ol. Kapıyı aç."
Jimin'in uzuvları buz tutmuş ve nefesi kesilmişti. Bu sesi tanıyordu- günün rastgele zamanlarında düşüncelerini rahatsız eden, gecesini tüketen sesti. Jungkook'tu.
Jimin'in muhbir olduğunu biliyor muydu?
"L-lütfen bana zarar verme. Kimseye söylemedim-"
"Kapa çeneni. Şu sikik kapıyı aç." diye hırlayıp Jimin'in geriye hareket etmesini önleyecek şekilde ağırlığını ona bastırmıştı. Silah artık ona daha fazla bastırılıyordu.
Jimin kapının kulbuna uzanıp yavaşça açtı. Yeteri kadar alan oluştuğunda kabaca içeri iteklenmişti. Hemen ardından Jungkook kapıyı çarpıp kilitlemişti.
Dairesinde bir mafya lideri vardı.
Jimin geriye kıçının üzerine düşmüş ve plastik torbaladaki sebzelerin yere dağılmasına izin vermişti. Sürünüp telefonuna uzanmaya çalışmış ama Jungkook'un bileğini tutup onu yeniden halıya çarpmasıyla başaramamıştı. Jungkook'un Timberlandleri Jimin'in bileklerini eziyorlardı. Başını yere çarptığı yer de sızlamaya başlamıştı. Telefonu, tutuşu zayıflayan elinden düşmüştü.
Jungkook ona kötü bir bakış atarken aynı zamanda da telefonu yerden alıp hünerli bir şekilde bataryasıyla sim kartını çıkartmıştı. "Tsk. Dediğimi yaparsan sana zarar vermeyeceğim."