02

6.8K 812 1.7K
                                    

*Billie Eilish- Six Feet Under

Jimin'i düşünmek güzel şeydi. Her zaman öyle olmuştu. Bu, o sizi düşünmese bile güzeldi.

Onsuz geçen aylarımda elimde bir fotoğrafı olmadığı için kağıtlara sarı kalemimle melek figürleri çizer dururdum. Bir tanesini ablamın bana aldığı mavi çerçeveye koymuştum hatta. Başucumdaki abajurun hemen yanında duruyordu hep.

Size söyledim, çizimde iyi değilim ama onu betimlediğim her çizik benim için sanatın ta kendisiydi. Mavi çerçevem onunla hayat buldu, artık mavisi denizi andırıyor.

Jimin'i çok özlemiştim. Dondurma yemek için sabırsızlandığım yaz günlerinden bile çok özlemiştim onu.

Ayrıca, dondurma en sevdiğim tatlıdır. Limonlu olanından.

O cümlesinden sonra bir daha ne bir kelime etmiş ne de benimle göz göze gelmişti. Gün boyu bıkmadan aynı anı düşünüp durmuştum, eve giden yol belki de ilk defa bu kadar güzel geliyordu gözlerime. Kaldırım taşlarının arasında büyümüş olan çiçekler ilgimi ilk kez o gün çekmişti mesela.

Kendi kendime sırıtmış ve derin derin iç çekmiştim. Yaklaşık 43. kez.

Hoseok boş beslenme çantasını savurarak koluma vurmuş ve düşüncelerim arasından duyamadığım cümlelerini bağıra bağıra tekrarlamaya başlamıştı.

"Bu ne be? Tahmini ne zaman kendine gelirsin?"

Hoseok bıkkın ses tonuyla konuşurken adımlarını durdurmuştu. Kolumdan tutarak beni de durduran minik bedene döndüğümde suratımdan düşmek bilmeyen sırıtış onun sinirini bozmuş olacaktı ki gülmemek için benimle göz göze gelmemeye çalışıyordu.

"Anlamıyor musun Hoseok, saçlarıma iltifat etti!" Yüz kaslarım ağrımaya başlamıştı ama durduramıyordum ki, onun kattığı ağrı bile güzel geliyordu. Bunun hatırına bile gülümsüyordum.

"Gün içinde olan tek şey buydu zaten, geri kalanında seni umursamadı farkındaysan."

"Aah ah... Ne de güzel umursamıyor."

"Sen gerçek bir geri zekalısın Yoyo." Adımlarını hızlandırıp ilerledi Hoseok, daha sonra geri dönüp bana yaklaştı ve son kez savurduğu beslenme çantasını karnıma geçirdi. Tekrar arkasını dönüp gittiğinde kafasını sağa sola sallayarak gülmeye başlamıştı. Onu görebiliyordum, görmesem de iyi tanıyordum. Benim bu hallerimi seviyordu.

Arkasından seslendim.

"O ise gerçek bir melek Hoho."

Bana orta parmağını gösterdi, terbiyesiz herif.

~

Üzerime geçirdiğim turuncu pijamam bana büyük geliyordu. Kolları boldu ve alt kısmı yere sürtüyordu.

Ablam ile banyonun loş ışığı altında dişlerimizi fırçalıyorduk. Üzerinde durduğum taburem ile onun boyuna yaklaşabiliyordum. Bu iyi hissettiriyordu.

Bardaktan aldığı suyla ağzını temizledi ve bana döndü. Ufak bir gülümseme belirtmişti yüzünde.

"Neden diş macunlarını yiyorsun, onları tükürmelisin."

Ağzımdan diş fırçamı çıkarıp yutkundum. Aynadan ablama bakarak gözlerimi devirdim. Kendi görüntüme gülmemek için zor duruyordum.

"Çilekli diş macunları israf edilemez, akıllım."

Uzanan elleri saçlarıma yaklaştığında ağır hareketlerle kaküllerime dokunmaya başladı. Saçlarıma dokunmasını sevdiğim, hatta dokunmasını kabul ettiğim tek insan ablamdı. Kimi zaman iki düşman gibi birbirimize sinsice planlar yapar, kavga ederdik. Kimi zaman ise sığındığım en güzel kaçış noktam o olurdu. Dizlerine yatar ve bana şarkı söylemesini isterdim. Yapardı da.

angel tent •yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin