*Halsey- Eyes Closed
Hayatım benden izin almadan yolculuğumu uçurumlara doğru yaptırmaya karar kılmıştı. O kadar karmaşık hisler içerisine girmiştim ki ne bir acı ve ne de tek bir üzüntü hissetmiştim. Bu daha kötüydü. Üzülememekten çok daha kötü.
Doktorun kulağıma dolan cümlesi tam o an tüm duygularıma ve cümlelerime dolmuş, beni kendimi bile duyamayacağım bir çığlıkla baş başa bırakmıştı sanki.
Ne diyebileceğimi, ne düşünebileceğimi kestiremiyordum. Demek böyle olması gerekiyordu. Öyle de oldu. Ne diyebilirdim ki?
Annemin iç çekerek ağlamasını duya duya ve babamın ise kanlanmış gözlerini aynadan izleye izleye geçirdiğim araba yolculuğunu bitmek bilmeyen bir uzunluktaymış gibi hissetmiştim. Onlara doktoru duyduğumu söylemiş ve bir daha da konuşmamıştım. Onlar da konuşmak için çabalamamışlardı.
Eve geldiğimiz an arabadan hemen inip merdivenlere doğru koşmuş ve kendimi dairemizin önüne atmıştım. Kapıyı çalmadan birkaç saniye beklemiştim zira koşmak ciğerlerimi zorlamıştı. Ablam bunu fark ederdi.
Ablam kapıyı açtığında karışmış saçları ve onu gördüğüm en bakımsız haliyle gözlerimin içine baktı. Ağlamıştı, çok ağlamıştı. Başından beri bilen tek kişi oydu çünkü, anlamıştı. Beni uyarmaya çalışmıştı ve belki de o uyarısı olmasa bu hissizlik dolu bir karşılamayı dahi kaldıramazdım. Daha beter çökerdim.
"Çirkin görünüyorsun." demiştim ruhsuz bir sesle. Sesim titredi, dizlerim de onlara eşlik etti. Keşke kendi sesimi duymasaydım. Boğazımdaki yumru ne kadar yuktunsam da geçmedi. O saniye içimdeki boşlukla karşı karşıya geldim.
Ablam söylemeden dizlerini kapının girişindeki mermere koydu ve beni kendine çekip sarıldı. Sıkı sıkı, belki de ilk kez böyle sarılıyordu bana.
Kollarımı ona sardım. Hissizliğimin çözüldüğü nokta buydu, o koca boşluk gözyaşlarımla dolabilir ve okyanus olabilirdi. Kurak bir çukurmuş meğerse küçücük ruhum, ağlamamı bekliyormuş.
Sanki dilim çözülmüş ve kalbim acıyı en derininden hissetmiş gibi canımın yandığını hissettim. Kendimi birden ona bırakıp ağlamaya başladım. Hayatımın tüm ağlayışlarına bedeldi bu ağlayışım. Sanki hepsinin birleşimiydi haykırışlarım.
Üzerindeki tişörtü avuçlarım içinde sıktım. Kokumu içine çekerek öpmeye başlamıştı.
"Abla!" Ağlamalarımın arasından ona ithafen bir kelime kurmak bile beni rahatlatacaktı. Zor konuşuyordum. Sanki daha fazla yaklaşabilmemiz mümkünmüş gibi beni kendine daha da bastırdı. İç çekiyordu. Derin derin iç çekip yutkunuyordu.
Kucağına aldı, hıçkırıklarımla karışan ağlayışım tüm apartmanda yankılanıyordu. İnsanların ne dediği umrumda değildi. Ben o gün çok yaralanmıştım ve yaralarımı ağlamadan kapatabilecek yaşta değildim. Bu yüzden apartman varsın bir gün benim ağlayışımla yankılansın diyordum.
Ablamın kucağında ağlamaya devam ediyordum. Size içten ağlamak çok kötüdür demiştim ya, beni üzmemek için içinden ağlıyordu. Canının acıyışını hissetmek bağırdığım haykırışları daha da kuvvetlendirmişti. Benim yüzümden, canı yanıyordu.
Ağlıyordum, o gün ağlayarak ölüyordum.
Susmak istemiyordum, beni yatağıma getirdiğinde bile sıktığım yumrukları genişletmedim. Yanıma kıvrıldı.
"Saçlarımı okşa." demiştim. Zira bunun için kaybedecek zamanımız yoktu.
Ellerini saçlarımda dolaştırmaya ve alnıma öpücükler kondurmaya başladı. Başımı göğsüne yaslayarak iç geçirmeli ağlayışıma devam ettim. Kokusuna doya doya sarıldım. Sanki bu koku yaşadıklarımı silecekmişçesine sıkı sıkı sarıldım ablama.