5. Bölüm

6.7K 683 78
                                    

Jungkook birkaç hafta önce diğer yatak arkadaşlarıyla olan iletişimini kesmişti- şimdi sadece Jimin'e gidiyordu. Seks yapmak akıl almaz ya da onun gibi bir şey değildi, harika olduğunu söyleyemezdi ama Jungkook bir başkasıyla kolaylıkla daha iyi olabilirdi. Jimin'i bilinçsizce sorumlu tutmasının nedeni kolaylıktı. Jimin'in ebeveynleri genellikle aylardır seyahatte, kardeşi ise Amerika'daydı, Jimin her zaman kendisine ev sahipliği yapardı, bu yüzden Jungkook'un pencerelerden gizlice girmek ya da sabahın erken saatlerinde sürünmek için endişelenmesine gerek yoktu. Ayrıca Jimin kendisi için yemek yapmak zorundaydı ve Jungkook ailesinin yemeklerini arzuyla küçümsüyor bunun yerine onur öğrencisi ile birlikte yemeyi tercih ediyordu. Jungkook'un okuldan sonra spor pratikleri vardı, Jimin de stüdyoya giderdi, bütün bunlardan sonra Jimin'in evinde tekrar buluşurlardı- bu günlük rutinleri haline gelmişti.

Jungkook bunu seviyordu.

Bazen seks bile yapmıyorlardı ama Jimin gece boyu orada kalmasına izin verirdi, bir keresinde Jungkook'tan hiç gitmemesini bile istemişti. Jungkook kendisini Jimin'e -birazcık- açmıştı, belki de ona borçlu hissettiği, belki de Jimin çok kibar ve anlayışlı olduğu içindi.

Jimin'in onun istekleri hakkında konuşmasını dinlemeyi seviyordu, gözlerinde bir aydınlanma belirir, elleri de ağzından çıkan sözcüklerle beraber hareket ederdi. Umut ve hayaller ile doluydu ve Jungkook bazen yakıcı bir sancı hissederdi çünkü Jimin daha önce hiç hayal kırıklığına uğramamış, sevdiği birinin ona ihanet edişini hiç hissetmemişti. Bu yüzden Jimin Jungkook gibi birini asla anlayamazdı, sadece empati kurabilirdi, ama gerçekten bilemezdi.

Elbette, Jimin'in onun için hissettiği duygularının farkındaydı. Her şey ortadaydı. Jimin ona göre çok sevimliydi, biraz fazla içten dokunuyordu ve gözleri samimiydi- asla yalan söylemeyen gözleri.

İlk başta Jungkook bunlarla ne yapacağını bilmiyordu. Biz sadece yatak arkadaşıyız, benim içimde ne görebilirdi ki? Onu reddetmek istiyordu ama Jimin hiçbir zaman itiraf etmemişti, asla sınırları aşmıyordu, içindeki isteksizlik bir süre sonra şefkat duygusu haline geliyordu. Jimin'den hoşlanıyordu çünkü o yararlıydı, Jungkook'u rahatsız edecek sorular sormuyor, ondan herhangi bir şey beklemiyor ve onun kötü tutumu hakkında yorum yapmıyordu. Ama sonra tekrar, Jimin'den hoşlanıyordu çünkü nazikti, çünkü Jungkook burslu olduğunu itiraf ettiğinde tiksinti ile geri dönmemişti, çünkü hiçbir zaman Jungkook'un hiçbir şey gibi hissetmesine neden olmamıştı- ve Jungkook'un kendisi hakkında düşündüğü şey bu olduğunda bir çeşit başarıya dönüşmüştü.

Jimin'i sevmek güvenliydi. Jungkook incinmeyecekti.

Ama bunlar biriyle birlikte olmak için yeterince iyi nedenler değillerdi. Doğru nedenler değil.

Jimin hakkındaki her şey Jungkook'un kendi hayatında eksik olan şeylerdi- sağlıksız bir bağımlılık olurdu. Beni sevmesine izin verirsem Jimin'i mahvederim.

Bu, Jimin'i okulda gördüğünde ve tıpkı ona yaptığı gibi başkalarına da ışık saçtığında Jungkook'un huysuzlaşmadığı anlamına gelmiyordu. Bu, bazen kollarını Jimin'in beline sarmak ve kendine çekmek istediği anlamına gelmiyordu. Bu, Jimin'in ailesi eve erken geldiğinde ve Jimin çıldırdığında soğuk hissetmediği anlamına gelmiyordu.

