Teslim alanına bırakılan tabağa anında yaklaştım ve belimdeki torşonu çekip kenarını temizledim. Bugün kaçıncı silişimdi bilmiyordum.
"Daha kaç kez tabaklama konusunda dikkatli olmanız gerektiğini söyleyeceğim? Arkanızı topluyorum diye mi bu rahatlık? Biraz daha dikkat lütfen!" Sinirden sesimin çatlamasına engel olamayarak bağırdım, sabahtan beri ayarlarımla oynuyorlardı resmen.
Henüz üçüncü günümdü ama bu sinir stresle ne kadar devam edebilirdim bilmiyordum. Ekip yetenekli olduğu kadar da dikkatsizdi ne yazık ki. Mutfaktayken içimdeki canavarı tutamıyordum ve bu olanlar hiç yardımcı olmuyordu. Normali bu olsa bile bu agresiflik beni tüketiyordu.
Ortalık biraz durulur gibi olduğunda kapının önüne çıktım ve bir dalı tutuşturup dudaklarımın arasına aldım. O günden sonra iş konusu hariç Jaehyun ile hiç konuşmamıştık, ilk başta üstüne düşmesem de rahatsız etmeye başlamıştı bu durum beni.
"Hadi ama, kapında köle olmasını beklemiyordun ya?" Diye geçiren iç sesime göz devirmeden edemedim, haklıydı.
Telefonumu cebimden çıkarıp kısaca göz atmaya karar verdim. İki farklı kişiden üç mesaj görünüyordu. Uygulamaya girdiğimde birinin Mark'tan, diğer ikisinin ise Jaehyun'dan geldiğini gödüm. Usulca önce Mark ile olan sohbete göz attım. Johnny'nin geldiğini belirtip beni de davet etmişti, Johnny bir süredir yurt dışındaydı ve gelmesini dört gözle bekliyorduk. Söz vermediğimi ama gelmeye çalışacağımı anlatan bir şeyler karalayıp sohbetten çıktım. Jaehyun ile olan konuşmamıza girmeye elim varmıyordu, geriliyordum. Pes ederek ufak bir iç geçirme eşliğinde sohbete tıkladım.
Jaehyun
Umarım çok yorulmamışsındır.
Çıkışta lütfen odama uğra,
biraz konuşalım.Pek bir kaçışım yoktu kendisinden. Ne konuşacağımızı bilmiyor olmak beni fazlasıyla rahatsız etse de geri çevirme lüksüne sahip değildim.
Taeyong
tabii.
mutfağın düzenli olduğuna
emin olduktan sonra gelirim.Mesajı anında görmesini beklemiyordum ama görmüştü. Onaylayan bir ifade bıraktığında telefonumu cebime tekrar sıkıştırdım ve izmariti kül tablasına basıp içeriye tekrar döndüm.
...
Saat 11'e yaklaşırken ortalığı toparlamaya başlamıştık, bu gün de sonunda bitmişti öyle ya da böyle. İşler tamamlanınca herkese güzel bir gece dileyip mutfaktan ayrıldım. Üzerimi değiştirmek adına soyunma odasına ilerledim ve bana ait dolabı açıp üzerimdeki şef ceketimden kurtuldum, Mark'ın evine gitmeyi geçtim Jaehyun'un yanına uğramak bile çok gözümde büyüyordu şu an. Seri bir şekilde salaş tişörtümü üzerime geçirip üzerime parfümümü sıktım, ceketimi koluma alıp soyunma odasından çıktım ve Jaehyun'un odasına yöneldim.
Odanın önüne geldiğimde kapıyı tıklatıp bir iki saniye bekleyip içeri girdim. Anında yüzüne yayılan gülümsemeyle masasından kalkıp aramızdaki mesafeyi birkaç adıma düşürdü, istemsizce geriye bir adım adıp bakışlarımı yüzüne çıkarttım. Bir sıcak, bir soğukluğu beni ne düşüneceğimi bilmemeye itiyordu.
"Hadi konuşalım Jaehyun, pek fazla vaktim yok. Arkadaşım evine davet etti."
"Erkek arkadaşın mı?" Masasına yaslanıp kollarıyla desteklerken mırıldanmasıyla ağzım dehşet içinde açıldı. Erkek arkadaş mı?
![](https://img.wattpad.com/cover/161317994-288-k498482.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elegant ;; jaeyong
Fanfictionmutfak alanındaki yeteneğiyle kısa sürede sosyal medyada ses getiren lee taeyong, üç michelin yıldızına sahip idolü jung jaehyun ile tanışır. half text lee taeyong + jung jaehyun © psychelure, 2024. #8 nct