bölüm yirmi iki (22)

3.8K 473 68
                                    

bir önceki sınırı geçtiğiniz için teşekkür ederim !! 👨🏻‍🍳 bunun için sizden 50 vote ve 45 yorum isteyeceğim, iyi okumalar. 🍩

Jimin çeşitli üniversitelerin websitelerinde dolanıyor ve eli çenesinde kurslara veya giriş için gereksinimlere bakıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jimin çeşitli üniversitelerin websitelerinde dolanıyor ve eli çenesinde kurslara veya giriş için gereksinimlere bakıyordu.

Hala ne yapması gerektiği konusunda pek emin değildi. Hiçbir zaman bir şeyde aşırı iyi olmamıştı veya en ince ayrıntısına kadar incelemek istediği bir şey karşısına çıkmamıştı- tabi ki bazı küçük şeylerde iyi olduğu olmuştu, ama hiçbir zaman onlardan bir kariyer oluşturmak istememişti. Arkafondaki sayfaları da kapattıktan sonra gözünü yorgunlukla ovuşturmuştu.

Laptopı kapattı. Seneye için bir üniversite imkanı olacak mıydı onu da bilmiyordu zaten. Ne kadar daha ihbarcı olarak görev alacağını bilmiyordu. Ne zaman yeterli denilebilecekti? Sonunda bir reform gerçekleşse de bütün mafya ailelerini birkaç ayda indirecekleri yoktu. Bazen olan her şey çok amaçsız geliyordu.

Jimin yatağından kalkıp ışıkları kapatmak için mutfağa yürümüştü. Küçük balkon kapısına ilerleyip kilitlemiş, ardından perdeleri kapamak için harekete geçmişti.

Geriye doğru sıçramış ve ağzından küçük bir çığlık kaçmıştı.

O adam.

Sokağın karşısından ona hasta, sarhoş bir gülümsemeyle bakıyordu.

Hassiktir.

Jimin göğüs kafesinden fırlamak üzere olan kalbi ve nabzının zirveye dayanmasıyla hemen perdeyi kapatmıştı. Nerede yaşadığını biliyordu.

Aman Tanrım.

Jimin telefonunu eline alıp rehberinde aşağı kaydırmaya başlamıştı onu- birisini bulmak için. Baş parmağo Memur Kang'ın isminin üzerinde durmuş ama kendisinin endişeleri konusunda ne kadar ilgisiz olduklarını hatırlamıştı. Nasıl olası şüpheliler listesini oluşturmak için açıkça acele ettiklerini, nasıl sonunda istediklerini elde edebileceklerse onun güvenliğini umursamadıklarını. Onları biraz bile tanıyorsa, kesinlikle Jimin'den o adamla mafya ile olan bağlantısını bulabilmek için yüzleşmesini isterlerdi. Buraya ona yardım etmeye bile gelirler miydi ki, ya da sadece onun Jungkook'un adamı olduğundan ve Jimin'in kimliğinin ifşalanacağından mı endişelenirlerdi?

Apartman dairesinin zili çalmıştı.

Jimin kalçasını arkasındaki tezgaha çarptı. Yeni acı vücuduna anında yayılmış olsa da Jimin bunu neredeyse hiç hissetmemişti bile. Burada kalamazdı. Hemen mutfaktaki çekmecelerden birisini açmış ve içinde numara yazan kağıdı dışarı çıkarmıştı. Daha önce onu hiç aramamıştı. Kendisine yardım eder miydi?

Telefon birkaç kez çaldı. Zil ise dalga geçercesine yeniden çalıyordu. Jimin ağlama noktasına geldiğini hissetmişti.

"Efendim?"

"Jungkook!" diye adını haykırmış ve kulağına telefonu bastırıp kapıyı gözetlemeye başlamıştı Jimin. "S-sen- neredesin sen-"

"Jimin?"

"Lütfen, b-ben çok-"

"Sorun ne? Hey, hey, nefes al. Bana ne olduğunu söyle."

"Birisi- sanırım-" Zil bu sefer daha uzun çalmıştı. Jimin bağırmak istiyordu. Saklanmak istiyordu, "Galiba birisi beni takip ediyor. Ne yapmam gerek bilmiyorum- Galiba şu an zili o çalıyor ama gidip kontrol etmek istemi-"

"Orada kal." Jungkook'un sesi kesindi. Jimin onun hareket ettiğini duyabiliyordu ve araba kapısının kapandığını gösteren bir ses gelmişti. "Geliyorum, tamam mı? Oraya varınca seni arayacağım. Çantanı hazırla."

İçine yayılan rahatlama hissi anlatılamazdı. "Çanta mı?"

"Seni evime götüreceğim."

the lesser evil | jikook [çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin