1.Bölüm

19.5K 1K 225
                                    

[ cr: @𝐑𝐨𝐬𝐞_𝐠𝐨𝐥𝐝𝟕𝟏𝟓 ]


Gerginlik altında eklem boğumları beyaza dönüşen donmuş elleriyle balkon korkuluklarını kavradı Jimin. Verendanın kapıları arasındaki boşluktan kayarak, Jimin'e kadar gelen sert yorumlar ve başka bir başlangıç dalgasıyla dudaklarını dişledi.

Evet, muhtemelen orada olması gerektiğini fark etmesi için yarım bir akla sahipti, ama kendisini balkondan ve dalgaların üzerine yuvarlandığı, altın sahile yayılan çimlik alanı amaçsızca izlemekten alıkoyamıyordu. Aslında havadaki tuzlu esinti onu hasta hissettiriyordu.

"Ne demek terk edip gitti?" Yoongi'nin öfkeli sesi hala kulaklarında çınlıyordu.

Elbette terk edip gitmişti.

Gözlerini ovuşturdu ve önüne gelen saçlarını arkaya doğru itti, kolları ağırlığını öne doğru verdiği için kambur durmasına neden oluyordu. Şu anda düşündüğü tek şeyin, balayı için kiraladıkları mekan ve tüm o garsonlara ödedikleri paranın kendisine geri iade edilmesi gerektiği olması oldukça utanç vericiydi. Aslında bunun bir düğün olmasını beklemeleri daha utanç vericiydi, şu anda evli biri olması gerekiyordu, gerçekten şu anda önemsediği tek şey herkesi resepsiyonda toplayıp evlenecek ve sonsuza kadar mutlu bir şekilde yaşayacak bir çiftin olmadığını nasıl açıklayacağıydı.

Birkaç dakika önce Jimin soyunma odasında oturuyorken, Namjoon gözlerindeki öfke ve endişeyle, kızaran yüzüyle odaya damlayıp, "O aşağılık herif gitmiş! Jaebum bizi yüz üstü bıraktı!" dediğinde oldukça kasvetli, ilhamsız küfürlerini ve sinirlerini bastırmaya çalışıyordu.

Ve Seokjin çenesini sıkıp kollarını önünde çaprazlayarak, "Bununla baş edemeyeceğini biliyordum! Her zaman onunla ilgili yanlış bir şeyler olduğunu söylemiştim!" demişti.

Ve daha sonra herkes odadaki ceketini silkeleyen Jimin'e bakmıştı, soğuk gerçek acıtmıştı ve aslında biraz rahatladığını itiraf etmek için korkunç hissediyordu. "Sanırım herkese düğünün iptal olduğunu bildirsem iyi olacak."

Jimin'in tüm arkadaşları ve aile üyeleri Jaebum'u karşılarına almış, düğün salonunu bağrışmalı bir maç haline getirmişlerdi ve kimse Jimin'in sessizce oradan ayrıldığını fark etmemişti. Ve bu Jaebum'un düğün gününde onu terk etmesi yüzünden bile değildi, eğer Jimin'e bir gün veya bir hafta öncesinde -ya da ona aşık olmadığını ve hayatının geri kalanını onunla geçirmek istemediğini her ne zaman fark ettiyse- söyleseydi ikisini de bu beladan kurtarabilirdi.

Hayır, Jimin'in saklanmasının nedeni duygusal bir çöküntüye sahip olacağı, kalbinin göğsünden kopup ayaklarının önüne düşeceği ya da Jaebum'u özlediği ve geri dönmesini istediği için değildi.

Bunun nedeni çok aptalca bir şeydi ve onu rahatsız etmemesi gerekiyordu, gerçekten ama gerçekten etmemeliydi ama etmişti, belki de onu rahatsız etmesinin nedeni Jabeum'un onu terk etmesinin umurunda bile olmamasıydı.

Jeon Jungkook yüzündendi.

Şeytani bir şekilde iyi görünen, büyüleyici ve kurnaz bakan gözlere ve muhtemelen karın kaslarıyla kustanmış bir vücüda sahip olan Jeon Jungkook.

Neden buradaydı? Davet bile edilmemişti!

O her zaman kolonya ve sigara kokan, boynundan sarkan özensiz kravatı ve hep açık olan üst düğmeleri ile okulun meşhur kötü çocuğu olmuştu. Saçları her zaman sanki gerçekten iyi bir uykudan uyanmış gibi görünmesine neden olacak şekilde dağınık olurdu ve öğretmenlerin onu kaç kez uyardığı önemli değildi, her gün yeni bir küpe karmaşası ile ortaya çıkardı.

O, Jimin gibi zengin çocukların bulunduğu bir okula gönderilen burslu bir çocuktu. Kimse gerçeği bilmiyordu-hepsi ailesinin uzaklaştırma almak ile başa çıkabildiğini ve oldukça zengin olduğunu düşünmüştü.

