Yeni bir sabah, güneşin doğuşu, yeni umutlar falan filan.
Kargaların henüz bokunu yemediği bir saatte uyanmaya devam ettikçe bu sözler de birer saçmalıktan ibaret olmaya devam edecekti benim için. Lanet güneş bile bizden saatler sonra doğuyordu ve hayat damarlarımdan birini uykunun oluşturduğunu göz önünde bulundurursak neden bu kadar sinirlendiğimi anlayabilirdiniz.
Yine rutin bir gündü ve yine tek gözüm henüz evrendeki yerini bulamamışken kalkmış giyiniyordum. Askerliğimin 7. günündeydim, bu da demek oluyordu ki bugün yazılı derslere başlayacaktık. Ayrıca saha eğitimleri de bugün başlayacaktı.
Neredeyse her şeye ayak uydurmuş, düzene alışmıştım. Tek sorun uykuydu ve bu soruna hiçbir çözümüm olmaması beni daha da sinirlendiriyordu.
''Hey Kook. Tişörte eziyet etmeyi bırak.'' dedi Hoseok yanımdan geçip lavaboya ilerlerken. Görüşüm tek gözüm tarafından kısıtlanmışken yapabileceğim pek bir şey yoktu. Çaresizce tişörtü çekiştirip, sihirli bir şekilde üzerime geçmesi için dua ediyordum.
İki el tişörtümün eteklerinden tutup aşağı indirerek giydirdiğinde minnetarlıkla dolu tek gözümü ona çevirmiştim. ''Bir şey değil.'' demişti Namjoon da lavaboya ilerlerken.
Ah.. Neden içimde bugünün oldukça zor geçeceğiyle alakalı bir his vardı?..
**
''Erler!'' diye başladı sözüne bölük komutanımız. ''Bugün burada toplanma sebebiniz, gerçek birer asker gibi dövüşmeyi öğrenecek olmanızdır...''
İşte şimdi damarlarımda akan kanın hızlandığını hissedebiliyordum. Bugün yakın dövüş eğitimi vardı ve geldiğimden beri dört gözle beklediğim tek eğitimin bu olduğu düşünülürse heyecanla kıpırdanıp durmamın sebebi yeterince açık olmalıydı. Heyecandan komutanı tam olarak dinleyememiştim bile.
''...Şimdi size yakın dövüş eğitimi verecek olan Yarbay Kim'le tanışın. Yere devrilmeden geçirdiğiniz ilk ve son dakikaları yaşıyor olabilirsiniz, o yüzden kıymetini bilin derim.'' dedi ve yarbayla selamlaştıktan sonra kışlaya ilerledi.
Yarbay Kim ellerini arkada bağlamış, ciddi bir ifadeyle aramızda dolanıyordu şimdi. Kendine olan güveni buram buram kokuyor, adeta 'ben buradayım' diyordu.
''Adım Kim Taehyung..'' dedi sırayla dizilmiş olan askerlerin arasından geçerken. Konuşurken yanından geçtiği herkesin yüzünü dikkatlice incelemeyi de ihmal etmiyordu ''..Bundan sonra yakın dövüş eğitiminizi benimle sürdüreceksiniz.''
Aniden yanından geçtiği askerin bacağına bir hamle yaparak onu yere düşürdü. Asker hızla kendini toparlamaya çalışıp ayağa kalkmış, yarbay ise onu pek de umursamadan aramızdaki gezintisine devam etmişti, ''Güçlü ve çevik olacaksınız. Rakibinizi okuyacak, neyin geldiğini önceden göreceksiniz.'' dedi benim olduğum sıraya adım adım yaklaşırken.
''Sahada yalnızca düşmanlar olacağız. Rütbelerimiz bir önem arz etmeyecek.'' durup sıralara göz gezdirdikten sonra açıklama ihtiyacı duyarak devam etti, ''Ataklarıma karşılık verin demeye çalışıyorum.'' Omuz silkti ve ekledi ''Verebilirseniz tabii.''
Aniden bir hücum daha yapmıştı yanındaki askere doğru. Ayağında iki kiloluk botlar yokmuşçasına müthiş bir açıyla bacağını kaldırarak döner tekmeyi askere savurduğunda hayran olmadan edememiştim.
Şaşırtıcı bir şekilde asker bu darbeden sıyrılmayı başarmıştı. Bunu yaparken oldukça zorlandığı aşikardı fakat hiç bozuntuya vermemişti. Sendeleyerek tekrar yerine geçip hazır ola geçtiğinde yarbay konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MILITARY || kookmin
FanfictionJungkook askerlik görevini yapmak üzere ordu tarafından çağrılan, hayatının baharında bir gençtir. *Smut içerir*