Kimseye haber vermemiştim döndüğümü. Kendimi o kadar kimsesiz hissediyordum ki. Aklım Bodrum'da, kalbim onda, ruhum ruhundaydı sanki. O giderken beni de götürmüştü kendimden, o yüzden şu an sadece bedenime sahiptim..
Ben bir meteordum sanki, dünyaya girmeye çalışan. Dünya oydu ve beni ruhuna almıyordu. Alsa bir yıldız misali aydınlatacaktım onu, izin verse Güneş'i bile olurdum ama üstündeki tabakası benim ona ulaşmama izin vermemişti.
Yalnızlık ne demekti? Etrafında kimse olmaması mı? Bence tanımı bu olmamalıydı, insan çevresinde birileri varken de yalnız olabilirdi. İnsanın yalnız hissettiği an bana göre olmasını istediği kişinin ruhen yanında olmamasıydı.
Telefonun çalışı beni düşünce girdabından kurtarmaya yetmişti. Ekranda yazan isim tebessüm etmemi sağladı. Kulağıma dayandığım telefondan gelen sesi enerjikti.
"Murat, n'aber?" Bu adam bu kadar enerjiyi nasıl buluyordu?
"İyi senden n'aber?" dedim.
"Oğlum bu ses ne?! Bir şey mi oldu lan?" Aklıma her şeyde olduğu gibi bunda da Hilmicem gelmesine lanetler yağdırdım.
"İyiyim, ne için aramıştın?" Yani sevdiğim insan tarafından cevap vermeden terkedilmek dışında harikaydım sanırım..
"Kanka çık otelden dışarı diye aradım, bu akşam bir parti var Bodrum'un ünlü bir mekanında."
"Anıl, ben İstanbul'a döndüm. İyi eğlenceler sana." deyip bir süre daha konuştuktan sonra kapattım. Gelen bildirime baktığımda tanımadığım bir numaradan mesaj geldiğini gördüm.
0536 *** ****: Yarım saat içinde attığım konuma gelmelisin. Senin hakkında önemli bir konu.
Tabiki de gitmeyecektim. Kim olduğunu bilmiyordum, bu tehlikeli olabilirdi. Dolabımdan çıkardığım siyah pantolonu ve beyaz tişörtü üstüme geçirdim. Kararlarım niye bu kadar çabuk değişiyordu?
Uzak sayılmazdı gideceğim yer, bu yüzden yürüyecektim. 10 dakika sonra varmıştım. Burası sakin bir kafeydi. Kalabalık değildi ama tenha da sayılmazdı. İçeri girdiğim an koluma yapışan elle arkamı döndüm.
Bu.. Oydu; Hilmi Cem İntepe.
"Gelemeyeceğini düşünüyordum." deyip gözlerini kaçırdığında alayla gülümsedim.
"Sen olduğunu bilsem asla gelmezdim." Umarım yalan söylerken kendimi fazla belli etmiyorumdur.
Sen olduğunu bilsem koşa koşa gelecek kadar aptalım.
Kaşları çatıldığında "Başkası olduğumu düşündüğün için mi geldin buraya?" diye sordu.
Aslında merak ettiğim için gelmiştim ama o beni kırabiliyorsa ben de onu kızdırabilirdim. Gerçi kızmayacağını biliyordum, umursamazdı bile. "Herhangi biri, ilgilendirir mi?"
Kolumdaki elini gevşetti ve eli yavaşça aşağı düştü. "Doğru ilgilendirmez." Ve sonra benim duymayacağımı düşünerek fısıldadı. "Şu anlık."
Özlemim kırgınlığıma ağır bassa da gurur denen kavram ortaya çıkınca tüm dengeler şaşıyordu. "Gidiyorum ben; senin yaptığın gibi."
"Dur, konuşalım. Sonra istediğini yaparsın söz bir şey demeyeceğim." dediğinde aklım gitmem, kalbim kalmam gerektiğini söylüyordu ve bu savaştan aklım hiç galip çıkamıyordu. Yavaşça masaya adımladım.
Oturduğumuzda masada duyulan, birbirine karışan iki nefes sesi ve arkadan çalan hafif müzikti. Hilmi derin bir nefes aldığı zaman yerimde kıpırdandım.
"Bak, kaçıp gitmem hataydı kabul ediyorum. En azından bir cevap vermeliydim ama korktum. Kalbimin hızlı atışından korktum, gözlerine dalmaktan korktum. Daha önce hiç sevgilim olmadı, o yüzden dolayı ben bu anlamda ne sevmeyi ne sevilmeyi bilirim. İlk defa ben birisinin yanında olmadığım kadar mutlu hissettim ve bir erkekti. Beni anlayabiliyor musun? İlk defa gittiğim lunaparkta kendimi huzurlu hissetmemi garipsedim. Ve sen bana hislerini söylediğin zaman çantamı toplayıp aynı lunaparka gittim. Farkettim ki mutlu değilim. Beni mutlu eden gittiğim yer değil, yanımdaki insanmış. Biraz geç anladım ve havaalanına geldim. Gittiğini gördüm Murat; benden benim yüzümden gittiğini görmek canımı yaktı ve benim canım bu denli yandıysa seninkini hayal dahi edemedim. Bir dakika bile düşünmeden ilk uçağa bindim ve işte karşındayım.. Özür dilerim.Peki şimdi soruyorum sana, sevmeyi bilmeyen bu adama sevmeyi öğretecek kadar sabırlı mısın?"
Gözlerim yanıyordu, ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Gülümseyerek karşımdaki adama baktım. Sabırlı mıydım? Ona karşı her daim sabırlı olurdum. Affetmiş miydim? Onu affetmem bir özür dilemesine bakıyordu.
"Evet.." diyebildim sadece. Onlarca şey söylemek isterdim güzelliğine ama kelimelerim birbirine girmiş ve boğazım düğümlenmişti.
Ben artık Dünya'sına giremeyen bir meteor değil, içini ısıtan Güneş'tim.
Karşımdaki sandalyeden kalkıp yanıma geldi. Elimden tutup ayağa kaldırdı ve sarıldı. Etrafımızdakileri umursamadan ayrı kaldığımız zamanların acısını çıkartırcasına sarıldı.
Ruhu da kalbi gibi naif adam, sen bana hep hoş'geldin.
Selam size yeni bölüm getirdim ve sanırım bu bölümde kalbimi bıraktım. Yazarken delirdim, umarım siz de okurken heyecanımı paylaşırsınız. Yaa çok güzel olmadılar mı? Saat sabahın 5'i ve size teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten okuyan, oy veren ve mükemmel yorum yapan herkese teşekkür ederim. O yorumları okuyunca yazma isteğim artıyor. Sadece güzel yorumlar değil, Lera'ya sövdüğünüz yorum bile içimdeki isteği artırıyor.😂Sizi seviyorum, iyiki varsınız.💖 Bu saatte atıyorum, siz uyanınca okuyun :)
Lera demişken sizce de çok sessiz kalmadı mı?😈
Umarım bölümü beğenirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hata sanılan | hilmur
Fanficİki genç adam, daha yolun başında.Hayat konusunda tecrübesiz oluşlarından dolayı hata yapmaya yatkın bir dönemdeler.Peki ya hata sandıkları şey aslında onlar için doğruysa?