Fakat, Jimin daha iyi biliyordu. Jeon Jungkook hiç de parayla doğan bir çocuk değildi. Atletik bir şampiyondu, okulun onun için imzaladığı herhangi bir MVP sporunda yıldız oyuncuydu. Oldukça değerliydi. Diğer okullara karşı sahalarda galibiyet kazanmıştı, yoğun yarışmalar sonucunda okul takımlarına alınmış ve bazen onları finale kadar taşıdığı bile olmuştu, okuluna daha fazla yatırım ve şöhret kazandırmıştı. İyi notlar aldığı sürece öğrenci kaydının temiz kalmasının nedeni buydu, dürüst olmak gerekirse Jungkook hiçbir zaman kaba ve gürültücü biri olmamıştı sadece kuralları zorlamak ve öğretmenlerinin sabrını test etmek hoşuna gidiyordu.

Her şeye rağmen, Jeon Jungkook acının, karanlık mizah anlayışının, kobralığın ve asla sonrasında özür dilemediği yaralayıcı sözlerinin karamaşasından oluşuyordu. Hiçbir yönü olmayan aptal bir enkazdı, diğer insanları şımarık yaşam biçimlerinden dolayı hor görüyordu, gizlice ona aşık olan ayrıcalıklı çocuktan bihaberdi.

Jeon Jungkook Jimin'in kalbini kırmıştı ve muhtemelen bunun için asla üzgün hissetmemişti.

Jimin dışarıya, davetlilerin önüne çıktığında gözlerini ona bir oyun oynadığını sanmıştı çünkü Busan'daki lise aşkının şu anda burada olmasının imkanı yoktu, Jimin yumuşak bir şekilde düğünün iptal olduğunu açıklarken doğrudan ona bakıyordu. Jimin'in söylediklerine hiçbir tepki göstermemişti, herkes şok olmuş sesler çıkarır ve Jimin'e tonlarca soru yöneltirken o sessizce olduğu yerde dikiliyordu, daha sonra birbirlerine döndüler.

Jimin dudağını ısırdı ve yüzünü yalayıp geçen soğuk esintiyle gözlerini yumdu. İkinci kez reddedilmiş gibi hissediyordu, neredeyse ilk seferki gibi acı vericiydi. Oh, şuna bak, bir başkası daha seni istemiyor. Nihayet Jaebum'un kaçıp gitmemiş olmasını diledi göğsünü ezep geçen acıyla, böylelikle Jungkook onun mutlu, aşık ve seviliyor olduğunu görebilirdi, Jimin'in onsuz daha iyi bir halde olduğunu. Ama Jungkook'u biliyordu, bir saniye içinde numara olduğunu anlayabilirdi.

"Çok kolay okunuyorsun, tatlım." Jungkook bir zamanlar Jimin'in boynuna morluklar bırakırken böyle söylemişti. Her zaman insanların rahatlıkla görebileceği izler bırakmayı seviyordu, böylece asla Jungkook gibi isyankarlarla takılmayan, okulun itaatkar, saygılı ve mükemmel onur öğrencisini kimin kirlettiği hakkında tahminde bulunabilirlerdi.

Jimin içinde hayal kırıklıklarının inşa edildiği avuç içlerini gözlerine bastırdı.

Jungkook'u en son bir kafede görmesinin üzerinden neredeyse bir yıl geçmişti. Jungkook yanındaki bronz teni ve inanılmaz simetrik yüz hatlarıyla oldukça ilgi çekici görünen, ne kadar iyi göründüğünü kimsenin anlayamadığı ve açıkça muhteşem olan Calvin Klein modeli ile kafeye girdiğinde Jimin, Jabeum ile karşı karşıya oturuyordu. İçeceklerini aldıktan sonra kafeden ayrılmışlardı, Jimin karnındaki hoş olmayan his ile onların birbirine çarpan omuzlarını ve gülüşerek gitmelerini izlemişti. Jaebum ise arkadaşıyla mesajlaşıyor olduğu için Jimin'in yüzündeki özlemi zar zor fark etti.

Bundan önce Jimin, Jungkook ile yalnızca bir kez görüşmüştü. İronik bir şekilde üniversitenin son yılıydı, bir partide Jungkook ile karşılaşmıştı-Jimin sarhoştu ve aklını kaçırmıştı, Jungkook ise onu evine bırakmayı teklif ediyordu. Jimin söylediği şeylerin neredeyse yarısından fazlasını hatırlamıyordu, ama ilk önce Jungkook'u öptüğünü, onun yatağında ona sarıldığını ve ona sadece bir kez daha izin vermesi için yalvardığını hatırlıyordu. Jimin kanındaki alkol ile, Jeon Jungkook olan bir günaha ve belki de ilk aşkı için asla sona ermeyen duyguların içine girmişti. Jungkook onu reddedettiği için sevişmemişlerdi, ama Jimin uykuya dalana ve Jungkook ertesi sabah gidene kadar başka şeyler yapmışlardı.

Jimin nefesini dışarıya üfledi.

Neden buradaydı?

You Broke My Heart • Jikook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin