Dibinde bir yudumluk viski kalan bardağı tezgâha bırakıp barmene yenilemesini işaret ettim. Ekranı yere dönük olan telefonumu tereddütle elime aldım, belki üç güne yakındır uçak modundaydı ve açıkçası modu kapatmayı düşünmüyordum. Bu herkesten uzaklaşma zırvalığı hoşuma gitmişti. Saate bakıp yeniden ters bir şekilde bıraktım.
Yenilenen bardağı önüme konulmasıyla anında dudaklarımla buluşturdum, kaçıncıyı içiyordum farkında değildim. Başımı sallayarak barmene teşekkür ettim. Dirseğimi tezgâha yerleştirip başımı avuç içime yasladım. Yüksek basa ve kulak tırmalayan elektro gitar sesine rağmen koca bir boşluk vardı kulaklarımda, ya da sadece uğultu demeliyim. Burnumun önünü bile göremeyecek hâle gelmeden buradan dışarıya adımımı atmayacaktım. Rezildim son birkaç gündür. Günün her saniyesi aklımdaydı Jaehyun, artık rahatsız edici olmaya başlamıştı. Bir onu suçluyor bir kendimi suçluyordum, birilerine yıkıyordum bir şeyleri sürekli. O gün tüm sinirimi kussam bunlar olmazdı muhtemelen.
Daha önce hiç görmediğim bir kadın yanımdaki tabureye yaslanmıştı, tahminimce bir iki içkiye eşlik edip edemeyeceğimi merak ediyordu. İlgilenmediğimi belirtip bardağı kafama diktim. Şanslıyım ki uzatmadan başka bir hedefe yol almıştı. Viskinin bıraktığı buruk tat yüzümü buruşturmama sebepken önümdeki kaseden iki parça çikolata attım ağzıma, neden sarhoş olamıyordum asla anlamamıştım. Bardağı almak için önüme gelen garson bir isteğim olup olmadığını sorduğunda anlık bir boşluk hissettim. Jaehyun'un gelmesini istesem getirebilir miydi? Hayır.
"Bir viski daha alayım, duble olsun lütfen."
"Tabii efendim," Boş bardağı aldığında yanımda bir hareketlilik sezdim, umursamayarak bardaki şişeleri izledim. "Sizin bir isteğiniz var mı?"
"Ben de aynısından alayım."
Sorunun bana yöneltilmediğini biliyordum bu yüzden rahattım ama ses tanıdıktı, dürüst olmak gerekirse kim olduğunu ne merak ettim ne de öğrenmek adına yüzüne baktım.
"Ee, ne kadar daha kaçak takılacaksın Taeyong?"
Demek ki getirebiliyormuş. Yine de mutlu olduğumu söyleyemezdim, mutlu olamayacak kadar yorgundum. Üstüne kırgınlığım hâlâ devam ediyordu, yüzüne dahi bakasım yoktu.
"Çok aradın herhalde beni."
"Olabilir. Soruma cevap alabilir miyim? Seni barlardan mı toplayacağız böyle?"
"Ben hâlimden memnunken sana ne oluyor Jaehyun?" Ufak bir sinir dalgasının vücudumda yayıldığını hissettim. Hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu.
"Çalışanım için endişeleniyorum, dahası böyle devam etmen takdirinde işine son vermem gerekecek gibi görünüyor. Bu sebeple kafanda neler dönüyor bilmem gerek."
Önümüze bırakılan bardaklarla yine başımı sallayarak teşekkür edip ardından odağımı Jaehyun'a çevirdim.
"Neden hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun?"
"Aynı konuları başa sarmam daha mı iyi olur Taeyong?"
Haklıydı. Viskimden birkaç yudum alıp oturuşumu dikleştirmeye çalıştım, gerçi ne kadar başarılı olduğum tartışılırdı.
"İşi falan bir kenara bırakıp sadece şu ana göre mi hareket etsek ki bugün? Kafamın tamamen yerinde olduğunda tartışır bir yere varırız. Şu an sadece hırçınlaştığımla kalırım."
Başıyla onaylayıp bardağı diklediğinde sonunda pes ederek bakışlarımı yüzüne çıkardım, birkaç gün geçmiş olsa dahi özlemiştim. Kendime yalan söylemekten sıkılmıştım. Aptal bir ilgim vardı ona karşı ve asla sonlanmıyordu işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elegant ;; jaeyong
Fanfictionmutfak alanındaki yeteneğiyle kısa sürede sosyal medyada ses getiren lee taeyong, üç michelin yıldızına sahip idolü jung jaehyun ile tanışır. half text lee taeyong + jung jaehyun © psychelure, 2024. #8 nct