Jimin kapını eşiğinde dikiliyordu, güzel dudaklarında gergin bir gülümseme, Jungkook'un dudaklarına bastırılmaktan pembeleşmiş dudaklarında. Tişört küçük gövdesine oldukça büyük gelmişti ama Jungkook bundan hoşlanıyordu, onu kollarının arasına çekmek ve odada yankılanan kıkırdamasını duymak istiyordu. Onun mükemmel kıkırdaması aptalcaydı, saçma, rahatsız edici ve bağımlılık yapıcıydı. Jimin'in arkasından annesi koridora süzülüp meraklı gözler ile onları izliyordu. Jungkook neden yaptığını bilmiyordu ama yaptı. Jimin'i ondan ayrı kalmaktan nefret eder gibi, sanki onu özleyecekmiş gibi, Jimin'in garip tuhaflığını görmezden gelir gibi, Jimin ona sigara içmeyi bırakmayı söylediğinde rahatsız olmuyormuş gibi, Jungkook'un hayatının en iyi parçasıymış gibi öptü. Jimin'i öptü çünkü doğru olan buydu. Jungkook'un Jimin'le yatma niyetinde olmadan, hiçbir şey düşünmeden yaptığı ilk seferiydi.

Jimin ayrıldıklarında telaşlıydı, yüzü kızarmıştı ama mutluydu. Ve bu da birlikte olamamalarının bir başka nedeniydi, Jimin onunla gerçekten mutlu değildi. Jungkook'u her zaman memnun etmeye çabalıyordu, kendi mutluluğunu önemsemeden. Jungkook'un karşılığında sunacağı hiçbir şeyi yoktu, olgunlaşmamış, çocuksu bir kısmı istemiyor, daha da ihtiyatsız bir kısmı Jimin'in isteyebileceği her şeye sahip olduğunu düşünüyordu- neden Jungkook ona bir şey vermek zorundaydı? Sadece Jimin'in sevgisini ve bununla birlikte gelen bütün faydaları almak istiyordu. Bu ne tür bir ilişki olurdu?

Jimin'in annesi onun gözlerini yakaladı ve küçük bir gülümseme verdi. Onların bir çift olduğunu düşünüyor olmalıydı.

Ama Jungkook yapamazdı. Jimin ile birlikte olamazdı, en azından şimdi. O berbat bir haldeyken değil. Jimin ile birlikte olmak istemiyordu, onun olma fikrinden hoşlanıyordu.

Yine her şeyi geri çevirdi- seks sadece seksti, akşam yemekleri veya kalmak yoktu. Dudaklarını Jimin'in bedeniyle eşleştirmek yoktu, parmaklarını teninde gezintiye çıkarmak yoktu, geçici olarak sahip olduğu şeyleri takdir etmek için durmak yoktu. Stüdyoda, hızlı, kaba ve bağımsız, her zaman olması gerektiği gibi.

Jimin aralarındaki her şeyi bitirdiğinde kalbi kırılmamıştı. Jungkook sahip olduğunu hiç bilmediği bir şeyi kaybetmiş gibi hissetmemişti, Jimin 'bitti' dediği için memnundu çünkü Jungkook bunu kendine yapamazdı- sonuçta o bencildi. Aksine, bağırsaklarına bir yumruk yemiş gibi hissetmişti, neredeyse rahatlıkla gülmek istiyordu çünkü bunu hak ediyordu.

"Sana aşığım, Jungkook. Bu yüzden bunu yapmaya devam edemem." diye tüm nefesiyle fısıldadı Jimin, sesi kalındı ve her kelimesinde çatlamıştı. Dişleriyle alt dudağını kemiriyor, gözleri önündeki kişi dışında her yerde dolaşıyordu. "Bana... karşı bir şey hissediyor musun?"

Jungkook'un dudakları kurumuştu. Jimin umutluydu ama buna gerek yoktu. Jungkook kendini düzeltmek için onun kararlılığına sahip olup olmadığını bile bilmiyorken umuda ihtiyacı yoktu.

"Hiçbir şey mi?" Jimin zorlanarak söyledi ve gözyaşları gözünde oluşmaya başladı, titreyen sesi Jungkook'un sessizliğiyle birlikte öfkeli gelmişti.

Jungkook cevap veremedi. Yalan söylemek istemiyordu ama gerçeği de kabullenmeyecekti. Bu şekilde değil.

Jimin uzaklaşırken hıçkırığını zorlukla tuttu. Jungkook her zaman onun gitmesini omuzlarına bakarak izlediği gerçeğinden pişmanlık duydu.

Ve soru aralarında kaldı, zamandan etkilenmeden, hala Jimin'in ilk kez karşısında döktüğü gözyaşları kadar taze.

Bana karşı bir şey hissediyor musun?

You Broke My Heart • Jikook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin